Baktığımla gördüğüm aynı mıdır? Görmek için bakmak yeterli midir? Baktığım her şeyi görebilir miyim? Ya da görebiliyor muyum?
Bakan göz olmak mı? Yoksa gören göz olmak mı? Madem ki bakmak yeterli, görmek neden var? Baktığımda göremeyeceksem, bakmak ne işe yarar?
Kim bilir, belki de yaşamımız sadece baktıklarımızdan ibarettir. Yaşadıklarımız da göremediklerimizden...
***
Toprağı düşün mesela. Ona öylesine bakan birisiyle, hasadı bekleyen bir çiftçi ya da evladının mezarına bakan bir anne aynı şeyleri mı görüyordur sence? Peki gökyüzü? Başımızın üstünde dayanaksız ve mucizevi bir şekilde duran; sürekli altında yürüdüğümüz ama çoğu zaman varlığının bile farkında olmadığımız, bizler için çoktan sıradanlaşan gökyüzü, ona baktıkça özgürlüğü gören bir mahkumla, ondan baktıkça sevdiklerine hasret bir pilotun görmesi ve bizim görmemiz aynı olabilir mi?
***
Ya ayakkabıların?
“Ayakkabı mı? “ diyorsun şu an ihtimalle... Evet, ayakkabı. Ne görüyorsun onlara bakınca? Neyi görüyorsun bilmiyorum ama hayatında bir kez olsun yürüyemeyen, tekerlekli sandalye ile yaşama tutunan birinin gördüklerini göremeyeceğini biliyorum.
Zaten hayat da işte bütün bu; aklımıza dahi gelmeyen, düşünmeden bulamayacağımız, alakasız gibi görünen ‘ anlamlı farklar’ ın çepeçevre kuşattığı bir sıradanlaşma, herkesleşme, herşeyleşme halidir. İnsan sadece bakar. Gördüğünü zanneder ama esasen göremez. Uçsuz bucaksız bir yeryüzüne bakar ama ne üzerinde yaşanan acıları görür, ne her anlamdaki zulmü görür ne de asıl görmesi gereken şeyleri...
***
Tıpkı tüm dünyanın gözü önünde çocukların, bebeklerin, kadınların yok yere, acımasızca katledilişlerini görmediği gibi. Canların, ailelerin, günahsızların pervasızca hayattan koparılışını görmediği gibi. ‘İnsancılık’ ı savunup, büyük bir hırsla ‘ insan’ ı yok etmeye çalışanların gerçek yüzünü görmediği gibi. Dedim ya, insan öylece bakar sadece.
***
Bakış açımız ‘ bakmak’ la sınırlı olduğu için de, onlar bize göre çoğu zaman rakamlardan, sayılardan başka pek bir şey ifade etmezler. “ Bilmem kaç bin çocuk katledilmiş, şu kadar bin kişi evinden yurdundan edilmiş, şu kadarı esir alınmış, bu kadar kişi göçe zorlanmış. “ deyip geçeriz kolayca. Acaba bir de, “ Bugün annemi son kez gördüm. “ , “ Az önce bir evladımı daha toprağa verdim. “ , “ Kardeşimin parçalanmış bedenini kendi ellerimle topladım. “ demeyi, diyebilmeyi mi denesek? Lütfen hemen geçme burayı. Gerçekten bir düşün. Canlandır zihninde. Bugüne değin karşılaştığın en zor, en acı sahnede hayal et kendini. Düşüncesi bile dayanılamaz, imkansız hatta öyle değil mi?
Ya onlar için?
Onlar açısından bu durumu, onların yaşadıklarını anlatmanın, bana göre tam olarak bir yolu – yöntemi yok. Ne bilirsek bilelim, ne konuşursak konuşalım, ne yazarsak yazalım; bu vahşeti tam manasıyla yansıtmanın, aktarmanın, hissetmenin, hissettirmenin imkanı yok.
Ve artık hiç yok.
Başka şeyler yapmalıyız. Bir şeyleri değiştirebilmek için bambaşka şeyler...
***
Anlamış olmalıyız ki; bugüne değin yaptıklarımız yetersiz kaldı. Duruşumuz, tavrımız, tepkilerimiz, şuurumuz, kalıcı şekilde anlamlı farklar, farklılıklar oluşturmaya yetmedi. Söylemlerimiz, teamüllerimiz, fiillerimiz, dayatılan düzenin gerisinde kaldı. Kararlılığımız anlıktı yine. Alışkanlıklarımız her zamanki gibi, istediği yere tuttu götürdü bizi elimizden. Nitelik olmadan, nicelik hiç bir anlam ifade etmemiş oldu bir kez daha...
İşte bu sebeple ki; artık sadece bakmayı bırakıp, gerçekten görmeyi denemeliyiz. Ve mutlaka görmeliyiz de. Evet bakmadan göremeyiz ama görmek için de çaba göstermemiz gerekir. Karanlıkta kırptığımız gözün bile bir işe yaraması gerekir. Su üstüne yazdığımız yazının bile dalga dalga yayılıp, bizi hedefe ulaştıracak bir araca dönüşmesi gerekir.
Bu görme işine de önce kendi niyetimizden başlayabiliriz mesela.
***
Niyetin, zihnin, kalbin, ailen, çevren ve market raflarından... Market raflarındaki umursamazlığı, alışılmışlığı, unutulmuşluğu ve seni unutmaya zorlayan etkenleri de iyi görmelisin. Vicdanını güvende hissettirmeyen bütün tamahkârlıkları da çok iyi görmelisin.
***
Farkında mısın?
Evet. Artık boykotun farkındasın. “ Tek başıma ne yapabilirim ki? “ demeyi bırak. İstersen çok şey yapabilirsin. Boykotun güç olduğunu unutma! Sessiz, inceden, derinden ilerleyen, yıkıp – dökmeyen ama büyük bir ekonomik enkaza yol açabilecek yanıltmaz bir güç! Harcadığın 1 liranın bile sıradan bir 1 lira olmayacağını bil. Çünkü baktığında 1 lira, gördüğünde ise ‘ boykot için kullanılan 1 lira’ dır.
Velhasıl; fark eder mi?.
Evet.
Farkında olursan, fark eder.