Merhum Erbakan hocamızın veciz sözlerinden bir tanesiydi bu söz. Devlet temellerimiz içerisinde bin yıllık geleneklerimiz vardır. Bu geleneklerle bütünleşmiş siyasilerimiz ve siyasi hareketlerimiz… Rahmetli Erbakan hocanın başlatmış olduğu Milli Görüş hareketi ve bu çatı altında toplanan siyasi parti ve dernekler devlet gelenekleriyle hem dem olmuş kuruluşlardır. Merhumun camiasına bıraktığı en büyük hazine ise mücadele ruhu, milli ve manevi geleneklerine bağlı, azda olsa devamlılığı esas alan bir mücadele ruhu olmuştur. Hocamızın refik-i alaya yolcuğundan sonra birileri yolunu sahiplenme derdine, birileri kendisini sahiplenme derdine, birileri de içerisi boşaltılmış, bıraktığı manevi mirasından ve idollerinden soyutlamaya çalışsa da hocanın geride bırakmış olduğu fikir ve irade topluluğu olan bu camia, %0.7 gibi beklenmedik bir oy almasına rağmen hala sesini insanlara duyurabiliyor ve çizgisinden sapmadan yürüyor. Takdire şayan bir hareket şüphesiz. Hani Hz. İbrahim’in ateşine su taşıyan karınca vardır. “Senin bir damlacık suyunla ne olacak ki?” demişler, “Safım belli olsun” demiş ya! İbrahimlerin yanında yer tutan bir karınca dahi olsa, Allah onu insanlığa ibret vesilesi olarak hep gündemde tutmuştur. Kelebeklerin kanat çırpışından bahsederken merhum hocamız, camiası da o kelebeklerin dün ki karıncanın bu gün ki iz düşümü olduğunu çok iyi anlayabiliyordu.
Merhumun vefat ettiği gün TV’de eski emniyet müdürü ve eski içişleri bakanı Mehmet Ağar; “sağ – sol döneminde bile kendisine bağlı tek bir kişide bırakın silahı çakı dahi görmedim, rastlamadım” demişti. Fakat nasıl olabiliyorsa “On cümle kullandınız, bunun sekiz yerinde Allah dediniz, siz şeriat düzeni istiyorsunuz” diye idamla yargılanan Erbakan hocanın, Hak Geldi Batıl Zail Oldu sloganıyla çıkan, Milli Gazete ve Milli Görüş camiası yılbaşı gecesi kulüpte yaşananlardan dolayı sorumlu tutuldu. Hatta kışkırtmakla suçlandı ve takip edebildiğim kadarıyla Barolar Birliği İstanbul Adliyesine birde suç duyurusunda bulundu. Milli Gazetenin ne kadar tirajı var bilemiyorum. Fakat anlaşılan bunun bazı kimseler için bir önemi de yok. Geçenlerde internette gezinirken rastladığım bir haberde Sayın Cumhurbaşkanımızın Bingöl ziyareti esnasında “bana Milli Gazete getirin” dediğini, fakat Milli Gazete bayilerde kalmadığı için Saadet Partisi Bingöl İl Başkanı Nusrettin Aytunç’tan temin edildiği haberine rastlamıştım. Abdullah Gül’ün de Cumhurbaşkanlığı döneminde Milli Gazete’nin bazı haberleri üzerine açıklama yapmak zorunda kaldığına şahit olmuşuzdur. 12 Ocak 1973 yılında birinci baskısını manşetten “Yahudi Kongresi” diye veren Milli Gazete, geçen bunca yıla rağmen hala Siyonizm’in üzerinden gözünü ayırmadı. İyiliği emretmek şuuruyla hareket eden bu gazete o günde vazifesini yaptı ve “Noel Kutlama” dedi. Milli Gazete çizgisinden ödün hiç vermedi k; keçisi çalınan müftüyü, müftü keçi çaldı diye haber eden Cumhuriyet gazetesi, Milli Gazeteyi hedef almaktan vazgeçsin…
