Ey Sevgili! (2)

Muzaffer Dereli
GÜL’E NÂZ

Beyt-i Atîk’ten çıkıp düştüm hicret yoluna,
Vedalar ettikten sonra Nebî’nin yurduna,
Gül kokulu bir gülzâr idi konukluk yurdum,
Ev sahibim olacaktı o güzel Rasûl’üm!

Yolum O’nun yoluydu, işte burası Kuba,
Mescidine taş taşımıştı Ahmed Mustafa,
Gözlüyordu gözlerim o yemyeşil kubbeyi,
Çok istiyordum Selâm kapısından girmeyi.

Sevinçten bir rüzgârdı hissettiğim yüzümde,
Bir ferahlık buldum şimdi günahkâr özümde,
Parıldadı rahmet ışıltıları gözümde,
Sana geldiğimi anladım Gül’üm Efendim!

Bir lûtuftu ki bu, Rabbime nasıl şükredem,
Uçup gelen bir güvercin mi oldum ne bilem,
Alıp götürdü mü hüznümü bulutlar bilmem,
Sana geldiğimi anladım Gül’üm Efendim!

Huzurunuzda durmaktan hayâ ediyorum,
Dersen ki, hani üzerinde benim Sünnetim,
Ümmetim olduğunu hangi şeyden bileyim,
Sana geldiğimi anladım Gül’üm Efendim!

Ah eder de inlerim şimdi benim Efendim,
Kalmadı takatim, yıkıldı onlarca bendim,
Sevgin ile senin eşsiz yolunda gideydim,
Sana geldiğimi anladım Gül’üm Efendim!


Bakışımda hüzün var görüyorsun Efendim,
Kabahatli bir insanın yıkık halindeyim,
Affet ne olur, ben nasıl tahammül edeyim,
Sana geldiğimi anladım Gül’üm Efendim!

Yâ Rasûlâllah! Havz-ı Kevser sahibisin sen,
Muhabbetullah şarabından içmeye geldim,
Bitmez bir feyiz ve bereket membâısın sen,
Boş olan gönül kabımı doldurmaya geldim.


* * * * * *

Bir Gül bahçesine girmiştim tâ günler önce,
Bülbül olup terennüm etmiştim hece hece,
Almıştım yâr kokusun hem de görmeden önce,
Yetmez mi gayri bunca nâz, ey güzel Efendim!

Hasta gönlüm arz etmiştim sevgili tabîbe,
İşte gelmiştim yaşlı gözlerle ol Habîbe,
Bir daha mı hasret Rahmeten lil âlemîne,
Yetmez mi gayri bunca nâz, ey Gül’üm Efendim!

Hüznün ufukları yine hicranla dopdolu,
Artık uyku mu tutuyor, bu günahkâr kulu,
Sen ki ey Kubbe-i Hadrâ, Hak nuruyla dolu,
Yetmez mi gayri bunca nâz, ey güzel Efendim!

Bastığın yerlere basmaktı arzum yâ Rasûl,
Böylesine bir kirliyi eder misin kabul,
Bilirim örnekliğin sünnetinledir asıl,
Yetmez mi gayri bunca nâz, ey Gül’üm Efendim!

Kesildi dermanım, yandıkça yandı yüreğim,
Sunulan aşk şarabından bir daha içeyim,
Sâkîsi sen miydin Efendim, ben de bileyim,
Yetmez mi gayri bunca nâz, ey güzel Efendim!

Bilmem ki nasıl dayanır kalbim bu sevdâya,
Düşmüşüm dertlerin en güzeli şu deryaya,
Seviyorum derdimi, götürüyor Mevlâ’ya,
Yetmez mi gayri bunca nâz, ey Gül’üm Efendim!

Şimdi gönülde Hakk, lisanda Hakk, budur safâ,
Yüce Mevlâm’a yön veren Muhammed Mustafâ,
Yolların güzeli senin yolundur Efendim,
Yetmez mi gayri bunca nâz, ey güzel Efendim!

Derûnumda bir yâre var ki sızlayıp durur,
Bazen pınarı kurur, bazen de akar durur,
Böylesi bir hicrana acep kimler dayanır,
Yetmez mi gayri bunca nâz, ey Gül’üm Efendim!

