Soru 1: SORU 1: Ramazan ayında oruçluya iftar açtırmanın yemek yedirmenin sevabı var mıdır açıklarmısınız?
Cevap 1: Bismillahirrahmanirrahim. Ramazan ayında oruçluya iftar vermenin çok büyük sevabı vardır. Peygamberimiz (S.A.V.) şöyle buyurur: “Kim bir oruçluya iftar yemeği verirse, kendisine onun sevabı kadar sevap verilir. Üstelik oruçlunun sevabından hiçbir eksilme olmaz” buyurmuşlardır. Başka bir hadiste misafir on rızıkla gelir, birini yer, dokuzunu hane sahibine bırakır buyurulmuştur. Bir güzel yönü daha var; ev sahibi misafire ikram ettiğinden sorumlu olmaz.
Soru 2: Dün gece takvime yanlış baktık, imsak vaktine daha var diyerek, yemek yedik. Sonra 13 dakika geçmiş, hemen kestik orucumuza devam ettik. Biz hatamızı anladık. Ceza mı kaza mı yapacağız, açıklar mısınız?
Cevap 2: Fecri sadığın girmediği, imsak vaktinin bitmediğini zannederek yemişsiniz. Hemen kesmenizde isabetli olmuş. Siz ramazandan sonra orucu kaza edin. Güne gün tutmanız yeterlidir. Allah (c.c.) oruçlarınızı kabul etsin. Bu hassasiyetinizden dolayı sizleri tebrik ediyoruz.
Soru 3: Hocam tartışılan bir konuyu sormak istiyorum; öşür nedir oranı nedir açıklarmısınız?
Cevap 3: Öşür lügatte onda bir –aşar- demektir. Dini ıstılahta ise arazi mahsullerinden onda bir veya yirmide bir zekat vermektir. Kitap sünnet ve icmaa ile sabittir. Türkiye topraklarının statüsü 1926’dan itibaren değişmiştir. Araziyi öşürüye olmuştur. Kur’an-ı Kerim; Enam Suresi: 141. Ayette: “hasat günü ürünün hakkını (zekatını) verin. Bakara: 267, “Ey iman edenler; kazandıklarınızın helal ve temiz olanından ve sizin için yerden çıkardıklarımızdan veriniz” buyurulur. Peygamberimiz (sav) de şöyle buyurur: “Yağmur ve kaynak suyuyla sulanan arazilerden onda bir, deve ile (emekle) sulanan arazilerden yirmide bir öşür vermeniz gerekir” Sahihi Buhari:2/133
Bir başka hadiste “nehirler veya yağmurla sulanan topraklardan, onda bir. Develerle sulanan topraklardan yirmide bir zekat vermek gerekir buyurmuşlardır.” Sahihi Buhari:2/133.
Soru 4: Hocam benim bir arabam vardı, Kur’an kursuna zekatıma mahsuben verdim. Zekatımdan düştüm. Bu zekat olur mu? Olmaz dediler kafam karıştı. Açıklar mısınız?
Cevap 4: Kur’an kursu tüzel kişidir. Hükmi şahıs değildir. Direkt olarak zekatınıza arabaya mahsub edemezsiniz. Şöyle olması gerekirdi: Sizin arabanız diyelim ki on bin lira ediyor; Kur’an Kursu size o parayı verir, siz arabayı satmış olursunuz. Sonra siz aldığınız parayı zekat olarak geri verirsiniz, o zaman yerini bulur.
Soru 5: Hocam ben devlete vergi veriyorum. Ulusal bir kanalda verdiğiniz vergiyi zekattan düşersiniz dediler, ne dersiniz?
Cevap 5: İslam devletinde vergi alınırsa öşür zekat alınmaz. Yani İslam devletinde devlet zekatları toplar, 8 sınıfa dağıtır. Bu gün devlet uygulaması böyle değildir. Vergi bir vatandaşlık görevidir. Devletin ayakta kalması için vereceğiz. Yalnız zekatın sarf edilecek yerleri Kur’an’da belirtilmiştir. Öyleyse vergi zekâta mahsup edilemez. Yani verilen vergi zekattan düşülemez. Her kuşun eti yenmez. Her fetvayla da amel olmaz. İnsaf sahibi olmak gerekir.
