Nefsinin hesaplarını bir yana at. İtibar etme ona. Bilesin ki seni yerden yere vurandır o. Hiç bakmaz gözünün yaşına. Bir kere sırtını yere getirdi mi, acımadan devam eder ona.
Sen, kendini dinle. Özüne dön! Hakîkat aynasından bir bak! Gördüğün nedir acaba? Kim kimi alt ediyor? Sen onu mu, yoksa o seni mi? Eğer sen onu alt ediyorsan ne mutlu sana! Bilesin ki, İki Cihan Güneşi'nin, lâyıksın övgüsüne.
Ey insan!
Nefsinin ayrılığı gelmezden önce, sen nefsini ayır dünyadan. At onun sevgisini içinden. Hazırla kendini kabir ve âhiret hayatına. Zira bir gün, sen onu atmasan da, o seni terk edecek. Ne kadar asılırsan asıl kalayım burada diye… Ne mümkün! Evet, geldiğin gibi gideceksin bir gün! Gelmesini istemediğin gün! Gelecek bir gün ve götürecek seni ebediyete. Geri dönüşü olmayan ebediyete… O sonsuzluğa…
Ey insan!
Hazır mısın o sonsuzluğa? Durma kendini hazırla Hakk'ın huzuruna… Hesaba çekilmeye. Adl-i İlâhiye!
Ey insan!
Âh vâhların fayda vermez ki o gün! Ne kadar feryâd edip inlesen de. Kime işittirebileceksin ki! Bugün işitmediysen yüce Rabbinin buyruklarını, o gün işitecek mi O seni!
Ah insan!
Ah nefsim!
Hezeyanların gökleri kaplasa da ne fayda! Ne altından servetin, ne gümüşten mekânların fayda sağlamayacak sana. Ancak bir şey; Rabbine kulluk!
Ey insan!
Ne âlemde kulluğun? Ne kadar yapabiliyorsun onu? Ne derece yanıp yakılıyorsun Rabbine? Ne kadar yakınlık elde ettin O'na? Bilesin ki, bugün ne kadar yakınsan, yarın o kadar yakın bulacaksın kendine. Ne ekersen onu biçeceksin. Ne gönderirsen onu bulacaksın…
Ey insan!
Haydi, şimdi bir daha düşün. Ne haldesin bir bak! Ömür ırmağın nereye doğru akıyor? Cennete mi yoksa cehenneme mi?
Bilesin ki bir gün onun suyu tükenecek. Arkası gelmeyecek. Son damlası düşecek. Ah o damlalar diyeceksin o an. Onları boşa harcamışım… Keşke şimdi geri gelse onlar. Ama ne mümkün!
Ey insan!
Şimdi yeniden düşün bir daha ve çeki düzen ver kendine!
Sen, kendini dinle. Özüne dön! Hakîkat aynasından bir bak! Gördüğün nedir acaba? Kim kimi alt ediyor? Sen onu mu, yoksa o seni mi? Eğer sen onu alt ediyorsan ne mutlu sana! Bilesin ki, İki Cihan Güneşi'nin, lâyıksın övgüsüne.
Ey insan!
Nefsinin ayrılığı gelmezden önce, sen nefsini ayır dünyadan. At onun sevgisini içinden. Hazırla kendini kabir ve âhiret hayatına. Zira bir gün, sen onu atmasan da, o seni terk edecek. Ne kadar asılırsan asıl kalayım burada diye… Ne mümkün! Evet, geldiğin gibi gideceksin bir gün! Gelmesini istemediğin gün! Gelecek bir gün ve götürecek seni ebediyete. Geri dönüşü olmayan ebediyete… O sonsuzluğa…
Ey insan!
Hazır mısın o sonsuzluğa? Durma kendini hazırla Hakk'ın huzuruna… Hesaba çekilmeye. Adl-i İlâhiye!
Ey insan!
Âh vâhların fayda vermez ki o gün! Ne kadar feryâd edip inlesen de. Kime işittirebileceksin ki! Bugün işitmediysen yüce Rabbinin buyruklarını, o gün işitecek mi O seni!
Ah insan!
Ah nefsim!
Hezeyanların gökleri kaplasa da ne fayda! Ne altından servetin, ne gümüşten mekânların fayda sağlamayacak sana. Ancak bir şey; Rabbine kulluk!
Ey insan!
Ne âlemde kulluğun? Ne kadar yapabiliyorsun onu? Ne derece yanıp yakılıyorsun Rabbine? Ne kadar yakınlık elde ettin O'na? Bilesin ki, bugün ne kadar yakınsan, yarın o kadar yakın bulacaksın kendine. Ne ekersen onu biçeceksin. Ne gönderirsen onu bulacaksın…
Ey insan!
Haydi, şimdi bir daha düşün. Ne haldesin bir bak! Ömür ırmağın nereye doğru akıyor? Cennete mi yoksa cehenneme mi?
Bilesin ki bir gün onun suyu tükenecek. Arkası gelmeyecek. Son damlası düşecek. Ah o damlalar diyeceksin o an. Onları boşa harcamışım… Keşke şimdi geri gelse onlar. Ama ne mümkün!
Ey insan!
Şimdi yeniden düşün bir daha ve çeki düzen ver kendine!