Fırtına, hızı saatte 80-100 km’ye ulaştığı zaman önüne kattığı her şeyi yıkıp geçen şiddetli bir rüzgârdır. Artık o dininceye kadar, hızı kesilip sakinleşene kadar yapılacak bir şey yoktur. Kırılana dökülene kenardan bakıp, birinci olarak yapılacak iş; yıkılanların altında kalmamak, zarar görmemektir. İkincisi de yapılabiliyorsa elinden geldiğince yıkılanı-döküleni kaldırıp toplamaktır, Allah beterinden saklasın. Fırtına yokken ve her halükarda mukavemetli yapılar oluşturmalıyız. Ufak-ufak esen rüzgârlar bize bazı hatırlatmalar yapar, tedbirlerimizi almalıyız.
***
Hafif esen rüzgârların faydalarını da şöyle sıralayabiliriz: Yazın sıcağında insanı serinletir, özellikle denizden esen Meltem rüzgârları serin eser. Hafiften-hafiften esen rüzgârlar(yeller) çiçek tozlarını uçurup tozlaşmayı (üremeyi) sağlar. Yağışın-kar, yağmur- habercisidir. Ayrıca işlerimizi kolaylaştırır; savurma temizleme işlerimizi, yelkenli kayıkların hareketini sağlar, bir de fırtınanın habercisi olarak hazırlıklı olmamızı hatırlatırlar. Şayet mukavemetimizi artırmazsak birazcık şiddetli bir rüzgâr karşısında bile yıkılır, savrulur gideriz. Rüzgârın faydalı olduğuesiş şeklindeyken yani ılgıt-ılgıt esen seher yellerinin olduğu zamanlarda birbirimize hakkı hakikati, Kur’an’ı, sünneti, sağlam iman, itikat ve ameli salihi… Vb. ulaştırmalıyız. Serin-serin; serinleterek, ama her kulağa her gönüle ulaşması için ılgıt-ılgıt esmeliyiz.
***
Fırtına öncesinde; hak bilgisini, Kur’an- sünnet bilgi ve sevgini aşılamalıyız. Durmamalıyız; arıların hiç durmadan çalışıp bal-petek yaptığı gibi önceden çalışıp hazırlık yapmalıyız.(Önce ifadesi Kur’an’ın çok kullandığı bir ifadedir.) Mukavemet=Dayanıklılık oluşturmak; İslam’ın emirlerinin bir gereği olarak farzdır. Yakin derecesinde iman (ilmelyakin, aynelyakin ve hakkalyakin), salih amel ve basiretleri artırıcı tefekkür, tezekkür edip kâinatı gözlemlemek ve olayları irdelemektir. Mukavemeti artırıcı maddeleri alt başlıklar halinde yüzlerce sıralayıp yazabiliriz, hepsini de yapmamız gerekir.
***
Ancak bunları yapmadığımız zaman ki; zaman zaman fırtınalar kopuyor, işte o zaman öyle yıkımlar, öyle savrulmalar oluyor ki artık hiçbir şeyi yerli yerinde bulamıyoruz. Zihinler karışıyor, inançlar alt-üst oluyor, insanların savunma mekanizmaları tersine çalışmaya başlıyor. Zinayı savunmak için çırpınıp duranlarımı sayarsın, “Senin aklın var fikrin var yapmayıver” diyen zavallı; emri bil maruf ve nehyi anilmünkeri devre dışı bırakıp, neredeyse cihadı gündemden çıkaranları mı ararsın, “Faiz, daha önceleri de vardı, sanki siz faizi kaldırdınız mı?” diye çok acayip bir düşünceyle faizi savunanları mı ararsın, hepsi şeytanın ipine sarılmışlardır. Buköksüz mukavemetsiz yapıları artık fırtına yerinden sökmüş hepsi havada uçuşuyorlar. Sarhoş değiller ama sarhoş gibidirler. O kadar ortalık karışık ki böyle zamanlarda samimi, ihlaslı, sakinlik isteyenlerin sözleri dinlenmez, onlara itibar edilmez, yazıları okunmaz. Yangına körükle giden, fırtınanın etkisiyle uçup- kaçanlar daha çok rağbet görürler. Hatta bu fitnelerin olmasını hiç istemeyen grupların dahi gözü-kulağı hep o taraftadır. Ebu Hüreyre’nin naklettiğine göre Resulüllah (sav) şöyle buyurmuştur: “İleride fitneler gelecek, o zaman oturan kişi ayakta durandan, ayakta duran yürüyenden, yürüyen de koşandan hayırlıdır. Fitne ile tanışan kişi (kendini)o fitnenin içinde buluverir. Kimde fitneden kurtulup sığınacak bir yer bulursa o fitneden uzak dursun, hemen sığınacak iltica edecek bir yer araştırsın.”
***
Bir de hortum var ki artık o daha büyük bir beladır. Döndüre-döndüre havaya uçurur ve tepe taklak yere atar. Hiç ölmeyecekmiş gibi haramla mal-para yığanların sonra bir kuruşunu bile yemeden kanserle ülserle tepe taklak ölüp gittikleri gibi. Eğer bu fırtına denizde meydana gelirse buna da tayfun denir. Bazen de tayfundan daha büyük ve şiddetli olanı isetsunamidir ki; önüne kattığı arabaları hatta evleri bile alır götürür. İnsan canını kurtardığına şükreder, çünkü insanın gücünün takatinin üstünde bir olay söz konusudur. Bunların hepsinin en büyüğü ve Allah’ın bir gazabı olan SARSAR’dır.(Sarsarın atiye) Cenabı Allah Hakka Suresi 6-7 ve 8. Ayetlrinde şöyle buyurur: “Ad(kavmi) ise, kuvvetli bir rüzgâr, azgın bir fırtına ile helak edildiler.” “Allah onu, köklerini kesmek için yedi gece, sekiz gündüz üzerlerine musallat etti. Bir de o topluluğu görürsün ki, o süre zarfında sanki içleri kof hurma kütükleriymiş gibi yıkılmışlar.” Bak artık görebilir misin onlardan geriye kalan bir şey.”’
***
Kardeşlerim, aklınızı başınıza toplayın, çok daha büyük belalar gelmeden tövbe edin, imanınızı tazeleyin. Bugünkü bu sıkıntılar emin olun sizin kendi hatalarınız ve günahlarınız yüzündendir, Allah’ın cezalandırmasıdır. Şunda bunda suç aramayın. Herkesin gözünün içine baka-baka günah işliyorsunuz. Bunun ahirette mutlaka cezasını çekeceksiniz, ama dünyada da bunun bir rezilliğini yaşayacaksınız, bunu unutmayın. Belki bu süreç bugün başlamıştır, birçok alametleri belirmiştir.
Kurtuluş(felah) İslam’da!....