Vefatının üzerinden kaç sene geçerse geçsin Türkiye’deki Erbakan gerçeği hiçbir zaman ortadan kaldırılamayacak veya göz ardı edilemeyecek bir gerçek olarak kalacaktır.
Bu gerçeğin en önemli belirtisi devlet gücünü elde etmek adına her şeyini Avrupa’dan alan veya taklit eden aydınların politik literatürde sağ ve sol kavramlarının dışında bir oluşumun olamayacağı fikrinin bir daha geri dönüşü olamayacak şekilde yıkılmış olmasıdır.
Bu fikir değişimin ilanı sol görüşün iktidardaki temsilcisi olarak görülen Ecevit’in “TARİHİ YANILGI” sözü ile olmuştur.
Parlamenter siyasal hayatta oynadığı rol nedeniyle ideoloji kurucusu olarak kabul edilse de kurucusu, kuramcısı ve lideri olduğu Milli Görüş’ün oluşumunda ve gelişiminde ana aktör olarak rol oynamıştır.
Siyasi hayatta 1970’lerin başından itibaren varlık kazanan, İslami bir dünya görüşünü laik Kemalist kapitalist siyasal sisteme alternatif olarak sunan ve tek parti iktidarı olmasa da üç kez iktidarda yer almasını sağlayacak olan seçmen kitlesini oluşturan Erbakan bugün de halen etkilerini sürdürmektedir.
İdeoloji; “siyasal, toplumsal bir öğreti oluşturmak için veya bir partinin veya bir grubun davranışlarına yön veren politik, hukuki, bilimsel, felsefi, dinî, moral, estetik düşünceler bütünü” olarak tanımlanır.
Bu tariften yola çıkılınca Necmettin Erbakan’ın, siyasal alanda varlık kazandığı 1969 yılından itibaren yaptığı açıklamaları ve yer aldığı hükümetlerdeki uygulamalarına bakılınca Milli Görüşün bir ideoloji olmadığı anlaşılır.
Çünkü Milli Görüş’ün çıkış noktası ülke düzeyinde gerçekleştirilmesi hedeflenen bir devrim ya da siyasal kuruluş mücadelesi değil, inanç temelli ve tedrici bir siyasal ve toplumsal değişim hedefi oluşturan bağımsızlık mücadelesidir.
Necmettin Erbakan’ın Milli Görüş adıyla oluşturduğu siyasi muhalefet programı, tek parti iktidarı devrinde uygulamaya alınan etnik milliyetçiliği ret ederek tarihsel olarak devralınan Osmanlı mirası üzerinde Anadolu’da Müslüman olma ortak paydasında inşa edilecek bir toplum yapısını teklif etmektedir.
Milli Görüş düşüncesi aynı zamanda İslam’a dayalı bir zeminde yeşerecek her biri bağımsız ancak ümmet düşüncesinde birleşmiş “Hak-Batıl Mücadelesi” ni kurma düşüncesidir.
Bu kapsamda Osmanlı mirası coğrafya üzerinde kurulu başta Türkiye olmak üzere diğer devletleri ve dünyayı sömürdüğüne inanılan ırkçı siyonist küresel emperyalizm ile mücadelenin de adıdır Milli Görüş.
Son 300 yıldır bir türlü düştüğü yerden ayağa kalkamayan İslam Ümmetini tekrar ayağa kaldıracak ve yeryüzü üzerindeki adaleti cihad ibadetinin farzları ile kalkınmayı ise vergi gelirleri yanında zekât ve infak ile sağlamak iddiasıdır Milli Görüş.
Milli Görüş, kurulu küresel sömürü düzenin yapıp ettiklerine ilişkin eleştirileri ve temel çıkış noktası olan İslam Dinine dayalı çözüm önerileri oluştururken geçmiş ümmete dayalı reformcu görüşlerden farklı olarak coğrafi olarak Anadolu coğrafyası yanında tarihsel birlikteliklere dayalı mücadele platformu olarak D8 leri kurmuştur.
Irkçı siyonist küresel emperyalizme karşı mücadeleye ilişkin teoriler oluşturan Milli Görüşün ekonomik görüşlerinin yanında geçmiş İslami örgütlenmelerden farklı ve kendine özgü niteliklerinin varlığı da Milli Görüşün bir ideoloji olmadığını ispatı olarak görülebilir.
Milli Görüş’ün en özgün niteliği diğer İslami örgütlenmelerden farklı biçimde oluşumundan itibaren demokratik sistem içinde kalmış olmasıdır.
Diğer İslami örgütlenmelerden farklı diğer özgünlüğü merkezden çevreye doğru bir değişimi esas alan tavrı ikinci farklılıktır.
Daha farklı özgünlüğü ise insanlara sunulan Milli Görüş düşüncesinin kendi içindeki dönemsel değişimlerini odak noktası olarak seçtiği İslam Dininin değişmez ilkelerine dayandırma veya anlamlandırma yolunu seçmiş olmasıdır.
FARKINDA MIYIZ?
Milli Görüş, yaşanan siyasi olayları veya siyasetteki dönemsel değişimleri İslam’ın değişmez kavramlarıyla açıklayan kendi içinde tutarlı ve dinamik yapıda bir siyasi programdır.
Milli Görüş, ümmet anlayışını kabul eden ve bunu İslam Birliği ile açıklayan bir yapı olmakla birlikte, Osmanlıdan kalan miras gereği diğer İslamcı görüşlerden farklı olarak dünyanın tümünü kapsayıcı bir dönüşüm için, Merhum Erbakan’ın Türkiye’sinin mutlak liderliğini kabul eden bir siyasi yapıyı teklif ederken Türkiye’yi anahtar ülke olarak kabul eder.