Ermeni yasa tasarısının Amerika’da Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nden geçmiş olması bizleri gerçekten üzdü bir kez daha bu husustaki fikirlerin doğru biçimde sorgulanması gerektiği fikrine götürdü. Tarih boyunca yanlış ve yanlı söylemleriyle dünyâ kamuoyunu yanıltan, haksız görüş ve fikirleriyle vicdanlara âdeta ipotek koyan Ermeni diaspora yaygarasının ardında yatan farklı gerçekler olduğunun bilincinde olduğumuzu ve olmamız gerektiğini belirtmek istiyoruz. Bu konuyu yazımızın sonunda inceleyeceğimizi ancak şöyle bir Ermenileri tarih seyri içinde değerlendirmeye tâbî tutmakta yarar olduğu görüşünden hareketle yazımıza başlayalım.
“Ermeni târihi ile ilgili bilgiler, 1850 yıllarından sonra yazılmaya başlanmıştır. O devrin güvenilir tarihçilerinin kaydettiğine göre (Auguste Carriere); ‘Ermeniler kendi ideolojilerine göre kaynakları kullanmakta, ilâveler yapıp-çıkarmaktalar, kendileriyle ilgisi olmayan olayları kendilerine mâl etmekteler.’ Diyorlar. Yine Ermeniler hakkında araştırma yapanlar; ‘Ermeniler hakikatle ilgisi olmayan teoriler uydurmuşlardır.’ Demekteler. Onlar târih boyunca böyle yalan ve yanlış haberlerle ortalığı meşgul etmişlerdir.
Tarihsel akış seyri içinde Ermeniler, Bizans ve Rumlardan zulüm gördükçe Türklerin adâletine sığınmışlardır. Selçuklu fetihlerinin meydana getirdiği buhrandan faydalanarak Toroslar ve Malatya civarlarında Prenslik kurmaya çalışmışlardır. Haçlı seferleri sırasında Süryâniler Türklere sâdık kaldıkları halde Ermeniler Haçlılarla birlikte hareket ettiler. İstanbul’un fethi ile bütün azınlıklarla berâber Ermeniler de gerçek hürriyetlerine kavuştular. Tanzimâtın îlânı ile devlet idâresine, azınlıklarda karışmış ve bu sebeple de devlet çarkı yavaş yavaş çatırdamaya başlamıştı. Ermeniler Osmanlı himâyesinde yaşarken, Tanzimat Fermânından sonra, dış güçlerin, özellikle de İngiliz ve Rusların desteği ile isyanlar çıkarmaya başladılar. Onlar, Osmanlı Devleti bünyesinde bir Ermeni Devleti kurmayı gâye edinmişlerdi. Bunun içinde zaman zaman Osmanlı ülkesinde isyanlar çıkartıyorlardı. Bu ayaklanmada daha çok Doğu bölgeleri başta olmak üzere birçok sivil masum Müslüman Türk vatandaşlarını, kadınları, kızları, çocukları öldürüyorlardı. Hatta bu ölümler işkence edilmek sûretiyle, zâlimce katletmeler şeklinde icra ediliyordu bizim ülkemizde. Tarih Ermeni zulmüne şahitken bir de bu gerçeğin tam aksi Ermeni diasporası doğrusu kanımızı donduruyor. 21.Temmuz 1905 Cuma günü, İstanbul’da Yıldız Câmii önünde Osmanlı pâdişâhı II. Abdulhamit’e suikast düzenleyen Ermeniler muvaffak olamadılar. Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı sırasında, dış devletlerin tesiri ile bütün azınlıklar gibi, Ermeni çeteleri de Osmanlıyı arkadan vurmaya devam etti. 1915’te Van’da büyük katliamlar yaptılar. Bunu Erzurum gibi diğer birçok Doğu vilâyetlerimiz izledi. Bugün bile belki hâla bulunmamış Ermenilerin katlettikleri toplu mezarlar vardır. Yakın tarihte çıkarılanlar basına duyurulmuştur. İçler acısı vehâmet tabloların sergilediği bu vahşetleri yapmış olan Ermeniler hangi yüzle Ermeni diasporasından bahsediyorlar anlaşılır değil? Ama elbette ki mesele o değil mesele farklı, yükselen ve dünyâya yön vermede aktif adımlar atan Türkiye’nin zor durumda bırakılması için tertip edilen oyunların bir parçasıdır bu durum.
