Erdoğan: Milletin Başını Öne Eğdirecek Girişimin Önünde Önce Kendim Dururum

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, çözüm süreciyle ilgili 'bir taraftan alıp, diğer tarafa vererek değil, meseleyi adalet terazisinde çözerek, tartarak bir neticeye ulaştırdıklarını' söyledi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, çözüm süreciyle ilgili 'bir taraftan alıp, diğer tarafa vererek değil, meseleyi adalet terazisinde çözerek, tartarak bir neticeye ulaştırdıklarını' söyledi. Erdoğan, "Anayasa bize ne sınır çiziyorsa o sınırın içindeyiz. Kanunlar ne sınır çiziyorsa o sınırın içindeyiz. Meşruiyet dairesinin içindeyiz ve vicdanımızla her an baş başayız. Eğer bu milletin başını öne eğdirecek bir girişim olursa bunun karşısında ilk duracak olan önce şahsımdır, arkadaşlarımdır, AK Parti'dir ve AK Parti Hükümeti'dir. Kimse bize milliyetçilik, vatanseverlik dersi vermesin. Bu dersi almak isteyen varsa bizim 11 yılımıza baksın." dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Haftalık TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmanın başında Öğretmenler Günü ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. Bütün öğretmenlerin Öğretmenler Günü'nü kutlayan Erdoğan, medeniyet ve tarihlerinin, ilme, öğrenmeye ve öğretmeye verdiği değer mucibince öğretmenlerini yılda bir hatırlayan değil, öğretmenini adeta ailenin ferdi olarak gören bir toplum olduklarını belirtti. Erdoğan, 11 yıl boyunca eğitimi en öncelikli gündem maddesi yaparken, eğitimin vazgeçilmez unsuru olan öğretmenleri de hep baş tacı yaptıklarını kaydetti.

"ÇÖZÜM SÜRECİNİ SÜRPRİZ POLİTİKALARLA İLERLETEN PARTİ DEĞİLİZ"

Diyarbakır'daki tarihi buluşmanın ardından Türkiye'deki normalleşmeden rahatsız olanların, çeşitli iftiralarla, ithamlarla, hakaretlerle hem süreci hem de zihinleri bulandırmak için yeniden bir gayretin içine girdiklerini savunan Erdoğan, "Geçmişte defalarca yaptıkları gibi bizim doğuda söylediklerimizi batıda, kuzeyde, güneyde söyleyemeyeceğimizi iddia ettiler. Geçmişte başta Trabzon olmak üzere her ilimiz bu iftiraya anında cevap verdi. Hafta sonu da Trabzon, aynı şekilde bizi kucaklayarak, bizi bağrına basarak samimiyetimiz karşısında muhabbetini açık şekilde dile getirdi. Biz, çözüm sürecini sürpriz politikalarla ilerleten bir parti, böyle bir hükümet değiliz." şeklinde konuştu.

2001'de parti programlarında bu meseleyi çok açık, çok net şekilde ortaya koyduklarını dile getiren Erdoğan, 2001'den itibaren her vesileyle, her fırsatta meseleyle ilgili görüşlerini, politikalarını, çözüm önerilerini, yol haritalarını milletle paylaştıklarını kaydetti. "Girdiğimiz her seçim, yaptıklarımızı teyit edecek kadar çok açık, net bir olay anlamına geliyor." diyen Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: "Aziz milletimiz her seçimde oylarımızı artırarak, bize daha fazla destek vererek, bize inandığını, güvendiğini, yaptıklarımızı beğendiği kadar, yapacaklarımıza yetki verdiğini sandıkta ifade etti. Eğer milletimiz bizim yanlış yolda ilerlediğimizi düşünseydi 2007'de bizi yüzde 47 ile tekrar göreve getirmezdi. Eğer milletimiz politikalarımızı yanlış bulsaydı, bize karşı güven bunalımında olsaydı 2010 halk oylamasında, 2011 seçimlerinde bize daha güçlü destek vermezdi. Millet bizim ne yaptığımızı, ne yapmaya çalıştığımızı, nasıl bir samimiyet içinde olduğumuzu çok ama çok net görüyor."

"CHP VE MHP'NİN EKTİKLERİ NİFAK TOHUMLARI"

Kimsenin kendilerine 'bölen, parçalayan, ayrıştıran' deme hakkına da, haddine de sahip olmadığını kaydeden Erdoğan, iftiraların, ithamların sadece hakaret değil aynı zamanda hezeyan, acziyet ve zavallılığın ifadesi olduğunu söyledi. Erdoğan, şöyle konuştu: "Hiç kimse kusura bakmasın, biz CHP ve MHP'nin bu ülkeye on yıllar boyunca ektikleri nifak tohumlarını temizlemenin mücadelesi içindeyiz. Onların bozduklarını tamir ediyor, onların yıktıklarını yeniden ve daha sağlam yapıyoruz. Onların inkar ettiklerini biz görüyor, onların reddettiklerini biz kabul ediyoruz. Onlar, on yıllar boyunca Türkiye'yi olağanüstü şartlara mahkum ederken, biz şimdi Türkiye'yi normalleştiriyor, özüyle, asli ruhuyla buluşturuyoruz."

