Fal Okları

Ayşe Aslı Duruk

Fal oklarıyla vurulanlar var. Birkaç çift karalama lafı, fazlasıyla ciddiye alanlar… Kelimeyi tersten okuyunca bunun sadece ‘laf’ olduğunu görmezlermiş gibi! Çarpıtılmışlıkları gerçekleri edinenler ve çarpuk çurpuk edileni de dümdüz bir yol sanıp da o yola girenler var. Artık, bata çıka yürüdükleri bu yolda, ayağını bacağını kıranlar mı dersiniz; kolu kanadı kırılan, ya da, tavuk gibi yolunanlar mı? Hepsine rastlamak mümkündür bu yolda. Ne de olsa, 50 liralık kahveye fal bedava!

Bir defa o yola adım atmaya görün… O oklar, o tek adımınızın hemen farkına varacaklardır, o yarım yamalak bilinçleri ve garip duyargalarıyla. Ardından da, üzerinize doğru yönelip son sürat geleceklerdir. Sizi de, fal oklarıyla vurulanların arasına katacaklardır. Fala inanmayın ve falsız da kalın, bu yüzden!

Halbuki tersini söylerler. Fala inanma ama falsız da kalma diye, sol kulağınızın içine içine fısıldarlar. Ömür boyunca çözemeyeceğiniz bir düğümü, elinize tutuşturup vermeden önce, böyle bir telkini o düğümün üzerine uğursuz bir fısıltıyla üfledikten sonra... Falsız kalmadıktan sonra da, ha inanmışsınız ha inanmamışsınız. İnandığınız gibi yaşamıyorsanız, yaşadığınız gibi inanırsınız, sonuçta. Siz sadece zevk için bir baktırırsınız, tabi (!)

Üzerinize doğru yönelen o görünmez fal okları, bazen sudan, bazen kahveden hatta bazen bakladan ve daha neler nelerden mamül ama son derece delici oklardır, bir de. Ah o bilinmeyenin ve gizemin çekiciliği yok mu!? Tüm bunları öğrenebilme ihtimali, hele!?! Yanacağını bile bile ateşe atlayan pervaneler gibi, söz konusu okların sivri uçlarına doğru kendilerini ok gibi atıp atılanlar yok mu? Varlar.

Dedim ya, bilinmeyenin çekiciliği ve tüm bunları öğrenip bilebilme ihtimali… Akla takılıp ayağa çelme takan çok güçlü bir duygu ve dürtüdür bu, ne yazık ki. Kolay kolay kim hayır diyebilir ki, her şeyi görüp(!) bilen(!) o falcıya bir ‘baktırmaya’? Tabi, aklın, mantığın ve bilimin dışında kalan bir şeye inanmayanlar müstesna. Zaten ‘aklı kullanma emri’ ta göklerden gelmişken; inanç ve aklın evliliğinden de böyle güzel ve hayırlı çocuklar doğarlar, işte. ‘Her şeyi bilen o falcıya’ bir baktırmaya, ağız ve gönül dolusu “hayır!” diyebilen özü sözü bir yiğit evlatlar doğarlar, o makbul izdivaçtan.

Fal oklarıyla vurulanlar var diye yazmıştım, en başta. Sonra da kem küm edip anlattım. Tüm bunları, nereden mi biliyorum? Vurulup da yarasını hala sarmakta olanları tanıyorum da… Onlar söylediler. Pek yakinen tanıdıklarım söylediler.

Oysa…

“Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar (putlar), fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz.” (Maide,90) Unutmayın, Maide 90… tabi, bizlerde akıl hep biraz noksan!

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.