Atılım içinde vatanına ileri hizmet vermek isteyen Türk büyük iş adamlarının önde geleni Rahmetli Nuri Demirağ’ı konu etmiştim önceki yazımda.
Yazımda, demekteki kastım üç yıl öncede konu etmem ve önceki yazımda bu yazımlarımı Google taramasında bulabilirsiniz demem üzerinedir.
Nitekim Erzurum’da olduğu anlaşılan muhterem okuyucumuz gazete yayınından değil “nguclu” rumuzu ile E-posta gönderiminde ifade ettiği gibi Google taramasından okumakla bilgilenerek bir hatıratını anlatmış olmaktadır.
Bu bakımdan Demirağ’ın tayyare yapımı, pilot ve paraşütçü eğitim düzenlemeleri yanında neler olduğunu anlatacak yazımı gelecek köşeme bırakarak…
Okuyucunun anlatımına yer vermenin öncelik alması gerektiği düşüncesi ile bir yorum ilave etmeden sizlere de sunmak isterim.
***
“Sayın Editör.
Yazılarınızı Google gruplarının web site ve maillerinde ki yayınlarından tesadüfen okumuş bulunmakta ve ilgi ile takip etmekteyim.
Bilhassa Demirağ hakkındaki açıklamalarınızla, bizlerin o yıllardaki yaşamlarımıza rağmen bilmediğimiz kısımları öğrenmekten memnunum.
Bu hususta bende bir konuyu belirtmek isterim bu konu Demirağ’ın yardımseverliği ile Devlet’in ilgisini kapsamaktadır.
Ben çocukken 1939 Aralığının son günlerinde (araştırmama göre 27 Aralık) Erzurum’u yerle bir eden, yeryüzündeki dev yarıklara insanların düştüğü 8 büyüklüğünde olan depremde 40 bini aşkın insanımız hayatını kaybetmişti.
Adına Anadolu Depremi de denilen bu afet’e yardım imkânlarının, bugünün koşulları gibi anında gönderilmesi ve ilgilenilmesi imkânsızdı.
Nitekim Cumhurbaşkanı Milli Şef İnönü üç gün sonra gelebilmiş bizlere öğretim bilgisi veren ilk Okul tarih ve Hayat bilgisi kitaplarında resmi görüldüğü gibi Milli Şef ve Cumhurbaşkanı’nın yaşlı ve başı sarılı bir kazazede kadını kucaklamış acılarını paylaşmıştı.
Paylaşmıştı ama bu kucaklamalarla değil. Kalanlara gıda, elbise ve başını sokabilecek mekân sağlamakla dindirebilineceği tabii idi.
Elbette Kızılay yardımları olmuştu ve vatandaşlarımız yurdumuzun her tarafından yardım gönderiyordu.
Dikkatimi çeken, babamdan o günlerde duyduğum bir olay vardı.
Hayatını anlattığınız Rahmetli Demirağ, olayı duyar duymaz İstanbul’daki evinde etrafında ne kadar iaşe ve giyim varsa toplayıp hemen Erzurum’a gelerek halkımıza yardımda bulunmuş. Devletten önce o geldi diyorlardı.
Sadece bu yardımlarla kalmamış inşaat müteahhidi de olan Demirağ iki odalı 15 tane küçük ev yapmayı başarıp vatandaşlarına vererek yardım etmeye çalışmış.
Ya Devlet ne yapmış?
Kalıntı ağaçlardan bu güne kadar gelen aslında geçici denilen baraka gibi küçük barınaklar yapmış
Geçici olan bu ikametgâhlar(!) yenileri yapılmadığı için bu yıllara kadar yani 68 yıl kalmış ve “Çarşı Mahallesi” adıyla devam etmiştir.. Şimdi yarı arazi haline gelen yerlerine toplu konutlar yapılmakta!..
O zaman komşu devletler yardım yapmamış mı?
Yapmışlar hem de haylice.
Mesela Romanya Devletinin deniz yolu ile İstanbul’a gönderip Erzurum’a ulaşmasını istediği elli ton metre küp kereste maalesef Ankara’ya kadar getirilebilmiş, Erzurum daha uzakta kaldığı için gönderme lütfünde bulunmayıp zamanın Başbakanı Şükrü Saraçoğlu tarafından hükümet ricali için binalar yapımına tahsis edilivermiş.
Halkın tepkisi olarak da oraya “Saraçoğlu” Mahallesi adı takılıvermiş.
DP iktidara geçince tahkikatını yapmak istemişse de. Son yıllarda olan Sakarya depreminde milliyetçiyiz deyip Bayındırlık Bakanı’nın yaptıkları gibi her halde zaman aşımına uğramış ki bir şey çıkmamış.
Hâlâ dua eden yaşlılarımız bulunmakta Demirağ’ın hareketi ve yaptığı evlerde oturanlarca. “Nur içinde yatsın…” duasındalar.”
***
Okuyucunun konusunu bendeniz de hatırlıyorum. O zaman ki Tasviri Efkâr, Son Posta gibi İstanbul gazetelerinde…
Romanya’dan gelen kerestelerin Erzurum yerine, zamanın Başbakan’ı Şükrü Saraçoğlu tarafından devlet ricaline evler yapıldığı ve halk tarafından “Saraçoğlu mahallesi” lakabı verildiğine ait eleştirileri okumuştum.