Erbakan hocanın vefatında programını yarıda kesen ve eşsiz bir nezaket gösterisinde bulunan saysın Bahçeli… Son zamanlarda siyasi arena çalkantılı Türkiye’de. Uzun zamandır tartışılan bir Başkanlık sistemi var. Kimse ne olduğunu bilmese de, kimse hakkında bir şey konuşup bir karara varamasa da, evet diyen iktidar ve hayır diyen muhalefet arasında tartışılan bir konu. Başkanlık sistemine başından bu yana karşı çıkıp bir anda – U – dönüşü yapan Bahçeli… koalisyon günlerinde adeta huysuzluk yapıp her şeye Hayır diyordu, şimdi de her şeye evet demeye başladı. Özellikle hakkında ciddi endişelerin bulunduğu bir dönemde başkanlık sistemini adeta getirmek için bir çabanın içine girmesi siyaseti takip edenler için şaşkınlık emaresi oluyor. MHP omurgalı bir siyaseti uzun zamandır yapamıyor. Milli Görüş tabanı ile Ülkücü Turancı tabanı arasında çok fazla çatışmalar olmamış hiçbir zaman. Özellikle Erbakan hoca ile Türkeş arasında sıkı da bir dostluk vardı geçmişte. Bahçeli yaptığı grup toplantısında bu camiayı Fetih kutlamalarından dolayı hedef alarak muhteşem dönüşüne yeni bir hamle ekledi. İki camia arasında kırgınlıklara da sebebiyet verdi. İktidar partisiyle aynı kulvarda buluşmasını belki anlayabilsek de bu milletin milli ve manevi değerlerine bağlı bir kökten gelen MHP liderinin Fetih kutlamalarına karşı çıkıp, milli ve manevi değerlerimizle hiçbir alakası olmayan örf ve adetlerimize tamamen yabancı olan ve ahlaki hiçbir tutarlığı olmayan Yeni yıl kutlamalarına sahip çıkmasını hatta Cumhuriyet gazetesiyle aynı kulvarda birleşip “cehalet” demesini kabul etmek mümkün bir şey değildir.
Her seçimin öncesinde ve sonrasında bu camia hep suçlanır oy oranlarını böldüğü gerekçesiyle… Aldığı oyda %1 en fazla! Geçmişte de Erbakan hoca Fetullah Gülen tehlikesine dikkat çekerken, hocayı koltuk sevdasıyla suçlamışlardı. “Yolumuz Erbakan hocamızın yoludur” derken hocanın ideallerine ve projelerine kapı kapatanlar, hocanın ideallerinin içini boşaltıp kukla bir lider ortaya çıkarmanın derdinde olmalılar. Bozuk sistemle, sistemin araçlarını kullanarak mücadele eden en etkili camia Milli Görüş camiasıdır. Dostlar; bu özelliği sayesinde bu camia bir dönem MİT raporlarında en tehlikeli terör örgütü olarak yer aldı. Ve ABD’de bir üst düzey yönetici “Erbakan’ı gömmek yetmez, üstüne beton dökmeliyiz” diyecek kadar cesaretliydi. Milli Gazete, Anadolu Gençlik, Saadet Partisi ve bu camianın önemli organları her fırsatta hedef alınıyor, karalanıyor. Erbakan hocanın şahsı ise her kesim tarafından sahipleniliyor. Erbakan’ın üzerine beton dökmek onun mezarını bir daha açılmayacak şekilde kilitlemek değil, fikirlerini öldürmek ve projelerini yok etmektir. İbrahim’i ateşe atan Firavun zihniyetinin bugün ki iz düşümü Siyonizm’dir. Evet… Biz anlamasak da Firavunlar çok iyi biliyorlar ki Erbakan hoca yine haklı çıkıyor beyler. Kelebeklerin kanat çırpışı fırtınalara yön veriyor.