Bu eğitim ve öğretimin temeli akla ve vahye dayanır. Tedavüldeki eğitim ve öğretimin temeli ise bir avuç aristokratın çıkarlarına dayanır. Durum böyle olduğu için eğitim ve öğretimden arzu edilen sonuç elde edilememektedir. Eğitim ve öğretimden arzu edilen sonuç maddi ve manevi kalkınmadır.
Tedavüldeki eğitim ve öğretim dikkatlice incelenecek olursa görülür ki, üstünlüğün maddede ve ırkçılıkta olduğu anlaşılmaktadır. Mesela ilköğretim okullarında her sabah çocuklara söyletilen “andımız” bunun bir ifadesidir. Madde ve ırkçılık, ayrılığı ve çatışmayı körükler. Ayrılık ve çatışma beraberinde fakirliği ve cehaleti getirir. Tarih buna şahittir. Ülkemizde yaşanan ayrılık ve çatışmanın sebebi yürürlükteki eğitim ve öğretimin üstünlüğü maddede ve ırkçılıkta görmesinden kaynaklanmaktadır. Bu böyle sürüp gidemez. Sürüp gitmesini istemek, ayrılıktan ve çatışmadan beslenen bir avuç aristokratın çıkarlarına hizmet etmek olur.
Akıl ve din, fıtrata uygun olmayan hiçbir ilkeyi kabul etmez. Tedavüldeki eğitim ve öğretimin dinden arındırılıp akla dayandırıldığı ifade edilmektedir. Akıl, üstünlüğün maddede ve kavmiyetçilikte olduğunu ön görmez. Bir avuç aristokrat, böyle istediği için akıl, üstünlüğün maddede ve kavmiyetçilikte olduğunu ön görmektedir, denilmektedir. Müfredata böyle yerleştirmektedir. Akıl, üstünlüğün adalette ve hizmette olduğunu ön görmektedir. Din de üstünlüğün adalette ve hizmette olduğunu ifade etmektedir. Çünkü “adalet mülkün temelidir.” “İnsana çalıştığının karşılığı vardır.”
Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, O’ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdardır.” (Hucurat. 12)
Din, bu ayeti kerimede üstünlüğün maddede ve ırkçılıkta olduğunu iddia eden bir avuç aristokratın tezini çürütmektedir. Bu görüşün bir temelinin olmadığını ifade etmektedir. Akıl da bunu kabul eder. Durum bu iken tedavüldeki eğitim ve öğretimin dinden arındırılıp akla dayandırıldığını söylemenin bir mantığı var mı?
Akıl, meşru olmayan faiz, kumar ve zina gibi yollardan gelir sağlayarak üstünlüğü ele geçirerek mazlumlara zulmedilmesini hiç ön görür mü? Akıl, hiç başka ırklara mensup insanların dilini, dinini, kültürünü yasaklamayı meşru görür mü?
Bu durumda yürürlükteki eğitim ve öğretimin devamını istemek, bir avuç azınlığın çıkarına bile olmaz. Onları bu durumdan kurtarmak aslında onlara yapılan bir iyiliktir. Zalimin zulmünü önlemek, aslında ona yapılan bir iyiliktir. Bu sebeple biz fıtrata uygun eğitim ve öğretime geçilmeli diyoruz.
Tedavüldeki eğitim ve öğretim dikkatlice incelenecek olursa görülür ki, üstünlüğün maddede ve ırkçılıkta olduğu anlaşılmaktadır. Mesela ilköğretim okullarında her sabah çocuklara söyletilen “andımız” bunun bir ifadesidir. Madde ve ırkçılık, ayrılığı ve çatışmayı körükler. Ayrılık ve çatışma beraberinde fakirliği ve cehaleti getirir. Tarih buna şahittir. Ülkemizde yaşanan ayrılık ve çatışmanın sebebi yürürlükteki eğitim ve öğretimin üstünlüğü maddede ve ırkçılıkta görmesinden kaynaklanmaktadır. Bu böyle sürüp gidemez. Sürüp gitmesini istemek, ayrılıktan ve çatışmadan beslenen bir avuç aristokratın çıkarlarına hizmet etmek olur.
Akıl ve din, fıtrata uygun olmayan hiçbir ilkeyi kabul etmez. Tedavüldeki eğitim ve öğretimin dinden arındırılıp akla dayandırıldığı ifade edilmektedir. Akıl, üstünlüğün maddede ve kavmiyetçilikte olduğunu ön görmez. Bir avuç aristokrat, böyle istediği için akıl, üstünlüğün maddede ve kavmiyetçilikte olduğunu ön görmektedir, denilmektedir. Müfredata böyle yerleştirmektedir. Akıl, üstünlüğün adalette ve hizmette olduğunu ön görmektedir. Din de üstünlüğün adalette ve hizmette olduğunu ifade etmektedir. Çünkü “adalet mülkün temelidir.” “İnsana çalıştığının karşılığı vardır.”
Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, O’ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdardır.” (Hucurat. 12)
Din, bu ayeti kerimede üstünlüğün maddede ve ırkçılıkta olduğunu iddia eden bir avuç aristokratın tezini çürütmektedir. Bu görüşün bir temelinin olmadığını ifade etmektedir. Akıl da bunu kabul eder. Durum bu iken tedavüldeki eğitim ve öğretimin dinden arındırılıp akla dayandırıldığını söylemenin bir mantığı var mı?
Akıl, meşru olmayan faiz, kumar ve zina gibi yollardan gelir sağlayarak üstünlüğü ele geçirerek mazlumlara zulmedilmesini hiç ön görür mü? Akıl, hiç başka ırklara mensup insanların dilini, dinini, kültürünü yasaklamayı meşru görür mü?
Bu durumda yürürlükteki eğitim ve öğretimin devamını istemek, bir avuç azınlığın çıkarına bile olmaz. Onları bu durumdan kurtarmak aslında onlara yapılan bir iyiliktir. Zalimin zulmünü önlemek, aslında ona yapılan bir iyiliktir. Bu sebeple biz fıtrata uygun eğitim ve öğretime geçilmeli diyoruz.