Tarihsel süreçteki yerini tüm arsızlığıyla koruyan Ermeniler, Doğu Anadolu’nun işgâli sırasında Ruslarla birlikte Türklere karşı cephe oluşturdular. Mondoros Mütârekesinden sonra, devleti yüzüstü bırakıp kaçan, Talat Paşa, Cemal Paşa, Saîd Halim Paşa ve Cemal Azmi Bey Ermeni çetecileri tarafından katledildiler.
Günümüzde Ermeniler, nüfus olarak en çok Ermenistan’da bulunmaktalar. Türkiye’de bulunan Ermeniler rahat içindedirler. Türkiye’nin Ermeni meselesi yoktur. Fakat Türkiye’nin güçlenmesini istemeyenlerin çevirdiği çeşitli entrikalar sonucu bugün bazı tıkanıklıklar vuku bulmaktadır. Osmanlı topraklarında devlete karşı faaliyette bulunmayan Ermeniler, hiçbir hususta baskı söz konusu olmaksızın yılarca huzur içinde yaşadılar. Bugün de Türkiye Cumhuriyeti Devletinin idâresi altında refah içinde yaşamaktalar. Ermenilerin tamâmen serbest olan kiliseleri ve çocuklarını okutmak için Türkiye’de Amerika’dan daha çok okulları vardır. Memleketimizde Ermenice gazete çıkmakta ve bunu dünyânın dört bir yanına gönderebilmekteler. Hepsi kanunların himâyesinde bir meslek sâhibi olup devletin çeşitli kademelerinde çalışmaktalar.
Bugün Türkiye’nin kuzeydoğusunda yer alan Ermenistan’ın kuzeyinde Gürcistan, doğusunda Âzarbeycan, batısında Türkiye, güneyinde Nahçivan ve İran yer alır. Ermenistan çevresindeki çoğu devlete düşmanca tavırlar izlemekte, Rusların desteğiyle Âzerileri ve Nahçivan Özerk Cumhuriyetinde yaşayan birçok Müslüman’a eziyet, işkence yaparak öldürmekte âdeta soykırım yapmaktadır hem de dünyânın gözü önünde. Hatta bu yaptığı işkencelerde tutsak Âzerileri öldürdükten sonra, gözlerini oymuşlar, bu da yetmemiş gibi yakmışlardır cesetleri.” (Bu bilgiler için, Yeni Rehber Ansiklopedisi faydalandık, c.6, s.370-373) Ey dünya işte yüzsüz Ermenilerin gerçek yüzleri! Ama her zaman yanlı ve çifte standart uygulayan dünya hümanistleri ölen ve katledilenler Müslüman olduğu sürece seslerini çıkarmazlar. Mümkünse bir de üste çıkarlar. Neyse artık yaşadığımız onca acılardan sonra nihâyet bu gerçeği hepimiz öğrenebildik.
Tasarının Amerika’da geçmiş olmasında pek tabii ki, ABD’de lobi faaliyetleri yürüten çeşitli işadamlarının, politikacıların ve Avrupa kamuoyunun etkileri var. Fakat bu sefer bizimkiler de uyanmışlar onlar da sıkı bir lobi faaliyetiyle neredeyse yarıya yakın kişiyi etkilemişledir. Bu iyi, elbette sonuç aleyhte olsa da bu yarı başarıyı da doğru yorumlamak lâzım. Ancak insanı sarsan, üzen ve derin düşüncelere sevk eden şey şu ki; Bu adamlar kim oluyor ki târihi gerçekler, onların iki dudağının arasından çıkacak ‘evet’ ve ‘hayır’ oylarıyla belirlensin. Sonra Türkleri ‘soykırım’ yapmakla suçlayanlar ki yukarıda bahsedildiği gibi tam tersi durum söz konusu, yâni ABD Dış İlişkiler Komitesi (yazar Ali Bulaç’ın dediği gibi) sanki dînî-târihî engizisyon mahkemesi rolünü üslenmekteler. ABD dünya târihini inceleyip kim haklı kim haksız buna karar veren bir mahkeme yetkisini kendisinde nasıl görüyor? Şimdiye kadar yaptıklarına ve yıktıklarına bakmadan. Daha dün Irak’ta yaptıklarını kim sorgulayacak? Hangi yüzle Ermeni diasporasını ağzına, meclisine alabiliyor. Anlaşılır değil! Gün gelir devran döner onca masum Müslüman’ı katleden, misket bombalarıyla küçük küçük yavruların kanına giren Amerika’dan da bir gün hesap sorulur. Sorulamazsa Mevla şöyle bir yerin fay hatlarını sallayarak sorar kim bilir. Dünya kime kalmış ki Amerika’ya kalsın.