Cihan bir avuç imiş, fakir de onda bir kum,
Olmalı bir kul, Huzûrullahta âdeta mum,
Gel ey nefsim, durmayıp yâre arz-ı hâlin sun,
Yetmez mi gayri bunca nâz, ey güzel Efendim!

Çağırır o Güllerin Gül’ü, açar hem eli,
Sen misin sevdâlı, sen misin kalbi yâreli,
Nice ağıtlar yakarak bağrı da kareli,
Yetmez mi gayri bunca nâz, ey Gül’üm Efendim.

Ah! Şimdi uyku mu tutar bu yanık bülbülü,
Özlemi artar, görmek ister nadîde Gül’ü,
Selâmın sunup öpmek ister o eşsiz eli,
Yetmez mi gayri bunca nâz, ey güzel Efendim!

Ümmetin olmak ne büyük bir şereftir bana,
Amma ne çare ki, lâyık olamadım sana,
İçseydim elinden aşk şarabın kana kana,
Yetmez mi gayri bunca nâz, ey Gül’üm Efendim!

Özleminle dolu yürekler nasıl da nazlı,
Koşar hak yolda hizmete, ibadette hazlı,
Bazen coşkulu seller gibi, bazen de yaslı,
Yetmez mi gayri bunca nâz, ey Gül’üm Efendim!

Ravza-i Pâkine mümkün müdür acep doymak,
Ona değil de Efendim asıl sana kanmak,
Salât-ı selâm sunup senden cevabın almak,
Yetmez mi gayri bunca nâz, ey güzel Efendim!
Görüyorum âşıkların cennet bahçesinde,
Boğulmuşlar âdeta çağlayan yaşlarında,
Ne sitemleri var, ne de hırsları burada,
Yetmez mi gayri bunca nâz, ey Gül’üm Efendim!

Bu bir muhabbettir ki, anlatılmaz yaşanır,
Gönül gözünde inceden ince yaş boşanır,
Manâlar âleminde dolar dolar boşalır,
Yetmez mi gayri bunca nâz, ey güzel Efendim!

Renkler farklı ama bakışlar birdir şu anda,
Dillerde şükürle, salât buluşur dudakta,
Kavuşacak her biri bir gün o son durakta,
Yetmez mi gayri bunca nâz, ey Gül’üm Efendim!

İki rekâtla dört secdeye bakıyor gözler,
Senin “cennet” buyurduğun yerde namaz özler,
Var mıdır acep başka mekânda böyle yüzler,
Yetmez mi gayri bunca nâz, ey güzel Efendim!

Ziyarete gelir edep içinde her biri,
Bilir ki sen makamında karşılarsın diri,
Mevlâ emretti huzurunda savt-ı hafiyyi,
Yetmez mi gayri bunca nâz, ey Gül’üm Efendim!

Ayrılık yakmış yüreğini kimilerinin,
Varırım farkına onun son ziyaretinin,
Benim de burkulur yüreğim gelmiş firâkım,
Yetmez mi gayri bunca nâz, ey güzel Efendim!

* * *

Ah bülbül! Ne zaman duracak âh-u figânın,
Ne Gül’ün koydun anlatmadık, ne âşıkların,
Yine hüzün mü doluyor yoksa ufukların,
Yetmez mi gayri bunca nâz, ey Gül’üm Efendim!

Bilirim, ne inlemen bitecek ne de nazın,
Şafaklar sökse de, durmayacak gönül sazın,
Kâne kâne içmişsin ol muhabbet şarâbın,
Yetmez mi gayri bunca nâz, ey güzel Efendim!

Bülbül! Neden süzüldü aniden bakışların,
Sözün mü bitti, yoksa akıyor mu yaşların,
Uçuş emri mi çıktı o gurbet diyarların,
Yetmez mi gayri bunca nâz, ey Gül’üm Efendim!

Ey Gül’üm! Güler misin son kez garip bülbüle,
Ne olur gülsün yüzüm, gideyim güle güle,
Hicranın artırsın aşkım, hoş gelesin dîle,
Yetmez mi gayri bunca nâz, ey güzel Efendim!

Ey bağrında GÜL taşıyan Şehr-i Münevvere,
Kim sahip olabilir ki, böyle bir mücevhere,
Salât ile selâmım ol Âlem-i Server’e,
Yetmez mi gayri bunca nâz, ey GÜL’ÜM Efendim!
 
Muzaffer Dereli
2008/1429 Ramazan-ı Şerif Ravza-i Mutahhara

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.