Görüşme günlerinde görüşmeye gelen merhume eşi Nermin Hanım’ı yanında çocukları ve elinde de bize getirdikleri erzakları görünce hıçkırarak ağlamaya başladı. O halimize değil Nermin Hanım’a verdiği eziyete ağlıyordu.”
“O’nu ilk tanıdığımda ben 22 yaşındaydım. O ise 25 yaşında Üniversite son sınıf öğrencisiydi. Atletik yapılı, gür saçlı tertemiz Yusuf yüzlü bir öğrenciydi. İTÜ’nün arkasında barakadan bozma bir kulübeyi mescit haline getirmiş ibadet ediyor, ibadetten sonra etrafındaki gençlere vazifeler takdim ediyordu”
“Bir anını bile boş geçirdiğini görmedim. Davası mevzu bahis olunca atılgan, ısrarcı ve ateş gibiydi. Ancak özel hayatında sakin mütebessim merhamet doluydu”
“Erbakan Hocam eşi Nermin Hanım benim merhum eşim ile birlikte umreye gittik… Akşam bana eşim ‘Hocam ne kadar sakin ve merhamet dolu oysa televizyonlar da ve miting alanlarında böyle değil’ demişti.
Bana “sahabe nasıldı” diye sorsalar hep gözlerime HOCAM gelir… O’na bakınca aklınıza ilk HAKK gelirdi…
Milli Görüş Lideri merhum Erbakan’ın bilinmeyen yönlerini 1947 yılından beri yanından bulunan Saadet Partisi Eski Genel Başkanı Recai Kutan’ın kendi dilinden işte Necmettin Erbakan;
64 YIL SÜREN YOL ARKADAŞLIĞI
Bizim Erbakan Hocamız ile hukukumuz 1947 senesine dayanır. Yani aşağı yukarı 64 yıllık bir birlikteliğimiz oldu. İstanbul Teknik Üniversitesi’ne (İTÜ) ilk girdim 1947’de Erbakan Hoca son sınıftaydı. Bir ara duyduk dediler ki Teknik Üniversitenin kampusu Gümüşsuyu’nda arka bahçede terk edilmiş bir bekçi kulübesini bazı son sınıf öğrencileri mescit haline getirmişler. Gittik Erbakan Hoca’yı ilk defa orada gördüm. Tabi Erbakan Hoca’yı hepiniz biraz kilolu haliyle hatırlarsınız. Uzun boylu ince yapılı fevkalade şık giyinmiş gür saçlı Yusuf yüzlü birisi. Namaz kılındıktan sonra cemaatten birine dedi ki “hazırlığını yaptın mı ?” O’da “Yaptım efendim” dedi. Meğer bazı günler bazı öğrencilere kendiside öğrenci olduğu halde görevler verir, şu konuyu hazırla mescitte takdim et kabilinden dersler yapardı. O arkadaş kısa bir takdim yaptıktan sonra Erbakan Hoca sözü alıp konuşmaya başladı. O vakit ben hükmü verdim. Dedim ki kendi kendime; ‘Recai, bu zat öyle sıradan birisi değil çok farklı birisidir’ diye…
ABDÜLAZİZ BEKİ’NE HAZRETLERİ
Çok iyi yetişmiş şimdi rahmetli oldu bir ağabeyimiz vardı. Yine o günlerde o abimizden bazı İslami meseleler hakkında görüşünü almak istedik. O’da bize İstanbul’un en büyük Âlimi ve mürşitlerinden biriyle tanıştırayım bu meseleleri Ona sorun dedi. Fatih’te Zeyrek semtinde Ümmügülsüm Camii’nin İmamı olan Abdülaziz Beki’ne Rahmetullahı aleyhine yatsı namazına gittik… Namazdan sonra mescidin arkada tarafında ahşap bir evin alt salonuna gittik. Baktım ki Erbakan Hoca yer minderinde gayet müeddep bir tarzda dinliyor ve böylece Erbakan Hocamızla 64 yıllık yol arkadaşlığımız başlamış oldu.
GÜMÜŞ MOTOR ŞİRKETİ
Bir gün bir mektup elime ulaştı. Gümüş Motor Şirketi kuruldu diye. Kardeşlerimizden sembolikte olsa şirketin hisse senetlerinden almalarını rica ediyordu mektupta. O günün rakamıyla Erbakan Hocamın kurduğu şirketten 5 bin liralık hisse senedi satın aldım. Uzun yıllar o hissem özellikle manevi bir anlamı olduğu için Pancar Motorda duran o hissemi satmadım. Maalesef şimdi Pancar Motor’da kapandı. Daha sonra Odalar ve Borsalar Birliği faaliyetlerimiz oldu. Ardından siyasi faaliyetlerimiz başladı. Dolayısıyla arkadaşlar arasında Erbakan Hoca ile en kıdemli irtibatlı olanlardan biri benim.
