Flört yangını kitabım (17)
2014 yılı ilk ayında TV’lerde bir müthiş haber görüntülendi.
Bir Gürcü kızın saçlarından çekerek götüren bir adam(!). Biraz sonra onu bahçede açtığı bir çukura yüz aşağı yatırdı ve canlı canlı üzerine toprak örtmeye başladı. Kız bu canavarın ellinden kurtulmaya çalışıyor ancak başaramıyordu. Bu arada bu adam, kızın başına elinde ki küreğin tersiyle vurdu ve üzerine toprak atmaya devam etti.
Bu olayı orada bulunan adamları tarafından cep telefonu ile görüntülemiş. TV kanalı haberi verirken, “Fuhşa zorlanan bir Gürcü kız…” olarak duyuruyordu.
Anlaşılan odur ki, bu adamlar bu kızı fuhşa zorlamışlar o da bunu kabul etmeyerek onlara direnmişti. Bu davranışlarıyla bu canavarlar, kızı fuhuş yapmaya ikna etmeye çalışıyorlardı. Kameraya çekmelerinin nedeni ise bundan böyle direnecek kızlara bu film seyrettirilerek, onlara gözdağı vermek ve onların itirazsız fuhuş yapmaları sağlanmış olmaktı.
Bu kızlar bizim kızlarımız, bizim namusumuzdur. Bu anasından, babasından, kocasından, çocuklarından koparılarak fuhşa ve zinaya zorlanan kızları kim, hangi hükümetler kurtaracaktır? Nereden bunun kanunları? Hala vali muavinlerinden biri “vesika” vermeye devam mı edecektir?
Tüm flört yapan kızlara oranla, sayıları az da olsa flörtte yanında ki erkeğe güvenerek kötü yollara düşürülen kızlar, (Allah vermesin) böyle bir olayı yaşamanız, ölmeden sizi zindana koymak, demek değil midir?
Hiçbir gözyaşı, bir kızın flört ederken kaybettiği değerleri ona geri vermeyecektir.
<> <> <> <> <> <> <> <> <> <> <> <> <> <> <> <> <> <> <> <> <> <>
Mahzun rumuzuyla yazan flört kazazedesi bir kızın arkadaşı:
Arkadaşım yıllar evvel 15–20 yıl önce birini çok sevdi, delikanlı da arkadaşımı seviyordu, aslında biz seviyor sanıp yanılmışız, delikanlıyla arkadaşım doludizgin bir flört dönemi yaşıyorlardı.
Gel zaman git zaman delikanlı başka biriyle nişanlandı, arkadaşım bunu duyunca dünyası yıkıldı, ayrılmak istedi, delikanlı tabiri caizse arkadaşımın ağzından girdi burnundan çıktı, seni seviyorum, senin için ölürüm ayrılamam diyerek kandırdı ve ilişkileri devam etti.
Delikanlı kısa süre sonra nişanlısıyla evlendi.
Ben hop oturup hop kalkıyorum, arkadaşıma bağırıp;
“Sen deli misin bu delikanlı seni kandırıyor, aile baskısıyla nişan düğün olur mu yarın öbür gün daha fazla üzülmeden ayrıl diyorum”
Ama aşkın gözü kör, arkadaşım Nuh diyor peygamber demiyor.
Delikanlının sözlerine kanmaya devam ediyordu. Neymiş efendim aile baskısıyla evlenmiş, evlendiği kadını sevmiyormuş, eli eline değmemiş vs. vs. yalan dolan…
Bizim kızda inanıyor çünkü körkütük âşık… Bir zaman sonra eli eline değmediği karısı hamile kaldı ve arkadaşıma da haberi geldi tabii… O zaman anladı ki boş bir aşkın, ya da aşk sandığı şeyin peşinden koşup durmuş, çok acı çekti, çok üzüldü ama yapabileceği bir şey yoktu. Gerçeği kabullenip kendine yeni bir yol çizdi.
Aşk güzel ama sonu olmadıktan sonra neye yarar.
Genç kızlar, erkeklerin her sözünü ölçün tartın, aşkın gözü kör derler ama siz bir gözünüzü hep açık tutun.
KÖTÜ YOLLARA DÜŞÜRÜLEN KIZLAR
Zannederim 1992 yılıydı. Demirel hükümeti vergi rekortmenlerini açıkladı. Bir de ne görelim. Ülkemizin en büyük Holdinglerinin sahipleri Sabancıları, Koçları sollayarak vergi rekortmeni olan Matild Manukyan isimli bir Ermeni kadını değil mi? Bu kadının, vergi rekortmeni olmasında iştigal sahası, “Genelev patroniçesi” olmasıydı.
Siz de tahmin edebilirsiniz ki kanunlarımızın koruması altında binlerce kadını, ülkenin her yerinde ki Genelevlerinde çalıştıran bu insanlar (!) kazandığı paralarla vergi rekortmeni olan bu kadına hükümetimiz, madalya(!) takıyordu.
Vergi rekortmeni olabilmek için sadece İstanbul’daki genelevler yetmez. Bütün ülke genelinde bu işin tek elden (tek organizasyon) yapılması lazım ve buralarda evinden yurdundan kopartılmış binlerce kızımızın çalıştırılıyor olması lazımdır.
Hekimoğlu İsmail’in (Ömer Okçu) (1969 – Öğrenci olduğum yıllar), “Bir ülkede genelevler açık olduğu surece o ülkenin kadınları ve kızları oraya sermaye olmaya namzettir. Zira oralar, sermayelerini bu toplumdan alırlar” demişti.
Bu zalim adamlar, yakışıklı gençleri bularak onları flört konusunda eğitir ve masum kızların peşine salarlar. Evlenmek ve eş aramak maksadıyla flört eden kızları bir müddet oyaladıktan sonra bu alçak adamlar, bu kızları “Beyaz kadın tacirlerine” satarlar.
Artık bu kız için bir daha ana babanın veya kocanın evine dönmek, bir evin hanımı olmak, çocuklarının annesi olmak gibi mutluk kaynakları olmayacaktır.