Başbakan Erdoğan, herkesin elini vicdanına koyarak şu soruyu kendisine sorması gerektiğini dile getirdi: "On yıllar boyunca belli kelimeleri, belli kavramları, türküleri, sanatçıları, düşünceleri yok sayarak, inkar ederek, reddederek Türkiye, iyi bir şey yapmış olabilir mi? Türkiye, sanal korkularıyla yüzleşmekten kaçınarak iyi bir şey yapmış olabilir mi? Yok denildiğinde varlık asla yok olmaz. Siz istediğiniz kadar görmeyin, görmezden gelin, inkar edin; var olanı siz görmüyorsunuz diye yok olup gitmez. Siz sorunu arayıp bulmazsanız, derinden sinsice ilerler, fark edildiğinde de çoğu zaman iş işten geçmiş olur. Siz görmeseniz de inkar etseniz de o sorun toplum bünyesinde ilerler, bir gün ben buradayım diyerek ortaya çıkıverir. İşte Türkiye, on yıllar boyunca ne yazık ki bunları yaşadı. İnkar, sorun olarak ortadan kalkmadı. Ret, asimilasyon sorunu ortadan kalkmadı. Sümen altı yapmak, kilimin altına süpürmek, geçici önlemlerle, makyajla durumu idare etmek, sorunu yok etmedi. Sorun gizlice büyüdü, bünyeyi sardı ve çok farklı şekillerde tezahür etmeye başladı."

"MİLLETİN BAŞINI ÖNE EĞDİRECEK BİR GİRİŞİMİN ÖNÜNDE ÖNCE KENDİM DURURUM"

Yaşanan sorunlar için kendilerinden öncekilerin yaptığını yapıp, inkar edip, görmezden gelip, reddedebilecekken kendilerinin başka yolu seçtiğini belirten Erdoğan, "Biz de geçici çözümlere, makyaja, palyatif önlemlere sığınabilirdik. Ama biz bunu yapmayız, yapamayız. Çünkü bu ülke bizim. Bu ülkeden başka gidebilecek bir yerimiz yok. Bu sorun artık gizlenemez, saklanamaz. Durum böyle olduğuna göre biz pılımızı pırtımızı toplayıp gideceğimiz yer arayamayız. Bizim bu ülkeye olan sevdamız hiçbir partiyle, hiçbir grupla paylaşılabilecek gibi değildir. Biz bu meselenin üzerini örtersek, çocuklarımız, torunlarımız yüzleşecek. Bunu göremezsek halimiz ne olur. Bizim yaşadığımızı onlar neden yaşasın, bizim çektiğimiz çileyi onlar neden çeksin? Biz çektik onlar da çeksin mi diyeceğiz? Diyemeyiz. Geleceğe böyle bir kötü miras bırakmak istemiyoruz. Bu sözlerimi kimse farklı yerlere çekmesin. Bu meseleyi her ne pahasına olursa olsun çözme anlayışı içinde değiliz. Çözülsün de ne olursa olsun anlayışı içinde de değiliz. Biz sorunu, birliğimizi, bütünlüğümüzü, kardeşliğimizi muhafaza ederek çözüyoruz. Sorunu kırmadan, dökmeden, bir tarafı tamir ederken, diğer tarafı bozmadan böyle bir hassasiyetle çözüyoruz. Bir taraftan alıp, diğer tarafa vererek değil, meseleyi adalet terazisinde çözerek, tartarak inşallah bir neticeye ulaştırıyoruz. Anayasa bize ne sınır çiziyorsa o sınırın içindeyiz. Kanunlar ne sınır çiziyorsa o sınırın içindeyiz. Meşruiyet dairesinin içindeyiz ve vicdanımızla her an baş başayız. Eğer bu milletin başını öne eğdirecek bir girişim olursa bunun karşısında ilk duracak olan önce şahsımdır, arkadaşlarımdır, AK Parti'dir ve AK Parti Hükümeti'dir. Kimse bize milliyetçilik, vatanseverlik dersi vermesin. Bu dersi almak isteyen varsa bizim 11 yılımıza baksın. Biz her anlamda Türkiye Cumhuriyeti'nin itibarını artıran bir iktidarız. Türkiye Cumhuriyeti'nin bayrağı, pasaportu, parası bizim dönemimizde itibarına itibar katmış, var olduğu her yerde hürmet görmüş, daha fazla değer ifade etmiştir. Dünyanın her yerinde artık şu çok iyi biliniyor: Türkiye hakkı destekleyen bir ülkedir, haksızlığın karşısında da mertçe, yiğitçe, eğilmeden, bükülmeden durabilen bir ülkedir." diye kaydetti.
CİHAN

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Politika Haberleri