O GERÇEK BİR MÜCAHİTTİ
Hocamız Milli Görüş Hareketi’ne Konya’dan başladı. O tam bir Konya sevdalısı idi. Hocamız 85 yıllık ömrü boyunca hakkı hâkim kılabilmek için çalıştı. Hakk merkezli yeni bir dünya için çalıştı. Cihat anlayışı için gece gündüz çalıştı. O sadece Türkiye’nin değil bütün İslam âleminin hocasıydı. Tüm İslam ülkelerinde tanınırdı. Onların hepsine yol göstermiştir
ÇOK ZEKİ BİR LİDERDİ
O tam bir İslam terbiyesi ile yetişmişti. Gelmiş geçmiş en nazik liderdi. Hayatında ben kelimesini kullanmazdı. Ayak ayaküstüne atmamıştır hiçbir zaman. Ceketini her zaman iliklerdi. Allah lafzını ağzından hiç düşürmezdi. Besmelesiz hiçbir işe başlamazdı. En ufak bir iş yapacağında bile besmele çekerdi. Toplantılarımıza her zaman Fatiha duası ile başlardık onun yanında. O siyasete girdiğinde İslam’a duyarlı kitleleri batı taklitçisi olan sağcı partilerden kurtardı. O adım adım müstesna liderlik yoluna doğru gitti.
ÇOK ZEKİYDİ ÜNİVERSİTE 2’DEN BAŞLADI
Ailede çok güzel İslam eğitimi almıştı. Okul yıllarında da liseyi birincilikle bitirmiş ve İstanbul Teknik Üniversitesi’ne birincilikle girmiştir. Üniversite sınavını birincilikle kazanınca okul idaresi onu ikinci sınıftan başlattı. Bu sayede Süleyman Demirel ile sınıf arkadaşı oldu. O, 27 yaşında Türkiye’nin en genç doçenti oldu. Halkımız da bunu görünce onun ne kadar zeki olduğunu anladı ve kendi anlayışlarının öncüsü olduğu için Hoca’ya ‘Mücahit Erbakan’ dedi
Cezaevine birlikte girdik. Alevi Hasan Efendi diye birini getiriler bizim koğuşa. Adamın üstü başı dökülüyor çokta sıkılıyor içimizde. Hocam onla o kadar ilgilendi ki. Yün fanilalar, paltolar pantolonlar getirtti. Üstünü başını düzeltti. Daha sonra Hasan Efendi’nin hanımı ziyarete geldiğinde de gizliden Erbakan Hocam Hasan Efendi’nin cebine para koyar oda kendini ziyarete gelen eşine verirdi. O herkese merhamet gösteren biriydi.
FABRİKASI KAPATMAYA ÇALIŞTILAR
Hocamız Almanya’da motor fabrikalarını görünce bizde neden böyle fabrikalar olmasın diyerek Gümüş Motor Fabrikası’nı kurdu. Ama bu tüm ithalatçılardan tepki topladı. Fabrikanın kapatılması için ellerinden geleni yaptılar. Ama Hocamızın hiçbir zaman morali bozulmadı, her şekilde ayakta tutunmasını ve zorluklarla mücadele etmesini bildi. Biz iktidarda bildiğiniz gibi kısa bir zaman kalabildik. Ama bu zaman içerisinde dindarlara yapılan zulme son vermek için elimizden geleni yaptık. 80 yeni İmam Hatip Okulu açtık. 3 bin Kur’an kursu açtık.
HOCA’NINN KIYMETİ ÖLÜNCE ANLAŞILDI
Hoca inancını kimseye aldırmadan hayata geçirmeye çalıştı. Hocamı hapishanede ağlarken görmüştüm. Ağlaması kendi halimize değildi. Görüşme günlerinde görüşmeye gelen merhume eşi Nermin Hanım’ı yanında çocukları ve elinde de bize getirdikleri erzakları görünce onun bu haline çok ağlardı. Hoca’ya yapılanlara cevabı gençlerimiz cenazede bir araya gelerek verdi. Zaman geçtikçe kıymeti daha iyi anlaşıldı. Nasıl ki büyük bir dağın eteklerinden uzaklaştıkça dağın görkemi artıyorsa hocamızda bu dünyadan ayrıldı. Onu bu dünyada tam anlayamayanlar kıymetini zamanla anlayacaklar. Onun büyüklüğüne şahit olacaklar.”
