Bundan altı sene önce yani 2008 yılında üç yazı yazmıştım. Bunlar; “Tohumculuk yasaklandı – Tohumculukta korkunç boyutlar – Ari ırk yaratmak” başlılarını taşıyordu. Orada da belirttiğim gibi “Tarihin en asil bir milleti yok ediliyor” diyerek tohumculuk yasasına ve olaylara dikkatinizi çekmiştim. Yok, yok… Milletimiz tankla, tüfekle, topla değil… Onun, evlatlarının ve sevdiklerinin her gün üç öğün yediği gıdalarla bu yok oluş gerçekleştiriliyor demiştim.
O zaman bu yazımı okuyanlar, ya benim fazla işkilli olduğumu veya benim komplo teorisi kurduğumu zannederek belki de güldüler geçtiler.
Ben demiştim ki; “Bu milletin yediği gıdaların hemen tamamının GDO’lu (Genetiği değiştirilmiş) gıdalardan meydana geldiğini, bu gıdaların ise insan vücudunda, onun kanser hastalığına yakalanma riskini arttığını ve/veya onun da yediği gıdalar gibi kısırlaşabileceğini belirtmiştim.
“Yediğimiz gıdaların zaman içinde toplumda meydana getirdiği kötülükler anlaşıldıkça, biz de kendi milli tohumlarınıza döner, bu GDO’lu gıdaları yemekten vazgeçeriz” demek bile mümkün olamayacağını yazmıştım. Tohum yetiştirmede devamlılık esastır. Siz bir veya iki sene tohum yetiştirmeyi bırakırsanız, eldeki tohumlar çürüyeceğinden, bir daha yetiştirmek mümkün olmayacaktır.
TOHUMCULUK KANUNU ÇIKARTILDI
31 Ekim 2006 tarihinde kabul edilen 5553 sayılı Tohumculuk kanunda (Resmi gazetenin de 26 340 sayısında 08.11.2006 tarihinde yayınlanmıştır), milli tohum üretmek yasaklandı. Bu tohumu üretenler yakalandığında ilkinde 10.000 (On milyar) TL, ikincisinde ise 20.000 (Yirmi milyar) TL cezaya çarptırılacakları öngörüldü. Yakalan tohumların müsaderesi ve imhası esnasında yapılacak bütün harcamalar da yine o tohumu üreten çiftçiden alınacak ve o çiftçi 5 sene boyunca çiftçilikten men edilecektir, denildi.
Dikkat ederseniz bu çiftçi hırsızlık, soygun yapmıyor, rüşvet almıyor. Kendi ekim ve dikimi için bir miktar tohum yetiştiriyor. Vay… Sen misin bu tohumu yetiştiren… Vurun abalıya…
GDO’LU GIDALARI KENDİLERİ YEMİYOR
Bundan bir müddet evvel, bizim birleşerek tek devlet olmak istediğimiz, bu yetmiyormuş gibi adına ayrı Bakanlık kuruduğumuz AB (Avrupa Birliği) Ortadoğu ülkelerinden, gıda ithalatı yapıyor. İthal edilen gıda ürünlerinde GDO bulaşığına rastlanıyor. “Bu bulaşık ithalat esnasında gemilerde mi bulaştı yoksa imalat esnasında mı bulaştı” İşte AB ülkelerini tedirgin eden olay bu oluyor ve uzun uzun araştırma ve inceleme yapıyorlar.
İsrail GDO’lu gıda tohumlarının hemen hemen tamamını bize ve bizim gibi Müslüman ülkelere kendi ihraç ettiği halde bu türlü bitkileri ağzına koymuyor.
Rusya bundan 6 ay kadar önce Türkiye’den 68,5 ton dolmalık biber ithal etmişti. Yapılan laboratuar araştırmalarında bunların yenilmesinin sakıncalı buldular ve dolmalık biberlerimizi iade ettiler. Yine aynı Rusya bundan 3 ay kadar önce bir o kadar marul istedi, Türkiye’den. Onlar da aynı gerekçeyle dolma biberler gibi geri gönderildi.
Bize gelince, her yıl milyonlarca dolarlık GDO’lu tohum ithalatı yapıyoruz ve bunlarla yetiştirdiğimiz bütün bakliyat, hububat ve sebze çeşitlerini yiyip duruyoruz.
Alman asıllı Amerikalı araştırmacı-gazeteci F. William Engdahl; “Küresel ve ırkçı emperyalistler, GDO tohumları, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere (Müslüman ülkelere) yayarak, tarlalardaki orijinal tohumların kökünü kazıyan şirketler kurdular, bunlar aynı zamanda dünya üzerindeki tüm orijinal tohumları kutuplarda buzdan mağaralarda saklamaktadırlar” demektedir.
İLK FERYAT KONYA’DAN
Konya bölge gazetesi niteliğinde olan yüksek trajlı Merhaba Gazetesi 8 Kasım 2014 sayılı nüshasının birinci sayfasında başlık altından “KISIRLAŞIYORUZ…” diye manşet almış. Ara başlıkta ise “Her 100 çiftten 15’i Kısır” yani bu çiftlerin çocuğu olmuyor, denilerek habere yer vermiş. Bu arada çocuğu olanların çocukları, cılız ve çelimsiz olmaktadırlar. (Resimde)
Bu haberin uzmanları, bu çalışmalarını henüz GDO’lu ürünler üzerinde yoğunlaştırmamışlar, bu kısırlık alametlerini sigaraya ve yediği hormonlu gıdalara bağlamışlar.
Bu haber, “İman kalemizin Orta direği Konya’dan…” gelen ilk feryat. Bu feryada bir müddet sonra “mızrak çuvala sığmadığı için” diğer gazeteler ve Televizyonlar da katılacak, (kendini büyük gören gazeteler ve reytingi yüksek TV’ler hariç) o zaman hep bir ağızdan “Bremen mızıkacıları gibi” feryat edeceğiz ama…
Evet. Feryat edeceğiz ama bu derdimize çözüm bulamayacağız. Çünkü önce yukarıda yazdığım kanunun iptal edilmesi gündeme gelecek. Peki, kim yapacak bu iptali? Bu kanunu çıkaranlar mı? İptal edecekleri kanunu çıkartırlar mıydı hiç? Meclisteki muhalefet partileri eğer bu konuda birleşebilirlerse, onların oyu yetecek mi? Bir an için kanun iptal edildi diyelim. Aradan 8 sene geçtikten sonra acaba ülkemizde hiç milli tohum bulabilecekler mi?
Eğer bu ilk ikazla ülke yöneticiler harekete geçmezlerse, bir müddet sonra bu yüzde 15 yüzde 50’ye yükselecektir. Yeni nesil yetişmediğinden ülkemiz birkaç sene içinde ihtiyarlıkta Avrupa ülkelerini geçecektir.
Düğünlerde derneklerde her kesin içinde, “Gelin hanıma, 3 çocuk yap, 4 çocuk yap…” diyeceğinize, onu çocuk yapabilecek şartlara kavuşturun. Yoksa yakında bu millette eser kalmayacak.