Futbolu seviyoruz!

Selçuk Şimşek

Futbol heyecanı 5 Ağustos'ta yeniden başlıyor.

Başlayacak olan yeni sezona Futbol Federasyonu hazır; yeni başkan, yeni yönetim kurulu, oluşturulan yeni kurullar ve yeni kurallar.

Hakemler hazır!

Futbol tesisleri hazır; statlar yenilendi, zeminler bakıma alındı, seyircilerin konforu düşünülerek yeni düzenlemeler yapıldı.

Kulüpler hazır; yeni transferler yapıldı veya yapılmaya devam ediliyor. Yeni kadrolar kuruldu. Kombineler satıldı. Kamuoyuna mesajlar verildi. Hedefler belirlendi.

Şampiyonluk…

Seyirci heyecanlı; yeni oyuncular, yeni forma, yeni hedefler ve yeni bir başlangıç.

Spor medyası hazır!

Dostluk mesajları, iyi dilek ve temenniler…

Böylesine güzel ve heyecan verici başlayacak futbol iklimi ne kadar sürecek?

Futbol ülkemizde çok seviliyor. Futbolun paydaşları da bunun farkında. Futbol üzerinden mesajlar vermek, gündem belirlemek, geniş kitlelere ulaşmak çok kolay.

Genelde toplumsal ahlak tam manası ile tekâmül etmediğinden, özelde futbol iş ahlakı da gelişemiyor ve akamete uğruyor.

Ülkemizde sportif başarı için her yol mubah görülüyor. Kazanmak ve puan almak için yapılan her şey takdirle karşılanıyor.

Başarı kriteri, kıstası ve ölçütü çok net.

Şampiyonluk...

Güzel futbol, iyi mücadele, forma aşkı, harcanan emek, dökülen alın teri, centilmenlik futbol kültürümüz için fazla bir anlam ifade etmiyor.

Toplumsal denetimin yeterli olmadığı, öz denetimin gelişmediği bir futbol ikliminde; sporcular için hakemi aldatmak, haksız faul veya penaltı almak, meslektaşının haksız kart görmesine sebep olmak, seyirciye şirin ve sempatik gözükmek adına takım arkadaşını veya rakibini zor durumda bırakmak başarı sayılıyor.

Hakemler büyük takımların, seyircilerin ve basının etkisinde kalıp hata yapıyor. Penaltı vermede, faul çalmada, sarı ve kırmızı kart göstermede Video Yardımcı Hakem(VAR) olmasına rağmen kamuoyunu ikna edecek ve güven oluşturacak standardı tutturamıyor.

Kulüp başkanları ve yöneticileri kendi kulüpleri lehine yapılan hata ve yanlışlara ses çıkarmaz iken, aleyhlerine yapılan hata ve yanlışlarda ortalığı ayağa kaldırıyorlar. Hamaset ve popülizm gırla gidiyor. Kendi işlerinde çok başarılı olan yöneticiler, kulüp yönetiminde aynı başarıyı gösteremiyor.

Seyircinin tek derdi kazanmak; hakeme her türlü küfür, hakaret hak, karşı takım rakip değil düşman, kazanmak için her türlü kötülük, fenalık, hile ve desise normal. Sahada işler iyi gitmez ise kendi oyuncularına, yöneticilerine ve başkanlarına da atış serbest.

Dünyada futbol müsabakaları doksan dakikada biter. Ülkemizde ise maçlar bir hafta sürer. Maç bitmiş sonuç belli olmuştur ama televizyonların spor programlarında gergin ve rahatsız edici bir dille tartışma başlar. Yazılı basında tiraj kaygısı ile futbol paydaşlarını tahrik eden bir dil ve üslup tercih edilir. Ailede, iş yerinde ve sosyal cevrede bitmeyen kırıcı, incitici ve sonuçsuz tartışmalar hafta boyunca sürer gider.

Ülkemizde kulüplerimizin birçoğu ciddi borç yükü altında. Süper Lig yayın gelirleri azaldı. Futbolumuzun marka değeri hedeflerin çok uzağında! Her yıl çılgınca transfer yapılıyor. Teknik direktör ve futbolculara çok yüksek maaşlar ödenerek sözleşmeler imzalanıyor. İşler yolunda gitmeyince tazminatları veya alacakları ödenerek sözleşmeleri feshediliyor.

Futbolcu izleme komitelerimiz vasat! Oyuncu pazarlama konusunda yetersiziz.

Spor Toto Süper Lig, Avrupa’nın beş büyük ligine kıyasla topun oyunda kalma süresi en az olan lig konumunda.

Milli Takımımız FIFA Dünya Şampiyonasında yok. UEFA Avrupa Şampiyonasında yok. UEFA Uluslar liginde C grubundayız. Futbolun en büyük organizasyonu olan UEFA Şampiyonlar Ligine direkt katılım hakkımızı kaybettik. Şampiyon takımımız ön eleme maçı yapmak zorunda. UEFA Avrupa Liginde dişe dokunur bir başarı elde edemiyoruz.

Bu şartlar altında yeni futbol sezonu başlıyor.

Hadi hayırlı olsun…