Röportaj-Kerem İŞKAN
“O’nu ilk tanıdığımda ben 22 yaşındaydım. O ise 25 yaşında Üniversite son sınıf öğrencisiydi. Atletik yapılı, gür saçlı tertemiz Yusuf yüzlü bir öğrenciydi. İTÜ’nün arkasında barakadan bozma bir kulübeyi mescit haline getirmiş ibadet ediyor, ibadetten sonra etrafındaki gençlere vazifeler takdim ediyordu”
“Bir anını bile boş geçirdiğini görmedim. Davası mevzu bahis olunca atılgan, ısrarcı ve ateş gibiydi. Ancak özel hayatında sakin mütebessim merhamet doluydu”
“Erbakan Hocam eşi Nermin Hanım benim merhum eşim ile birlikte umreye gittik… Akşam bana eşim ‘Hocam ne kadar sakin ve merhamet dolu oysa televizyonlar da ve miting alanlarında böyle değil’ demişti.
Bana “sahabe nasıldı” diye sorsalar hep gözlerime HOCAM gelir… O’na bakınca aklınıza ilk HAKK gelirdi…
Milli Görüş Lideri merhum Erbakan’ın bilinmeyen yönlerini 1947 yılından beri yanından bulunan Saadet Partisi Eski Genel Başkanı Recai Kutan’ın kendi dilinden işte Necmettin Erbakan;
64 YIL SÜREN YOL ARKADAŞLIĞI
Bizim Erbakan Hocamız ile hukukumuz 1947 senesine dayanır. Yani aşağı yukarı 64 yıllık bir birlikteliğimiz oldu. İstanbul Teknik Üniversitesi’ne (İTÜ) ilk girdim 1947’de Erbakan Hoca son sınıftaydı. Bir ara duyduk dediler ki Teknik Üniversitenin kampusu Gümüşsuyu’nda arka bahçede terk edilmiş bir bekçi kulübesini bazı son sınıf öğrencileri mescit haline getirmişler. Gittik Erbakan Hoca’yı ilk defa orada gördüm. Tabi Erbakan Hoca’yı hepiniz biraz kilolu haliyle hatırlarsınız. Uzun boylu ince yapılı fevkalade şık giyinmiş gür saçlı Yusuf yüzlü birisi. Namaz kılındıktan sonra cemaatten birine dedi ki “hazırlığını yaptın mı ?” O’da “Yaptım efendim” dedi. Meğer bazı günler bazı öğrencilere kendiside öğrenci olduğu halde görevler verir, şu konuyu hazırla mescitte takdim et kabilinden dersler yapardı. O arkadaş kısa bir takdim yaptıktan sonra Erbakan Hoca sözü alıp konuşmaya başladı. O vakit ben hükmü verdim. Dedim ki kendi kendime; ‘Recai, bu zat öyle sıradan birisi değil çok farklı birisidir’ diye…
ABDÜLAZİZ BEKİ’NE HAZRETLERİ
Çok iyi yetişmiş şimdi rahmetli oldu bir ağabeyimiz vardı. Yine o günlerde o abimizden bazı İslami meseleler hakkında görüşünü almak istedik. O’da bize İstanbul’un en büyük Âlimi ve mürşitlerinden biriyle tanıştırayım bu meseleleri Ona sorun dedi. Fatih’te Zeyrek semtinde Ümmügülsüm Camii’nin İmamı olan Abdülaziz Beki’ne Rahmetullahı aleyhine yatsı namazına gittik… Namazdan sonra mescidin arkada tarafında ahşap bir evin alt salonuna gittik. Baktım ki Erbakan Hoca yer minderinde gayet müeddep bir tarzda dinliyor ve böylece Erbakan Hocamızla 64 yıllık yol arkadaşlığımız başlamış oldu.
GÜMÜŞ MOTOR ŞİRKETİ
Bir gün bir mektup elime ulaştı. Gümüş Motor Şirketi kuruldu diye. Kardeşlerimizden sembolikte olsa şirketin hisse senetlerinden almalarını rica ediyordu mektupta. O günün rakamıyla Erbakan Hocamın kurduğu şirketten 5 bin liralık hisse senedi satın aldım. Uzun yıllar o hissem özellikle manevi bir anlamı olduğu için Pancar Motorda duran o hissemi satmadım. Maalesef şimdi Pancar Motor’da kapandı. Daha sonra Odalar ve Borsalar Birliği faaliyetlerimiz oldu. Ardından siyasi faaliyetlerimiz başladı. Dolayısıyla arkadaşlar arasında Erbakan Hoca ile en kıdemli irtibatlı olanlardan biri benim.