Soru 6: Hocam; Devletin verdiği krediyi kullanabilirsiniz diyorlar, helal deniyor, ne dersiniz?
Cevap 6: Kim verirse versin, kimden gelirse gelsin, her türlü faizli kredi kullanmak haramdır. Ancak, devlet, faizsiz teşvik verirse, faiz uygulamazsa helal olur.
Soru 7: Hocam bazı kanallarda bir tartışma var. Bazı ayetler Kur’an’a sonradan girmiş deniyor, siz ne dersiniz
Cevap 7: Peygamberimiz (sav)’e Cebrail (as) sağlığında her Ramazanda Kur’an-ı baştan sona okur; bir de Peygamberimiz okurdu. Son Ramazanda iki defa Cebrail (as), iki defa da Peygamber (sav) okudu.
Ayetler nazil oldukça vahiy katipleri onları yazıyordu. Kur’an’ın ensicamı vahye dayanır. Fatiha’nın başa, Nas’ın sona konması dahi vahye dayanır. Bazı artniyetliler zaman zaman böyle insanların zihinlerini bulandıran çıkışlar yapmışlardır. Bunların perde arkasındaki fikir babaları, dönmeler veya Müslüman gibi görünüp, İslam’ı parçalamak isteyen kötü niyetlilerdir.
Soru 8: Hocam; önemli bir sorum daha olacak: Yine ulusal bir kanalda peygamberimiz zamanında Kur’an, parça parçaydı, sonradan bir kitap haline kondu. Niçin peygamberimiz toplayıp bir kitap haline getirmedi de sonradan toplandı. Açıklar mısınız?
Cevap 8: Peygamberrimiz (S.A.V.)’in yaşadığı günlerde bir araya getirilmemesinin bazı nedenleri vardı; a: O sağ olduğu müddetçe vahiy devam ediyordu, bir kitap haline konsa yeni gelen bir ayet kitap dışında kalacaktı, o zaman o ayet nereye konacaktı? Müşriklerin itirazı haklı gibi gösterilirdi.
b: Efendimiz (S.A.V.) sağlığında bir kitap haline gelseydi; o zaman din düşmanları, bunu Muhammet yazdı derlerdi. Bunun gibi bazı haklı nedenlerden dolayı bir kitap haline konmadı. Ama gelen ayetler vahiy kâtipleri tarafından bir kitap haline getirilmiştir.
Soru 9: Pekii ne zaman bir kitap haline getirilmiştir, açıklar mısınız?
Cevap 9: Peygamber (s.a.v) vefatından sonra Hz. Ebubekir halife seçildi. Bir savaşta çok hafız şehit oldu. Hz. Ömer bu savaştan sonra Ebu Bekir’e endişelerini bildirdi. Kur’an’ın bir kitap haline getirilmesinin zaruri olduğunu söyledi. Halife Hz. Ebubekir hafız Seyit bin Sabit’in başkanlığında bir komisyon kurdu. Bir kitap haline getirmeye karar verdi. Komisyonun şartları:
A - Ayeti getiren çok güvenilir birisi olacak,
B - Ayet getiren yanında dürüst şahit getirecek.
C - O şahitlerde hayatta hiç yalan söylememiş kimselerden olacaktır. Şartlar çok ağırdı.
Bir kitap haline getirildi. Bu hizmetinden dolayı Hz. Ebubekir’e Cemiul Kuran denir.
Soru 10: Hocam hastalara su okuyor ve üfürüyorlar. Üflemenin, suya okumanın bir faydası var mı? Açıklar mısınız?
Cevap 10: Japonlar Tokyo TIP Fakültesi’nde termal kameralarda bir deney yapmışlar. Bir bardak suya Tevrat, İncil okumuşlar. Suda bir ayrışma hareket yok. Kur’an’dan bazı ayetler okununca suda bir hareket, bir ayrışma olduğunu görmüşler. Su moleküller H2O’dan meydana geliyor. Yani 2 hidrojen ve bir oksijen. Tabi, samimi bir ağızla suya okuyarak üflemenin bir faydası vardır. Tabi, her şey Allah’tandır. Allah şifa vermezse, izin vermezse kimse bir şey yapamaz.