Yazdıklarımızın bir faydası olmayacak biliyoruz ama…
Doğru bildiğimizi, herkesin korktuğu bir zaman da yazmaya devam edeceğiz…
''Dünyanın en tehlikeli hali, cehaletin örgütlü eyleme geçme halidir.'' diyor Goethe…
Son bir aydır iç ve dış politikadaki gelişmeleri takip edenler de yakından biliyor ki;
Ülkeyi Twiter yönetiyormuş gibi bir hal var ortada…
***
İntikam yeminleri…
İç ve dış politikada savrulmalar…
Hedef göstermeler…
İtibar suikastları…
Savaş çığırtkanlığı…
Devlet aklına en çok ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde tehlikeli bir dönemece daha giriyoruz…
***
Sandık üzerinden, döviz üzerinden, darbe girişimi üzerinden hükümete baskı kuramayan üst akıl, rotasını sosyal medyaya çevirdi…
Twiterı yönetenler, idareyi buradan psikolojik baskı altına alarak, geçmişte farklı yollarla yaptırdıkları yanlışları, daha büyük yanlışlarla sözde düzeltile bilineceğinin reçetelerini(!) yazmaya başladılar…
***
Türkiye’nin de, İran’ın da hem Suriye politikasında, hem de Irak politikasında baştan itibaren ABD ve Rusya’ya karşı duruş sergileyemedikleri için yanlışları var…
Aylardır yazıyoruz…
Küresel emperyalist Batılı güçler, Suriye ve Irak’ta işlerini bitirdikten sonra, sırayı Türkiye ve İran’a getirecekler diye…
ABD ve Rusya, Irak ve Suriye konusunda nasıl anlaştıysa bu yeni senaryoda da çoktan anlaşmış gözüküyor…
ABD Türkiye’yi destek ve gazlarken, Rusya’da İran’ı destekleyip, pohpohlayarak Türkiye ve İran’ı karşı karşıya getirecekler…
***
Bugün geldiğimiz noktada özellikle Twiter üzerinden, “İran’a savaş açalım...” sloganlarını dehşetle izliyoruz…
Aynı akımın, İran kamuoyunda da eş zamanlı olarak “Türkiye’ye savaş açalım...” söyleminin gelişmesi bunun en canlı örneği olsa gerek…
Böyle bir gelişmede kazanan taraflar; ABD, Rusya ve AB olacaktır…
Kaybedenleri ise; Türkiye, İran ve tüm İslam coğrafyası olacak…
***
Bu akıl tutulması, feraset noksanlığını ortadan kaldıracak “Devlet Aklına” acilen ihtiyacımız var…
İran ile savaşmamız için bugün haklı onlarca gerekçe varken, savaşmamamız için de ortada bulunan yüzlerce gerekçeyi görmezden gelemeyiz…
***
İran’ı görmüş, İslam âleminin ifsadına ve fitneye nasıl su taşıdığını yakından müşahede etmiş bir gazeteci olarak geldiğimiz şu noktada bile;
“Sağduyu içerisinde, her şeye rağmen birlikte İslam Birliği için çalışmalıyız...” diyoruz…
İslam Birliği temellerinin üzerinden bir yapıyı yükseltmeye başlayacağı korkusu taşıyan küresel emperyalistler, bugün bu temellere en çok taş taşıyacak iki İslam ülkesinin çatışmasını ellerini ovuşturarak izleyecektir…
***
Türkiye ve İran’ın, hem kendi meselelerini hem de İslam coğrafyasının meselelerini aralarına Batıyı ve küresel emperyalistleri almadan, oturup konuşmak ve anlaşmaktan başka çareleri yoktur…
Aksi gerçekleşirse;
''Dünyanın en tehlikeli hali, cehaletin örgütlü eyleme geçme halidir.'' Sözünü tam da şimdi etrafımızda görmek zorunda kalacağız…
Batıya top yekûn savaş açtığımız bir dönemde, Doğuyla eski defterleri açarak kavgaya hazırlanmak, cepheyi genişletmek kimin işine gelir?
Allah rızası için feraset…