Gaye ve hedef bireyi başarıya götüren anahtar kavramlardır. Hangi konuda olursa olsun insanın önüne hedef konduğunda oraya ulaşmak amacıyla sarf edilen her türlü emek kişinin saf alın teri hükmündedir. Emek ve alın teri kutsaldır. Bireylerin kendi emek ve gayretleri sonucu gelen başarının verdiği mutluluk tarifi zor bir sevinçtir. Başkalarının isteği ve dürtüsüyle gelen başarı ayni zevki vermez. Kişinin kendi emeği, alın teri, göz nuru çok kıymetlidir. Belirlenen hedefe emin adımlarla gitmek kişiyi başarıya, başarı da insanı mutluluğa götürür.
İdeal kavramı ise hedefleneni en güzel şekilde yapmanın adıdır. Birey kendi hayatı, yakın ve uzak çevresi hatta içinde yaşadığı toplum için neyi hedefliyorsa, neyi arzu ediyorsa onları ideal bir çerçevede yapması onu en güzele ulaştırır. Hz. Mevlana’nın çok güzel bir sözü vardır; ‘Bataklıkta kamış bile olsan en güzeli ol’ buyurur. Bu güzel sözün içeriği yaşansa, insanlar hep en güzeli arama ve ulaşma gayretinde olsa ortalık güzelliklerden geçilmez olur. Bu güzel sözü hayata uyguladığımızda şunları söyleyebiliriz: İnsansın insanların en güzel ahlaklısı ol, Rabb’e kulsun en güzel kul sen ol, Peygambere ümmetsin ümmetin en güzeli sen ol, arkadaşsın en iyi arkadaş sen ol, evlatsın en iyi evlat sen ol, öğrencisin en başarılı öğrenci sen ol, oturduğun apartmanda en güzel komşu sen ol, en iyi mühendis sen ol… Velhasıl gençsin en iyi genç sen ol. Bu zincirleme böylece devam eder gider. Dolayısıyla ideal kavramı hayatı güzelleştiren bir kavramdır.
Gaye ve ideal kavramlarının ucunda başarı ve mutluluk bulunan, hayatı güzelleştiren kavramlardır. Özellikle gençlere her zaman gaye ve hedefler oluşturmalı bunlara meşru olarak gidişteki yollar aydınlatılmalı. Hedefsiz ve gayesiz insanlar rüzgar hangi yönden eserse o tarafa meylederler. Ancak hedefe ulaşmada hep meşru yollardan, doğru çizgilerden gidilmeli yanlış yollara, gayri meşru çizgilere sapılmaktan kaçınmalıdır. Ayni zamanda amaçlanan hedefe daima müspet adımlarla gidilmeli ve ideal olana ulaşma gayesi olmalıdır. Böylesi bir gaye-hedef-ideal oluşumu ayni zamanda kişiyi yaptığı işe odaklar, düşünce dağınıklığından kurtarır. Unutulmasın ki hiç kimse başarı merdivenlerini elleri cebinde çıkmamıştır.
Gaye-hedef ve ideal neticesinde başarı ve zafer gelir. Emeğin, gayretin, fedakarlığın hatta çile ve sancının adıdır başarı ve zafer. İnsanlar başarı ve zafere kendilerine koydukları hedef neticesinde yine kendi akıl ve iradeleriyle erişirler. Başarı ve zafere ulaşan insan coşar, taşar, neşelenir. Mutlulukta zirve bir devir yaşar. Nasıl ki ağaç meyvesiyle canlılıkta zirve yaşarsa insan da aynen böyledir. Ağaç meyve vermediğinde, bitkiler çiçek açmadığında nasıl sönük kalır, kurur, canlılığını hatta hayatiyetini yitirirse insan da buna benzer. İnsan başarı zevkini tadamayınca zafere ulaşamaz. Başarıyı tadamayan, zafere ulaşamayan mutsuz olur. Başarı ve zaferi yakalamada hedef ve gaye sâhibi olmak önemli bir basamaktır.
Hedefsizlik, amaçsızlık insanı sönük, donuk, mutsuz ve başarısız kılar. İnsanlar özellikle de gençler mutluluk enerjisiyle dimdik ayakta durmak istiyorlarsa kendilerine hedefler koymalıdır. Hatta gencin günlük, aylık, yıllık hedefleri olmalı. Hedef, genci başarıya götürür. Başarı da zafere, zafer de mutluluğa. Bu bireysel olarak böyleyken ülkeler ve milletler bazında da böyledir.
Bugünün eğitim sorumluları, gençlerin önüne hedef koyarken hep maddi ve dünyevî hedefler koymaktalar. Büyükler yetişkinlere doğru rotalar çizmelidir aksi büyük bir vebaldir. Koca bir nesil heba olabilir. Dünyevî hedeflerin yanına uhrevî hedefler konulmaz ise rota kayar bunun sonucunda başarı gelse bile bu başarı kişiyi iki dünya mutluluğuna eriştirmez. Târihe baktığımızda kendilerine önce uhrevî hedefler koyanların en üstün dünyevî başarıları yakaladığına şâhit oluruz. Onu da diğer yazımızda bahsedelim efendim. Şimdilik hayırla kalınız. Büyükler olarak nice ideal hedef sâhibi gençler yetiştirebilmemiz temennisiyle…