S.1) Hocam; Korona virüs dünyayı tehdit ediyor. Kâbe kapandı, camiler kapandı Cuma Namazı kılınmıyor. Bu duruma ne dersiniz?
C.1) Bu felaket insanlara bir imtihandır. Teknolojinin ve tıbbın zirvede olduğu bir dönemde gözle görülmeyen bir virüs dünyayı esir aldı. Allah (C.C) Bakara Suresinin 155. Ayet-i Kerime’sinde; “Ben Allah’ım sizi böyle denerim ve terbiye ederim” buyurur. Biz devletin kararlarına ve tavsiyelerine uyacağız. Uymayacak olursak zararı sadece biz değil bizim dışımızdaki insanlara da olur.
Bakara Suresinin 195. Ayet-i Kerime’sinde Yüce Allah (C.C) şöyle buyurur: “Kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın ve iyilik yapmaya devam edin. Allah iyilik yapanları sever.” Bu ayetin bir görüşte; nüzul sebebi önceki ayetle ilgili olarak cihada katılmayan, malından harcamayanların kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın diyerek insanları uyarıyor. Diğer yönüyle taun, veba gibi bulaşıcı hastalık çıktığında o beldelere giderek kendi hayatınızı riske atmayın denilmiştir.
Araf Suresinin 94. Ayeti Kerime’sinde Allah (C.C) şöyle buyrulur: “Biz hangi ülkeye peygamber gönderdiysek oranın halkını (peygamberlere başkaldırmadan ötürü) bize yalvarıp yakarsınlar diye mutlaka yoksulluk ve darlıkla sınamışızdır.”
Peygamber Efendimiz (S.A.V) şöyle buyurur: “Taun hastalığı Allah tarafından dilediği kimseleri kendisi ile cezalandırdığı bir çeşit azaptır. Allah onu müminler için rahmet kıldı. Bu sebeple Tauna yakalanmış bir kul başına gelene sabreder ve ecrini Allah’tan bekler, bulunduğu ikamete devam eder ve başına Allah ne takdir etmişse onun geleceğini bilirse kendisine şehit sevabı verilir.” (Buhari – Müslim)
Peygamber Efendimiz (S.A.V) şöyle buyurur: “Bir yerde veba olduğunu işittiğinizde oraya girmeyiniz. Bir yerde veba ortaya çıkarsa siz de orada bulunursanız, hastalıktan kaçarak oradan dışarı çıkmayınız.” Diğer bir Hadis-i Şerif’te ise; “Bir yerde bulaşıcı hastalık çıktığında, çıktığını duyduğunuz zaman oraya girmeyiniz. Bulunduğunuz yerde bulaşıcı bir hastalık çıktığında oradan çıkmayınız.” Buyurmaktadır. (Buhari, Tıp 2 – Müslim)
Hz. Ömer (R.A) Halife iken Şam’a ziyarete gidiyordu. Ebu Ubeyde Şam orduları genel komutanıydı. Yolda Hz. Ömer’le karşılaştı. Şam’da veba hastalığı çıktığını söyledi. Bunu öğrenen Hz. Ömer (R.A) Muhacir ve Ensar’la istişare yaptı. Gerisin geriye dönerken Ubeyde: “Ya emir al Müminin Allah’ın takdirinden mi kaçıyorsun?” Hz. Ömer (R.A): “Evet! Allah’ın takdirinden yine Allah’ın takdirine kaçıyorum. Çünkü ben kaderimi bilmiyorum.” Dedi ve geri döndü.
S.2) Hocam; Biz badem ve ceviz diktik. Mahsul vermeye başladı. Bunların öşürü de var mı? Nasıl verilecek açıklama yapar mısınız?
C.2) Biz cevaplarımızı Hanefi ve Şafii Mezheplerine göre vereceğiz.
İmamı Azam’a göre; tarladan kalkan mahsulün miktarı ne olursa olsun öşürü vardır. Şu
Ayet-i Kerime’yi delil olarak gösteriyor. “Hasat mevsimi gelince onun hakkını verin.”
(Enam 141)
İmamı Şafii, İmamı Ebu Yusuf ve İmamı Muhammed’e göre; 654 kg olmadıkça o mahsullerin öşürü yoktur. Biz genelde bu görüşü aktarıyoruz. Sizin çıkan ceviz, badem 654 kg’ı geçiyorsa ondan onda bir, dinamo ile sulanıyorsa yirmide bir öşürü verilecektir.
Peygamber Efendimiz (S.A.V) şöyle buyurur: “Badem, ceviz, fıstık ve benzerlerinden öşür verilecektir.” (Kitab-ül Harac, Ebu Yusuf sayfa 125)
Buna göre siz cevizin, bademin, fındığın, yer fıstığının öşrünü vereceksiniz. Antep fıstığı, çam fıstığı, yer elması hepsi öşüre tabiidir, verilmesi farzdır. Onların sulama ve yağmurlaması parasız olursa onda birdir. Motorla sulanıyorsa yirmide bir öşrünü veriniz.
S.3) Hocam; Biz arıcıyız, arıyı gezdiririz. Balın da öşürü zekâtı var mıdır? Açıklar mısınız?
C.3) Balda arazi mahsulünün öşürü gibi kıyasen kabul edilmiştir. 10 kg da 1 kg öşür olarak verilecektir. İmamı Ebu Yusuf; Abdullah bin mihver Zuhri ’den naklettiği bir Hadis-i Şerif’te Peygamber Efendimiz (S.A.V) şöyle buyurmuştur: “Balda da öşür vardır.”
Hanefi mezhebine göre; 10 kg’ı geçtikten sonra 1 kg baldan öşür verilecektir. (Kaynak: İmamı Ebu Yusuf, Kitab-ül Harac sayfa 124, 125)
Şafii âlimleri; balı süte kıyas ederek balda öşür yoktur der. Şu andaki Şafii âlimleri; balda da öşür vardır derler. (El Mecmu 5/434)
S.4) Hocam; Konya dışından arıyoruz. Biz baraj suyu çekilince tarlalardan balık topladık, bunları sattık. Yaşlı bir hocamız bu helal olmaz, çünkü avlanmadan tuttunuz dedi. Biz sizi Konya TV’den izliyoruz. Ne dersiniz?
C.4) İlk önce sağlık açısından araştırın. Veteriner hekimlere gösterin. Balıklarda bir zehirlenme var mıdır? Varsa yemeyin. İkincisi balıklar canlı mıdır? Balığı aldığınız zaman ölmüşse yenmez haram olur. Canlı olarak avlanmaya ihtiyaç duymadan toplamışsanız yemekte ve satmakta bir beis yoktur caizdir. Bu Allah’ın bir nimetidir, alınmazsa ölecek israf olacak. O açıdan müsterih olunuz, caizdir. (Kaynak: İmamı Ebu Yusuf, Kitab-ül Harac sayfa 140)
Amma nehirlerdeki, göllerdeki balığın suda iken satılması caiz değildir.
Ali Galip DOĞAN/İrşad Dayanışma Vakfı Başkanı
Fi emanillah maas Selame
Dua ve Selamlar. 24.03.2020
İletişim-Tel: 0 (332) 3524213 veya 0 (505) 772 15 93-94
Posta:aligalip-dogan@hotmail.com
Facebook: Ali Galip Doğan