Piyanist ve besteci Fazıl Say, “twitter”de kendi sayfasında 11 ve 12. yüzyıllarda yaşamış olan İranlı bilimci ve şair Ömer Hayyam’’a ait olduğunu iddia ettiği şu dizeleri paylaşmıştır: ‘‘Irmaklarından şaraplar akacak diyorsun, cennet-i ala meyhane midir / Her mümine 2 huri vereceğim diyorsun cennet-i ala kerhane midir? Bilmem fark ettiniz mi nerede yavşak, adi, magazinci, hırsız, şaklaban varsa hepsi Allahçı”
Ayrıca Twitter’de kendi sayfasında ezan okuyan müezzinle şu şekilde dalga geçmiş: “Muezzin 22 saniyede okudu aksam ezanini yahu. Prestissimmo con fuco!!! Ne acelen var? Sevgili? Raki masasi?”
Bu sözlerin, ifade özgürlüğü, din ve vicdan hürriyeti ile bir ilgisi yoktur. Faşizme karşı susmamakla da bir ilgisi yoktur. Bir piyanist hapis yatamazmış, yatarsa hayatı bitermiş. Bu bir saplantı ve kendini halktan üstün görme psikozu ve ruh hastalığının bir tezahürüdür.
Piyanist ve besteci olan bir kimsenin dokunulmazlığı olamaz. Herkes yaptığından sorumludur; sadece Rabbimiz Allah yaptığından sorumlu değildir. O “la yüseldir.”
Söz konusu dizeler, Ömer Hayyam’a ait olsa bile bu dizeleri twitter”de paylaşmak suçtur. Kişinin ruh hastası piskopat olduğunun bir delilidir.
Sağlıklı insan, vahye ve bilime ters düşen bu dizeleri paylaşmaz, yanlış olduğunu ve bu dizeleri yazan insanın küfrünün bir tezahürü olduğunu söyler ve bu dizeleri söyleyenin ruh hastası ve piskopat olduğunu ifade eder.
Bir insan inanmaya bilir. “Ben Allah’a, Peygamberlerine ve gönderdiği kitaplara inanmıyorum” diyebilir. Biz de ona göre hareket ederiz. O kimsenin İslâmi usullere uygun nikâhını kıymayız, öldükten sonra cenazesini yüce dinimize göre kaldırmayız. Mesele bu şekilde icra edilir. Dinimiz de bunu emretmektedir.
Dinimize göre dileyen iman eder, dileyen iman etmez. Çünkü dinde zorlama yoktur. Bu konuda Kur’anı Kerimde şöyle buyrulur: “Dinde zorlama yoktur. Artık doğrulukla eğrilik birbirinden ayrılmıştır. O halde kim tağutu reddedip Allah’a inanırsa, kopmayan sağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah işitir ve bilir.” (Bakara: 256)
Tağuttan maksat, şeytani düzenlerdir. Şeytani düzenler reddedildikten sonra imanın bir değeri vardır. Aksi halde yoktur. Tağuti düzenleri reddettikten sonra iman eden bir kimse kopması mümkün olmayan bir kulpa yani İslam’a tutunmuş olur. Dileyenin iman etmesi, dileyenin de iman etmemesinin gerçekleşebilmesi için İslâm’ın önündeki bütün engeller kaldırıldıktan ve İslam etraflı bir şekilde buluğ çağına girinceye kadar öğretildikten sonra dileyen iman eder, dileyen etmez. Dinde zorlama yoktur, ayetinin manası budur.
Fazıl Sayın, piyanistlik zırhına bürünüp adice ve alçakça vahye saldırmaktadır. Yukarıdaki dizelerin ayetleri saptırmaktan ve yaratıcıya iftira atmaktan ve O’nu eğlenecek kadar çukur olmaktan başka bir şey değildir. İnanan insanlara, Allah’ın veli kullarına yavşak, adi, magazinci, hırsız, şaklaban yakıştırması yapmak ve bu sıfatlara mensup insanlara Allahçı demek ne kadar adilik ve şerefsizliktir. Kendi sıfatlarını inanan insanlara yüklemek ne kadar çukurluk ve ednalıktır.
Ateistlik bir din de değildir. İnsan fıtratının kömürleşmesi, insan göğsünün ve kalbinin ziftleşmesidir. Kur anı Kerim’de şöyle buyrulur: “Şüphesiz Allah katında canlıların en kötüsü, düşünmeyen sağırlar ve dilsizlerdir.” (Enfâl:22)
Bu insana verilen 10 ay hapis cezası laikliğin gereği bir cezadır. İslami hükümler tedavülde olsaydı bu sağır ve dilsiz insana idam cezası verilirdi.
Burada şunu hatırlatalım ki, Yaratıcısı ile bu şekilde alay edecek kadar çukurlaşan, ezan ve Müslümanlarla bu şekilde dalga geçecek kadar ednalaşan insan laik düzenin bir ürünüdür. Onun için zaman zaman yazdım, bir daha yazıyorum: Yeni anayasada laiklik kavramına yer verilmemeli.
Basından öğrendiğimize göre söz konusu çukur insan yeniden yargılanacakmış, Laik yargı buna hak ettiği cezayı vermezse laiklik adına bu sözleri söyleyen adamın suç ortağı olacakları bilinmelidir. Hoşça kalın.
Fazıl Say İdam Edilmeli
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.