Anayasa değişiklik paketi 2 partinin oyuyla meclisten geçti.
Normal prosedüre göre Cumhurbaşkanının onayı bekleniyor.
Sonrası Resmi Gazete’de yayımlanması ile referandum süreci resmen başlayacak.
Sürecin başlaması ile bir taraftan Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Paketi destekleyen Milliyetçi Hareket Partisi, diğer tarafta ise Ana Muhalefet Partisi sahaya inecek ve propaganda faaliyetleri başlayacak.
Bu aşamaya gelinmeden kendilerine durumdan vazife çıkaran ve kendilerinin parti yöneticilerinden daha önemli olduklarına inanan birileri evet hayır diyaloglarını başlatmış görünmektedirler.
Bu önemli (!) Kişiler ortaya çıkarda kenarda köşede siper alan çarıklı erkânı harpler durur mu?
Onlar da kıyıdan köşeden ince ince laf sokuşturmalara başlamış durumdalar.
Ama asıl önemlisi milleti özellikle de kendilerini evet-hayır kamplarına bölmekte bir mahzur görmeyen bir takım müfrit kişilerin evet-hayır diyaloglarına başladıklarını görüyoruz.
Evet-hayır kamplaşmasına sadece Konya’dan hatta Türkiye’den değil Kutsal topraklar dediğimiz Mekke ve Medine’deki konforlu otellerinden katılanları bile görmekteyiz.
Dikkat edin.
Evet-Hayır propagandası demiyorum.
Israrla Evet-Hayır kamplaşması diyorum.
Yıllardır bu milletin evlatlarını sağcı-solcu, Türk-Kürt şeklinde böldüler diye veryansın edenler, ellerine geçen ilk fırsatta milleti nasıl bölebileceklerini nasıl kamplaştıracaklarını gösteriyorlar.
Evet-Hayır kamplaşması parti binalarından, seçim meydanlarından veya şehir billboardlarından çok önce mahalle-cami sohbetlerinde, kahvehane köşelerinde ve belki de hepsinden önemlisi adına sosyal medya denilen internet ortamlarında başlamış durumdadır.
Evet-Hayır diyaloglarında ortalığı kızıştıran ve velveleye veren ise gazeteler ve televizyonlar olmaktadır.
Gazetelerdeki adı belli kiralık kalemşörlerden tutun da televizyon ekranına çıkarılan akademisyenlere varıncaya kadar hemen herkes ya karşısındakine kendi düşüncesini dayatma peşinde, ya da milletin aklıyla oynayarak farklı bir algı yönetiminin parçası olmakta.
Konuşulanlar ise, seçilecek olan Cumhurbaşkanının her şeye müdahale edebilecek ama merkez bankasına müdahale edemeyeceği, yani anlayacağınız ekonomideki çift başlılık ve başıbozukluğun devam edeceğinden tutun da İmralı’daki terör elebaşısının evet dediği örtülü başkanlık sisteminin federasyona ve bölünmeye kapı aralayacağına kadar.
Ya da ısrarla red etmelerine rağmen Temel Karamollaoğlu’nun anayasa değişikliğine bu haliyle hayır demesinin diğer hayır diyenlerle arasındaki farkın din, vatan ve millet açısından aktarılmasına kadar.
Veya milli eğitimde müfredat tartışmalarının yaşandığı şu günlerde yürürlükteki mevzuata göre 18 yaşındaki bir gencin öğretmen olamayacağı ancak milletvekili seçilebileceği ve dolayısıyla da Milli Eğitim Bakanı olabileceğine kadar say gitsin.
Daha yazacak o kadar çok şey var ki.
Bizim başlık olarak kullandığımız Evet-Hayır diyaloğu ifadesi, karşılıklı fikir teatisi sonucunda belli yakınlaşmaların sağlanması gibi anlaşılıyor olsa da tam aksine farklılıkları her geçen gün derinleşen iki kutbun varlığını anlatmaktadır.
Bu ayrışmanın propaganda dönemi ile birlikte daha da derinleşeceği görünmektedir.