ETİK VE AHLAK

Gündoğdu Yıldırım

Etik değerler dendiğinde dünyaca kabul görmüş, evrensel değerler akla gelir.

Ahlaki değerler; etik değerlerden biraz daha dar kapsamlı görülür, kişinin yaşadığı topluma indirgenir.

Etik evrensel, ahlak toplumsal denir.

Her ikisi de insani değerleri kutsar…

Olumludur, pozitiftir…

İster evrensel ister toplumsal olsun, etik de ahlak da insanlığın harcı, mayasıdır; etik değerlerin, ahlaki değerlerin olmadığı yerde toplum olmaz.

Yasalar, kanunlar, hukuk; gelenekler, görenekler, örfler, adetler, normlar etik ve ahlak değerleri üzerine kurulur.

Ahlak varsa toplum vardır.

Ahlakı olmayan toplum yoktur.

Toplumlarda ahlakın bozulmasından söz edilebilir.

Ahlakın bozulması toplumlar için bir felakettir.

Huzur da kalmaz yaşam da…

Merak edenler dünya coğrafyasına bakabilir…

Toplumları ayakta tutan ahlaktır.

Üst düzey bir yetkilinin konuşmasına şahit oldum. Üst düzey yetkili; etikten, ahlaktan giriyor, dinden çıkıyor, toplum ahlakının çok fazla bozulduğundan dert yanıyor…

Kendince toplumsal bozulmaya karşı ilaç arıyor…

Çözüm olarak da toplumsal ahlaka ve İslami değerlere sahip çıkılmasını istiyor.

Toplumun bozulduğu konusunda hem fikiriz…

Kimsenin buna bir ihtirazı yok…

İyi de toplum aşağıdan yukarıya değil, yukarıdan aşağıya doğru düzelir.

Ne denir: Öğretmen öğrenciye, imam cemaate örnek olacak…

Hani bir söz vardır: İmam osurursa cemaat…

Memlekette durum aynen budur.

Kendinin yapmadığı bir şeyi başkasından istemek!

Önce kendinden başlamak…

Nedense bizde hep başkaları düzeltilmek istenir…

Kendini düzeltemeyen başkasını düzeltemez…

Kişi bir şeyi yanlış görüyorsa önce kendine bakacak…

Kendinden başlayacak…

Dinleyiciler demez mi kardeşim sen kime ne anlatıyorsun?

İnanın salondakilerin hepsi aynen bu sözü söyledi.

Çoğu da içinden değil dışından…

Anlatıcı çok kızdı dışından söyleyenlere…

Sinirlendi…

Tehdit etti…

Bu tehdidi de sözüm ona kendisinin çok benimsediği dini, ahlaki değerler üzerinden yaptı…

Baştan sona sıkıntılı bir durum anlayacağınız.

Bir komedi.

Değişimin en alttan başlanarak düzeltileceğine inanmış ya da görevi gereği öyle gözüküyor.

Zurnanın zırt dediği yerden…

Yani etkisi, yetkisi olmayandan…

Ahlaki bir bozulmadan bahsediliyor ve bu ahlaki bozulma düzeltilmek isteniyorsa en aşağıdan değil en tepeden başlamalı en aşağıya doğru inilmelidir.

Üst düzey yetkili, bu işin böyle olması gerektiğini bilmesi gerekir…

Bilmiyor, çünkü kendisi liyakatli değil…

Meselede burada başlıyor…

Ve burada bitiyor…

Kendine baksa, kendini görse, kendinden başlasa; ettik de ahlak da din de temelden çözülecek!

Öyle değil mi?

Ne dersiniz…