Fenerbahçe maçı ve sonrası

Recep Çınar
Önce Abbas’ın, sonra savunmanın tamamının kademe zaafları sonrası geldi Fenerbahçe’nin attığı goller…
Özellikle Abbas, şaşkın ördek misali, şapır şapır döküldü maçın ilk 45’inde… Ziya Hoca’nın Erdinç’in yokluğunda Abbas’a verdiği bu görevde, Iraklı yaya kaldı… Doğan’ın hem kadroda hem de saha içinde yaptığı rotasyon yine tutmadı…
İkinci yarıda Abbas’ı kendi bölgesine gönderen Ziya Doğan’ın oyuna müdahalesi de işe yaramadı, Fenerbahçe’nin arzulu oyunu karşısında…  İlk yarıdaki defolu savunmadan, konuk takım oyuncuları soyunma odasına daha da farklı gidebilirlerdi… Ama fazlasıyla hovardaydılar Aykut Kocaman’ın öğrencileri…
Gerek bireysel oyun olarak, gerekse takım oyunu olarak ileriye dönük bir ışık da vermiyor şehrin takımı…  Maçın tamamında hatırda kalan iki pozisyon Peter ile İvan’ın şutları ise ileriyi dönük hangi olumlu düşünce paylaşılabilir ki!
Sadece bu maçta değil, diğer maçlarda da skor dezavantajına düşen Konyaspor’un, oyunu döndürebilme maharetinin olmadığını görmek, bir kez daha endişelendirdi bizi yarınlar adına…
Hoş Fenerbahçe ile oynadık…
İyi de, önceki oynanan maçlarda bu oyuncu yapısı, bu mantalite ile uçtuk ya da kaçtık mı? Konyaspor, özellikle kendi ayarındaki takımlar karşısında da aynı acze düşmedi mi?  Sorun sadece Ziya Doğan ve oyuncuların bireysel performansları ile açıklanabilecek bir durum da değil… Sorun birbirlerini tamamlayan aktörlerin sahaya inmemesinde…
Faturayı sadece, Ziya Doğan’a ve oyunculara çıkarmak, onları günah keçisi ilan etmek, kime ne yarar getirir? Ben meseleye “at gözlüğü” ile bakmıyorum…
Meselenin derininde Konya var…
xxx
Genellikle yönetici, teknik adam ve futbolcular söylerlerdi, bir kaybın ardından… Bu sefer de ben söylüyorum; Fenerbahçe maçı geride kaldı, önümüzdeki Antalyaspor maçına çevirelim projektörleri… 
Ve sonraki maçlara…
Konyaspor’u bu ligde tutmak istiyorsa bu şehir, elini vicdanına koymalı ve bundan sonra yapabileceklerinin planını programını açıklamalı…
Ötesi yok…
Konyaspor bu şehirde bir vaka…
Atsanız atamaz, satsanız satamaz, dahası kapının önüne koyamazsınız… Her şehre nasip olmaz Süper Lig… Bu şehrin takımı, bu ilgisizliği hak ediyor mu?
Milyon kere hayır…
O zaman cümbül cemaat inelim sahaya…
Yönetimi severiz sevmeyiz, o ayrı… Ama Konyaspor’u seviyorsak, bu takımın Süper Lig’de yaşamasını istiyorsak, zaman o zaman değil mi?
Nedir bu cinnet hali?
Öyle böyle değil, gerçekten üzülüyorum… Konyaspor’u sırtlarında “kambur” gibi görenlerin, referansları bu yöndeki “güven duygusu”nun önündeki en ciddi engel olarak görülse de, bu olumsuz intibayı, bu kötü gidişi değiştirebilmek yine kendilerinin sergileyecekleri Konyalı kimliğine bağlı…
Konya sevgisi ile yola çıktıklarını söyleyen insanların Konyaspor’u görmezden gelmesi samimiyetlerine şüphe düşmesi anlamına gelecektir… Dolayısıyla da bu duygunun Konyaspor’a olmadığı gibi, bu insanlara da hiçbir hayrı olmayacaktır…
Şu aşamada konuşulması gereken öncelik, Konyaspor’u bu ligde tutacak, dahası selamete ulaştıracak radikal kararlar için takınılacak tavır olmalıdır…
Konyaspor’un bugünleri değil, yarınları önemli…
Ağaçlara bakmaktan ormanı göremeyenlerden olmak istenmiyorsak, takınılması gereken tavır da, izlenmesi gereken yol da budur…
Ve Fenerbahçe maçında A protokole gelen insanlar, 1’er milyarla kulübün yanında olsalardı, Konyaspor’un küçükte olsa bir yarasına merhem olurlardı…  Konya’da doğan, Konya’dan doyan bu insanların bu nemelazımcı tavırları Konyaspor’u daha da yaralıyor.