Kıymetli okurlar son günlerde çoğumuzun yakındığı önemli bir husûsu sizlerle paylaşmak istiyoruz. Ama mesele problemi dile getirmenin yanı sıra çözümleri de sizlerle hasbıhal etmektir. Zira insanız ve çözüm bizde aslında. Dolayısıyla dikkatle yazıya odaklanalım inşa ALLAH. Birkaç yazı sürecek bu konu, haydi başlayalım bakalım:
İçinde yaşadığımız ülke bilindiği üzere bir Osmanlı bâkiyesidir. Bu sebeple Osmanlı’da hâkim olan kültürel birikimler öteden beri mahallelerde dolayısıyla mahalleyi oluşturan âilelerde yaşıyordu. Bu durum 19.asırdan sonra çeşitli aksaklıklara rağmen uzun süre hâlini muhafaza etmiştir. Ancak son senelerde maalesef her şeye değer pek çok birikimimiz bozulmuştur, yıkılmıştır. Neredeyse değer tanımamazlık, umursamazlık yaşayan değer hâline gelmiştir. Bu kabul edilemez.
Bilindiği üzere toplum insanlardan oluşur. Mahalleyi ayakta tutan insandır. Şehirler mahallelerden meydana gelir. Birbirleriyle dayanışma içinde olan insanlar mahallenin temelidir. İnsanlar âileleriyle bütünleşmiş olarak mahallelerde ikâmet ederler. Her mahallede yaşayan canlı bir kültür vardır. Aynı mahallede yaşayan insanlar birbirlerinin her çeşit oluşumundan haberdar olurlar. Doğan ve ölenlerin, evlenenlerin şâhidi mahalle sâkinleridir. Dînî değerler, geçmişten gelen kültürel birikimler, örfî ve töresel âdetler âilelerde temsil edilir neticede bu hal mahalleye yansır. Dolayısıyla her mahallenin ayrı bir kültürel havası vardır.
Eskiden Osmanlı’da insanların saygınlığı, gelişimi, çevresiyle olan münâsebetleri ve etkileşimi mahallede gerçekleşirdi. Mahalle kişilerin ve âilelerin yaşadığı temel hayat mekânıydı. Elbette ki gündelik hayat mahallelerde cereyan eder. O mahallede yaşayan değerlere göre insan ve toplum hukûku geçerlidir. Çocukların gelişimi ve yetişmesinde âile ve akrâbalar kadar mahalle sâkinlerinin de etkinliği hatta denetimi vardır. Dolayısıyla bilhassa yeni yetişen çocuklar ve gençler, mahalledeki kontrol mekânızmasıyla sosyal hayat kâidelerine riâyet edilmesi gerektiğini öğrenirler. Mahallede yaşayanların karşılıklı hoşgörü, anlayış ve dayanışmasıyla insan ilişkileri güzel bir zeminde gelişir ve pekişir. Yerleşik dînî inanç ve kültürel değerler, yöresel âdet ve uygulamalar mahallede yaşayan insanların şahsiyetleriyle bütünleşir.
Mahalleler eskiden câmisi, okulu, hamamı, pazarı, meydanı, aşevi, şifâhânesi, kıraathânesi, bakkalı-manavıyla, çeşmesiyle bütünleşmiş bir yapıydı. Bugün bunun yerine daha gelişmiş yapılarıyla marketler, alışveriş merkezleri, parklarıyla meşhur mahalleler dikkat çekiyor. Geçmişte kendi değerlerimize göre bu ihtiyaç mekanları, mahallenin ihtiyaçlarına cevap verebilecek şekilde oluşturulurdu. Bilhassa din görevlileri mahallenin her türlü gelişimiyle bizzat yakînen ilgilenirdi. Dînî anlayışa aykırı düşen davranışlar o zamanlar meselâ; tesettürsüz gezme, namaz kılmama, alkol kullanma gibi günahkarlık halleri usûlu dâiresinde mahallenin büyükleri tarafından îkaz edilir ‘banane’cilik yapılmazdı. ‘Her koyun kendi bacağından asılır’ Yahudi sözüne îtibar edilmezdi. Bugün bu nezih uyarıcı kültür terk edildiğinden her tarafta günahlar ve günahkarlar kol geziyor. Bütün ahlak dışı haller ulu orta büyük-küçük demeden rahatlıkla, fütursuzca işleniyor. Doğrusu bu durum tasvip edilemez.
Geçmişte mahallelerdeki komşuluk münâsebetleri çok sağlamdı. Bizim kültürümüzde insan ilişkilerindeki sıcak, yakın, samimi iletişim Batı’da yoktur. Batı mahallelerinde yaşayan samimiyetten uzak, soğuk, yalnızlığa dayalı ve sınıf farkını ortaya koyan ilişki bize tezattır. Batı’da insanların bindiği taşıt araçlarında bile ‘Lordlar kamarası-Avamlar kamarası’ yâni zenginlerin-asillerin mekânı ve avamdan halkın mekânı olurdu. (İngiltere’de) Şimdilerde bilhassa Amerika’daki homeless=evsizler ve elitler, onların kültürüyle bizimkilerin asla bağdaşmadığını en bâriz göstergesidir.
Hayırla kalınız devam edeceğiz diğer yazımızda nasipse.