“Men ğaşşena feleyse minna/ feleyse minni: Bizi aldatan bizden değildir.” “Irkçılığa çağıran bizden değildir.” “Talut: “nehirden su içenler benden değildir.” “...... benim(nikah) sünnetimden yüz çeviren benden değildir...
***
Resulüllah (s.a.v.), İslam’ın sınırları içinde olmayan, İslam'a ve Müslümana yakışmayan (uygun olmayan) bir davranış gördüğünde çoğu zaman ona karşı koyduğu tepki cümlesi “feleyse minni" veya “feleyse minna" yani “... o benden değildir.” Veya “... o bizden değildir.” Şeklinde olmuştur. Kur'an'da da Bakara Suresi 249 da Talut nehirden su içenlere aynı ifadeyi kullanıyor. Buradaki benden değildir ve bizden değildir ifadesi ırki, kan bağıyla alakalı bir durum olmadığı gibi; bizim içimizde bulunan biri değildir, anlamı da verilmemelidir. Yani bizim dinimizin, bizim sünnetimizin emretmediği, âdeti olmadığı hatta yasakladığı bir yol üzere olanla bizim bir alakamız yoktur. Kısacası onun kendi günahı ve suçu kendini bağlar. Malesef bu tip insanların zararı hep İslam'a ve Müslümanlara olmaktadır.
***
Bu konu güneş kadar açık, net ve parlak olduğu hâlde insanlar nedense ısrarla birinin suçunu bir yere yaftalamaya çalışıyorlar. Halbuki suçun şahsiliği ilkesi ve de “kimse kimsenin yükünü çekmez.” ayetiyle konu bellidir. Suçlu hain bizden olmadığı gibi suçlu olanı (bizimle, inancıyla, İslam’la yaftalayan alçaklardan da biz beriyiz(uzağız). Feleyse minna!...
***
Yirmi yıldır dilimizde tüy bitti, bizim bunlarla bir alakamız yoktur derken, ayrıca bu adamların yaptıkları melanetleri de İslam'la bir alakası yoktur. Hatta biz sizdeniz, sizingibiyiz deseler bile biz “Feleyse minna" bizden değilsiniz diyoruz. Rahmetli Erbakan hocamız da “Beni bu AKP'nin günahlarına alet etmeyin.” Diyordu.
***
Ancak şu beyinsiz (şeddeli ş ile) eşşek kafalı solcular ile sahtekâr hain AKP liler arasında kaldık. Birisi bunlar üzerinden İslam'a ve Müslümanlara saldırırken; öbürü; benim koskoca seksen beş milyonluk bu coğrafyada tek ayakta kalan ülkemin elden gitmemesi için yaptığım çaba ve gayreti; şu gruba, bu basit bir manipülasyona alet edip bir yere bağlamaya çalışıyorlar. Nezaman ki biz bir ağzımızı açacak olsak bir taraf: “Sizin adamlar çalıp-çırpıyorlar.” Diyorlar. Öbür taraf ta: “Siz onlarla berabersiniz.” Diyorlar. Yahu biz insanların cahilce yönlendirmesiyle illa bir taraftan olmak zorunda mıyız? Hayır, ben kendi bildiğim doğruları yapmaya devam edeceğim!
***
Artık bu iki densiz grubun beyinsizliklerinden gına geldi... Ama benim bir inancım ve imanım var. O iman bana “Kınayanın kınamasına aldırmamam, korkmamam gerektiğini,” emrediyor. Hak ve hakikat yolunda hiç durmadan çalışmam ve hiç korkmadan gayret etmem gerektiğini emrediyor. Klasik cümle; yeter artık, elmayla armudu karıştırmayın!...