Söz uçur, cümle cümle…!
Kalbinin havaalanından. Sözcükleri..
Rötar yapmasın artık insanlığın..!
Kalbinde sadır olmayan üzüntülerini, satırlara yazma..!
İncitme kalemi, kirletme beyaz kelebeği..
İyi mesh et kalbini, kalmasın umudun değmediği hiçbiryer..!
Korkma sen ey çocuk..!
Gülümse, ve Susma…!
Bırakma sapan taşını elinden..
“Demir Kubbe”leri olsada zalimlerin..!
Susup, sadece kınamakla yetiniyorsa da kardeşlerin..!
Korkma sen ey çocuk..!
Ferah tut yüreciğini, incitme umutlarını, ve iç en melatoninli şehadetini..!
Ey çocuk, onların tankları, topları ve insanlığı öldüren silahları varsa..!
Senin’de vicdanlarını, insanlıklarını kaybetmiş, şeytansılara atacak taşların var..!
Diren ey çocuk…! Diren…
Havada da parçalansa direnen bombalarınız…!
Sen umudunu parçalama, asla..! (Ve la tehinu, Ve La tahzenu..)
Senki minik bedenin’de zalime karşı mazlum’sun..!
Sen ki yıldızlardan çok bombaları, seyretmeye mahkumsun…!
Hamakların’da sallansın, ahmaklar..!
Allah zalimin zülmünü, bir mazlumun ahı ile paklar..!
Senki o bedeninle ve yüreğinle göğüslemişken şehadeti..!
Senki tercih etmişsen, bütün dünyaya karşılık ahireti.!
Mahzun olma, üzülme… korkma ey çocuk..!
AB’nin başkentinde Brüksel lahanalı, yemek masalarında, midelerininecis içkilerle kuşatanlara inat..
Unutma ey çocuk..! AB ( Allah Birdir.)
Ve her şehadet..! Bir zafer’dir…
İsyan etme.. Asla..!
Bakıpta sorma bize ey çocuk..!
“Küçük çocukları, küçük kurşunlarla öldürürler değil mi?” diye.
Korkma ağla çocuk, dök gözyaşlarını..! Bombalar’dan daha kuvvetlidir, bir mazlum’un gözyaşı..!
Tevrat’tan isimler koysunlar acizliklerine..!
Haber ajansları duyursunlar sadece, objektiflerinden saklanmış vahşeti…!
Çıksın söylemlerde bulunsun..! Hesap sorulacak desin..! Hitabet kürsüsünden, muhatap bulamayanlar..!
Aldırma ey çocuk..!
İsrail’li bir bebek için göz yaşı döküpte, senin için ağlamayan, kınamayan ve susan salyangozlara…!
Aldırma çocuk, gül’den oturacak koltuk yapmaya çalışan marangozlara..!
Aldırma çocuk sen..! Ağlama ve üzülme..!
Ve Seslen..! Bağırarak… Haykırarak seslen ey çocuk..!
Söz sende, kalem sende… ben bıraktım kalemi elimden, ver o sapan taşını bana ve sen yaz, son cümleleri..!
Ellerim benim ellerim, kalem’den çok taş tutmuştur…!
Ve ellerim, bir kardeşimin ellerinden tutup, kabre oyun oynaya gitmiştir…
Ve kokladığım en güzel çiçek, Kan’dır..!
Yediğim lokma, bomba..!
Suskunluğum… en büyük seslenişimdir..!
Ama gene’de yazayım içimdeki taşları atayım sizlere..!
Vicdandan başka yumuşak yastık olmadığını zannedip uyuyanlar…!
Dünyanın metaına sarılıp, telaşesinde ateş’e ve buza dönüşenler..!
Dokunmasın bana yılan diyerek, yalanlaşanlar ve yalınlaşıp, yalnızlaşanlar..!
Gemisini yürüten kaptanlar..!
Amelleri ile emelleri birbirine denk gelmeyen, günah sevap terazilerini kaybetmiş bütün insanlar..!
Son model lüks otomobili ile, ölümden kaçabileceğini sanan hız ve haz budalaları..!
Para’ların adam yaptığı, adamların parası olmadığı bir çağda… !
Maddiyatın bombardımanında, insanlıkları vurulmuş kan revan olan insanlar..!
Biliniz ki..!
Allah’a rüşvet olmaz..!
Allah’a rüşvet olmaz..! Madam..! Süsünüz..!
Allah’a rüşvet olmaz..!
İsrail bizi vurduğunda, acı çekiyoruz..! Gözyaşı döküyoruz..!
Ama; Bir gün İsrafil sizi vurduğunda..!
Ne olacak, düşünüyormusunuz..!
Ben sapan taşlarımı alayım… sizde keyfinize bakın, beyler bayanlar.!
Sesiz ölümler taşıyan o vahşet şehrinde, ocaklarının yerine Yurtaları bomba bomba tüten..!
Yanan ve yakılan Filistin’liler, Gazze’liler..!
Açlık, yokluk, sefalet, ilaçsızlık, belkide bin bir türlü cefa çekiyorsunuz..!
Biz konforlu gözüken dünyalarımız’da ve rahat bir uykuya dalabildiğimiz yataklarımızda uyusakta biliniz ki..!
Sizin yerinizde olmak isteyen kardeşleriniz var..!
Sessizce ağlayan ve bombanın ne olduğunu bilmeyen çocuk..!
Ninniler büyüt kabrinde..!
Biz kavlimizde duramasakta… Sen dönme Kavlinden..!
Ve Unutma, Ruhumuz Filistin.!
Gözyaşımız Gazze..!
Ve Aşk artık.. Üç Harf değil..! Beş Harf..!
AŞK’sın Sen Artık GAZZE..!