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…
Yazımda, demekteki kastım üç yıl öncede konu etmem ve önceki yazımda bu yazımlarımı Google taramasında bulabilirsiniz demem üzerinedir.
Nitekim Erzurum’da olduğu anlaşılan muhterem okuyucumuz gazete yayınından değil “nguclu” rumuzu ile E-posta gönderiminde ifade ettiği gibi Google taramasından okumakla bilgilenerek bir hatıratını anlatmış olmaktadır.
Bu bakımdan Demirağ’ın tayyare yapımı, pilot ve paraşütçü eğitim düzenlemeleri yanında neler olduğunu anlatacak yazımı gelecek köşeme bırakarak…
Okuyucunun anlatımına yer vermenin öncelik alması gerektiği düşüncesi ile bir yorum ilave etmeden sizlere de sunmak isterim.
***
“Sayın Editör.
Yazılarınızı Google gruplarının web site ve maillerinde ki yayınlarından tesadüfen okumuş bulunmakta ve ilgi ile takip etmekteyim.
Bilhassa Demirağ hakkındaki açıklamalarınızla, bizlerin o yıllardaki yaşamlarımıza rağmen bilmediğimiz kısımları öğrenmekten memnunum.
Bu hususta bende bir konuyu belirtmek isterim bu konu Demirağ’ın yardımseverliği ile Devlet’in ilgisini kapsamaktadır.
Ben çocukken 1939 Aralığının son günlerinde (araştırmama göre 27 Aralık) Erzurum’u yerle bir eden, yeryüzündeki dev yarıklara insanların düştüğü 8 büyüklüğünde olan depremde 40 bini aşkın insanımız hayatını kaybetmişti.
Adına Anadolu Depremi de denilen bu afet’e yardım imkânlarının, bugünün koşulları gibi anında gönderilmesi ve ilgilenilmesi imkânsızdı.
Nitekim Cumhurbaşkanı Milli Şef İnönü üç gün sonra gelebilmiş bizlere öğretim bilgisi veren ilk Okul tarih ve Hayat bilgisi kitaplarında resmi görüldüğü gibi Milli Şef ve Cumhurbaşkanı’nın yaşlı ve başı sarılı bir kazazede kadını kucaklamış acılarını paylaşmıştı.
Paylaşmıştı ama bu kucaklamalarla değil. Kalanlara gıda, elbise ve başını sokabilecek mekân sağlamakla dindirebilineceği tabii idi.
Elbette Kızılay yardımları olmuştu ve vatandaşlarımız yurdumuzun her tarafından yardım gönderiyordu.
Dikkatimi çeken, babamdan o günlerde duyduğum bir olay vardı.
Hayatını anlattığınız Rahmetli Demirağ, olayı duyar duymaz İstanbul’daki evinde etrafında ne kadar iaşe ve giyim varsa toplayıp hemen Erzurum’a gelerek halkımıza yardımda bulunmuş. Devletten önce o geldi diyorlardı.
Sadece bu yardımlarla kalmamış inşaat müteahhidi de olan Demirağ iki odalı 15 tane küçük ev yapmayı başarıp vatandaşlarına vererek yardım etmeye çalışmış.
Ya Devlet ne yapmış?
Kalıntı ağaçlardan bu güne kadar gelen aslında geçici denilen baraka gibi küçük barınaklar yapmış
Geçici olan bu ikametgâhlar(!) yenileri yapılmadığı için bu yıllara kadar yani 68 yıl kalmış ve “Çarşı Mahallesi” adıyla devam etmiştir.. Şimdi yarı arazi haline gelen yerlerine toplu konutlar yapılmakta!..
O zaman komşu devletler yardım yapmamış mı?
Yapmışlar hem de haylice.
Mesela Romanya Devletinin deniz yolu ile İstanbul’a gönderip Erzurum’a ulaşmasını istediği elli ton metre küp kereste maalesef Ankara’ya kadar getirilebilmiş, Erzurum daha uzakta kaldığı için gönderme lütfünde bulunmayıp zamanın Başbakanı Şükrü Saraçoğlu tarafından hükümet ricali için binalar yapımına tahsis edilivermiş.
Halkın tepkisi olarak da oraya “Saraçoğlu” Mahallesi adı takılıvermiş.
DP iktidara geçince tahkikatını yapmak istemişse de. Son yıllarda olan Sakarya depreminde milliyetçiyiz deyip Bayındırlık Bakanı’nın yaptıkları gibi her halde zaman aşımına uğramış ki bir şey çıkmamış.
Hâlâ dua eden yaşlılarımız bulunmakta Demirağ’ın hareketi ve yaptığı evlerde oturanlarca. “Nur içinde yatsın…” duasındalar.”
***
Okuyucunun konusunu bendeniz de hatırlıyorum. O zaman ki Tasviri Efkâr, Son Posta gibi İstanbul gazetelerinde…
Romanya’dan gelen kerestelerin Erzurum yerine, zamanın Başbakan’ı Şükrü Saraçoğlu tarafından devlet ricaline evler yapıldığı ve halk tarafından “Saraçoğlu mahallesi” lakabı verildiğine ait eleştirileri okumuştum.
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…