Osman Küçüktopal ve Tevfik Dündar Ağabeyler ısrarla Dere'ye çağırıyorlar...
***
Osman Küçüktopal Bey’in, Dere'de bir kalesi var...
***
Doğru okudunuz... Muhkem bir kale...
***
Bağevinde gelinen son nokta...
***
Bundan yüzyıllar sonra, insanoğlu Osman Küçüktopal'ın, bağevinin kalıntılarını arkeolojik kazılarda bulunca şok olacaklardır...
***
Bahçesine bunca “Guzu” kemiği bulunan bağevi yoktur sanırım...
***
Uzatmayalım, yağmur yağıyor, karanlık şehre yeni çökmüş, Dere'nin dar yollarında, Tevfik Dündar'ın, sürücü kursunda öğrendiği, tüm ileri sürüş teknikleri eşliğinde KALE'ye ulaşıyoruz...
***
Kapıda nöbetçiler falan yok...
***
Nedenini, burçlardan tırmanarak, yukarıya çıktığımızda anlıyoruz...
***
“GUZU SAATİ”
***
Herkes fırından yeni çıkmış GUZULAR ile meşgul...
***
Osmanlı Padişahları'nın sofralarını andırır, bahçe içindeki camlı köşke geçince, manzara daha da netleşiyor...
***
Ortaya iki yer sofrası kurmuşlar...
***
Yoğurt Çorbası'nın şehadetinde, tepsilerde nar gibi kızarmış, GUZU'ları görüyoruz...
***
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan Yardımcısı Hemşehrimiz Halil Etyemez ile ilk karşılaşmamız..
***
Göz-göze geliyoruz...
***
Sofra da, elinde guzunun bir parçası, bana bakıyor...
***
Saygıyla selamlıyorum; “Sayın Etyemez”
***
Sofra da gülüşmeler...
***
Şaka bir yana keyifli bir akşamdı...
***
Halil Bey’i yakından tanıma fırsatım oldu...”Et yiyor”
***
Eski sendikacı... Çok zeki...
***
Konya'nın tamamına hakim... Projelerini yakından takip ediyor...
***
Konyalı bürokratların Ankara'da hamisi konumunda...
***
Sohbet esnasında birimkimlerinden de faydalanıyoruz...
***
Kasmadan anlatıyor... İlgiyle dinliyor...
***
İyi bir ekip kurmuş... Ekibi çok seviyor Bakan Yardımcısını...
***
Dışarıda buz gibi hava ve yağmur devam ederken, içerde sıcacık bir sohbet koyulaştıkça koyulaşıyor...
***
O gece Konya ve Konya'ya dair pek çok güzel haber aldık... En kısa sürede görüşmek dileğiyle KALE'den ayrıldık...