O GERÇEK BİR MÜCAHİTTİ
Hocamız Milli Görüş Hareketi’ne Konya’dan başladı. O tam bir Konya sevdalısı idi. Hocamız 85 yıllık ömrü boyunca hakkı hâkim kılabilmek için çalıştı. Hakk merkezli yeni bir dünya için çalıştı. Cihat anlayışı için gece gündüz çalıştı. O sadece Türkiye’nin değil bütün İslam âleminin hocasıydı. Tüm İslam ülkelerinde tanınırdı. Onların hepsine yol göstermiştir
ÇOK ZEKİ BİR LİDERDİ
O tam bir İslam terbiyesi ile yetişmişti. Gelmiş geçmiş en nazik liderdi. Hayatında ben kelimesini kullanmazdı. Ayak ayaküstüne atmamıştır hiçbir zaman. Ceketini her zaman iliklerdi. Allah lafzını ağzından hiç düşürmezdi. Besmelesiz hiçbir işe başlamazdı. En ufak bir iş yapacağında bile besmele çekerdi. Toplantılarımıza her zaman Fatiha duası ile başlardık onun yanında. O siyasete girdiğinde İslam’a duyarlı kitleleri batı taklitçisi olan sağcı partilerden kurtardı. O adım adım müstesna liderlik yoluna doğru gitti.
ÇOK ZEKİYDİ ÜNİVERSİTE 2’DEN BAŞLADI
Ailede çok güzel İslam eğitimi almıştı. Okul yıllarında da liseyi birincilikle bitirmiş ve İstanbul Teknik Üniversitesi’ne birincilikle girmiştir. Üniversite sınavını birincilikle kazanınca okul idaresi onu ikinci sınıftan başlattı. Bu sayede Süleyman Demirel ile sınıf arkadaşı oldu. O, 27 yaşında Türkiye’nin en genç doçenti oldu. Halkımız da bunu görünce onun ne kadar zeki olduğunu anladı ve kendi anlayışlarının öncüsü olduğu için Hoca’ya ‘Mücahit Erbakan’ dedi
Cezaevine birlikte girdik. Alevi Hasan Efendi diye birini getiriler bizim koğuşa. Adamın üstü başı dökülüyor çokta sıkılıyor içimizde. Hocam onla o kadar ilgilendi ki. Yün fanilalar, paltolar pantolonlar getirtti. Üstünü başını düzeltti. Daha sonra Hasan Efendi’nin hanımı ziyarete geldiğinde de gizliden Erbakan Hocam Hasan Efendi’nin cebine para koyar oda kendini ziyarete gelen eşine verirdi. O herkese merhamet gösteren biriydi.
FABRİKASI KAPATMAYA ÇALIŞTILAR
Hocamız Almanya’da motor fabrikalarını görünce bizde neden böyle fabrikalar olmasın diyerek Gümüş Motor Fabrikası’nı kurdu. Ama bu tüm ithalatçılardan tepki topladı. Fabrikanın kapatılması için ellerinden geleni yaptılar. Ama Hocamızın hiçbir zaman morali bozulmadı, her şekilde ayakta tutunmasını ve zorluklarla mücadele etmesini bildi. Biz iktidarda bildiğiniz gibi kısa bir zaman kalabildik. Ama bu zaman içerisinde dindarlara yapılan zulme son vermek için elimizden geleni yaptık. 80 yeni İmam Hatip Okulu açtık. 3 bin Kur’an kursu açtık.
HOCA’NINN KIYMETİ ÖLÜNCE ANLAŞILDI
Hoca inancını kimseye aldırmadan hayata geçirmeye çalıştı. Hocamı hapishanede ağlarken görmüştüm. Ağlaması kendi halimize değildi. Görüşme günlerinde görüşmeye gelen merhume eşi Nermin Hanım’ı yanında çocukları ve elinde de bize getirdikleri erzakları görünce onun bu haline çok ağlardı. Hoca’ya yapılanlara cevabı gençlerimiz cenazede bir araya gelerek verdi. Zaman geçtikçe kıymeti daha iyi anlaşıldı. Nasıl ki büyük bir dağın eteklerinden uzaklaştıkça dağın görkemi artıyorsa hocamızda bu dünyadan ayrıldı. Onu bu dünyada tam anlayamayanlar kıymetini zamanla anlayacaklar. Onun büyüklüğüne şahit olacaklar.”
Röportaj-Kerem İŞKAN