Kalın sağlıcakla…
“Ermeni târihi ile ilgili bilgiler, 1850 yıllarından sonra yazılmaya başlanmıştır. O devrin güvenilir tarihçilerinin kaydettiğine göre (Auguste Carriere); ‘Ermeniler kendi ideolojilerine göre kaynakları kullanmakta, ilâveler yapıp-çıkarmaktalar, kendileriyle ilgisi olmayan olayları kendilerine mâl etmekteler.’ Diyorlar. Yine Ermeniler hakkında araştırma yapanlar; ‘Ermeniler hakikatle ilgisi olmayan teoriler uydurmuşlardır.’ Demekteler. Onlar târih boyunca böyle yalan ve yanlış haberlerle ortalığı meşgul etmişlerdir.
Tarihsel akış seyri içinde Ermeniler, Bizans ve Rumlardan zulüm gördükçe Türklerin adâletine sığınmışlardır. Selçuklu fetihlerinin meydana getirdiği buhrandan faydalanarak Toroslar ve Malatya civarlarında Prenslik kurmaya çalışmışlardır. Haçlı seferleri sırasında Süryâniler Türklere sâdık kaldıkları halde Ermeniler Haçlılarla birlikte hareket ettiler. İstanbul’un fethi ile bütün azınlıklarla berâber Ermeniler de gerçek hürriyetlerine kavuştular. Tanzimâtın îlânı ile devlet idâresine, azınlıklarda karışmış ve bu sebeple de devlet çarkı yavaş yavaş çatırdamaya başlamıştı. Ermeniler Osmanlı himâyesinde yaşarken, Tanzimat Fermânından sonra, dış güçlerin, özellikle de İngiliz ve Rusların desteği ile isyanlar çıkarmaya başladılar. Onlar, Osmanlı Devleti bünyesinde bir Ermeni Devleti kurmayı gâye edinmişlerdi. Bunun içinde zaman zaman Osmanlı ülkesinde isyanlar çıkartıyorlardı. Bu ayaklanmada daha çok Doğu bölgeleri başta olmak üzere birçok sivil masum Müslüman Türk vatandaşlarını, kadınları, kızları, çocukları öldürüyorlardı. Hatta bu ölümler işkence edilmek sûretiyle, zâlimce katletmeler şeklinde icra ediliyordu bizim ülkemizde. Tarih Ermeni zulmüne şahitken bir de bu gerçeğin tam aksi Ermeni diasporası doğrusu kanımızı donduruyor. 21.Temmuz 1905 Cuma günü, İstanbul’da Yıldız Câmii önünde Osmanlı pâdişâhı II. Abdulhamit’e suikast düzenleyen Ermeniler muvaffak olamadılar. Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı sırasında, dış devletlerin tesiri ile bütün azınlıklar gibi, Ermeni çeteleri de Osmanlıyı arkadan vurmaya devam etti. 1915’te Van’da büyük katliamlar yaptılar. Bunu Erzurum gibi diğer birçok Doğu vilâyetlerimiz izledi. Bugün bile belki hâla bulunmamış Ermenilerin katlettikleri toplu mezarlar vardır. Yakın tarihte çıkarılanlar basına duyurulmuştur. İçler acısı vehâmet tabloların sergilediği bu vahşetleri yapmış olan Ermeniler hangi yüzle Ermeni diasporasından bahsediyorlar anlaşılır değil? Ama elbette ki mesele o değil mesele farklı, yükselen ve dünyâya yön vermede aktif adımlar atan Türkiye’nin zor durumda bırakılması için tertip edilen oyunların bir parçasıdır bu durum.
Tarihsel süreçteki yerini tüm arsızlığıyla koruyan Ermeniler, Doğu Anadolu’nun işgâli sırasında Ruslarla birlikte Türklere karşı cephe oluşturdular. Mondoros Mütârekesinden sonra, devleti yüzüstü bırakıp kaçan, Talat Paşa, Cemal Paşa, Saîd Halim Paşa ve Cemal Azmi Bey Ermeni çetecileri tarafından katledildiler.
Günümüzde Ermeniler, nüfus olarak en çok Ermenistan’da bulunmaktalar. Türkiye’de bulunan Ermeniler rahat içindedirler. Türkiye’nin Ermeni meselesi yoktur. Fakat Türkiye’nin güçlenmesini istemeyenlerin çevirdiği çeşitli entrikalar sonucu bugün bazı tıkanıklıklar vuku bulmaktadır. Osmanlı topraklarında devlete karşı faaliyette bulunmayan Ermeniler, hiçbir hususta baskı söz konusu olmaksızın yılarca huzur içinde yaşadılar. Bugün de Türkiye Cumhuriyeti Devletinin idâresi altında refah içinde yaşamaktalar. Ermenilerin tamâmen serbest olan kiliseleri ve çocuklarını okutmak için Türkiye’de Amerika’dan daha çok okulları vardır. Memleketimizde Ermenice gazete çıkmakta ve bunu dünyânın dört bir yanına gönderebilmekteler. Hepsi kanunların himâyesinde bir meslek sâhibi olup devletin çeşitli kademelerinde çalışmaktalar.
Bugün Türkiye’nin kuzeydoğusunda yer alan Ermenistan’ın kuzeyinde Gürcistan, doğusunda Âzarbeycan, batısında Türkiye, güneyinde Nahçivan ve İran yer alır. Ermenistan çevresindeki çoğu devlete düşmanca tavırlar izlemekte, Rusların desteğiyle Âzerileri ve Nahçivan Özerk Cumhuriyetinde yaşayan birçok Müslüman’a eziyet, işkence yaparak öldürmekte âdeta soykırım yapmaktadır hem de dünyânın gözü önünde. Hatta bu yaptığı işkencelerde tutsak Âzerileri öldürdükten sonra, gözlerini oymuşlar, bu da yetmemiş gibi yakmışlardır cesetleri.” (Bu bilgiler için, Yeni Rehber Ansiklopedisi faydalandık, c.6, s.370-373) Ey dünya işte yüzsüz Ermenilerin gerçek yüzleri! Ama her zaman yanlı ve çifte standart uygulayan dünya hümanistleri ölen ve katledilenler Müslüman olduğu sürece seslerini çıkarmazlar. Mümkünse bir de üste çıkarlar. Neyse artık yaşadığımız onca acılardan sonra nihâyet bu gerçeği hepimiz öğrenebildik.
Tasarının Amerika’da geçmiş olmasında pek tabii ki, ABD’de lobi faaliyetleri yürüten çeşitli işadamlarının, politikacıların ve Avrupa kamuoyunun etkileri var. Fakat bu sefer bizimkiler de uyanmışlar onlar da sıkı bir lobi faaliyetiyle neredeyse yarıya yakın kişiyi etkilemişledir. Bu iyi, elbette sonuç aleyhte olsa da bu yarı başarıyı da doğru yorumlamak lâzım. Ancak insanı sarsan, üzen ve derin düşüncelere sevk eden şey şu ki; Bu adamlar kim oluyor ki târihi gerçekler, onların iki dudağının arasından çıkacak ‘evet’ ve ‘hayır’ oylarıyla belirlensin. Sonra Türkleri ‘soykırım’ yapmakla suçlayanlar ki yukarıda bahsedildiği gibi tam tersi durum söz konusu, yâni ABD Dış İlişkiler Komitesi (yazar Ali Bulaç’ın dediği gibi) sanki dînî-târihî engizisyon mahkemesi rolünü üslenmekteler. ABD dünya târihini inceleyip kim haklı kim haksız buna karar veren bir mahkeme yetkisini kendisinde nasıl görüyor? Şimdiye kadar yaptıklarına ve yıktıklarına bakmadan. Daha dün Irak’ta yaptıklarını kim sorgulayacak? Hangi yüzle Ermeni diasporasını ağzına, meclisine alabiliyor. Anlaşılır değil! Gün gelir devran döner onca masum Müslüman’ı katleden, misket bombalarıyla küçük küçük yavruların kanına giren Amerika’dan da bir gün hesap sorulur. Sorulamazsa Mevla şöyle bir yerin fay hatlarını sallayarak sorar kim bilir. Dünya kime kalmış ki Amerika’ya kalsın.
Kalın sağlıcakla…