Tüm Türkiye'yi derinden üzdü Enes Kara'nın intiharı. Henüz 20'sinde gencecik bir fidandı, hayatının baharında yaşamına son verdi Enes.
''İntihar, geride kalanlara yönelik ağır bir suçlamadır" diyor İsmet Özel.
Allah kimseye yaşatmasın, hakîkaten çok büyük bir suçlama. Geride kalanlara bir ömür boyu bırakılan çok ağır bir vicdan yükü maalesef.
Her ölüm acıdır, geride kalanlara bir özlem bir yalnızlık bırakır, ancak intihar olaylı ölümler daha fazla acıtıyor yüreğimi. Hiç tanımadığınız kişilerin dahi bu şekilde ölümü şiddetli etkiliyor insanı.
Bilhassa son yıllarda gençlerin intihara eğilimi yükseldi. Altında bir çok neden yatmakta.
Nedenlere geçmeden önce İçişleri Bakanlığı'nın intihar verilerinden bahsetmek istiyorum. 2015-2020 arasında 14 bin 530 insanımız intihar etmiş. Bunların içinde 10 bin 94'ü erkek, 3 bin 281'i kadın iken, 1 bin 155'i ise 18 yaşın altında daha çocuk diyebileceğimiz yaştaki kişiler. Buysa halbuki 2020'ye kadar olan veriler.
Falan kişi ''İntihar etti'' demek dile kolay da Türkiye'de her gün ortalama 2 kişi intihar ediyor. Son ekonomik kriz ve salgın sonrası insanımızın bozulan psikolojisi ile umarız bu veriler katlanmamıştır.
Ekonomik kriz, işsizlik, yoksulluk, bunalım, atanamamak, iş yerleri ve okullarda uygulanan mobbing, maneviyat boşluğu vb. gibi nedenler maatteessüf intiharı tetikliyor.
Enes Kara intiharında kenetlenmemiz gerekirken, gençlerine sahip çıkılması beklenirken ne yazık ki ülke yine ikiye bölündü. Bu hadisede karşılıklı suçlamalar oldu. Bir kesim Enes'in geride bıraktığı mektup ve videodan yola çıkarak cemaat ve tarikatlara yüklenirken diğer kesim savunma amaçlı karşı saldırılara geçti. Çözüm sunmak yerine, intiharlardan bile çıkar sağlamaya çalıştılar. Bir kısır döngü aldı başını gidiyor ve kutuplaşma, ötekileştirme her olayda kendisini gösteriyor.
Enes Kara intiharında cemaatlerin, tarikatların üstüne gidildi, fakat sanki tek müsebbibi bu muydu da cemaatlerin, tarikatların kapatılması gündeme geldi?
Cemaat ve tarikat taraftarları ise, '' Cemaatleri kapatmayı'' gündeme getirenleri İslam'a karşı olmakla suçlayarak olayı iyice körüklediler. Buna mukabil birkaç istisna hariç kimse cemaatlerin, tarikatların denetlenip denetlenmediğinden bahsetmedi. Cemaat ve tarikatların Ak Parti'nin ''Oy deposu'' olduğunu, denetlen(e)meyeceğini, bazı şeylere şeye göz yumulduğunu düşündüklerinden dolayı belki buna gerek görmediler, bilemiyoruz...
Bilindiği gibi 19 yıldır Ak Parti iktidarda, ''Dindar Nesil Yetiştireceğiz'' diye iddia ettiler ve iktidara geldiklerinde doğan çocuklar bugün intihar ediyor(!) Bir örnekten bu eleştiriyi nasıl yaptığımızı sorgulayanlar olacaktır, lakin bu yargıya sadece Enes'in intiharı ile varmıyoruz. Yukarıda bahsettiğimiz gibi 14 bin küsur insan intihar etti. Ve sadece intihar hadiseleri de değil, gençler deist, ateist oluyor hani dindar nesil yetiştireceklerdi? Tam aksine gençler İslam'dan soğuyor, pırıl pırıl çocuklar İslam'dan uzaklaştırılıyor. İşin kötüsü yalnızca gençler değil büyükler de aynı durumda. Gençler, toplumda şimdilik sorumlulukları az olduğu için bunu dürüstçe ifade ediyor. Bunu söyleyemeyen nice büyük insan var. 19 yılda 8 tane Milli Eğitim Bakanı değişmesine rağmen eğitim sisteminde köklü bir değişiklik olmadı ve bu sistem insan öğütmeye devam ediyor.
Velhasıl Enes'in intiharında ailenin, eğitim sisteminin, diyanetin-cemaatlerin-tarikatların, toplumun herkesin payı olduğu gibi en büyük pay hepsinden sorumlu Ak Parti'nindir. ''Kenarı Dicle'de bir kurt kapsa koyunu, gelir de adl-i ilahi Ömer'den sorar onu''
Türkiye tıkındı Ak Parti bunu ne zaman kabul edecek..?
19 yıllık faturanın bedelini toplum olarak ağır bir şekilde ödüyoruz. Kabul edelim ülkeyi iyi idare etmeyi beceremediler. Zorlamanın ülkeyi daha da çıkmaza sokmanın anlamı var mı?
Böyle olacağı baştan belliydi, Erbakan Hoca'ya ihanetle başlayan bir sürecin bereketli olması beklenebilir miydi?
Bunun bedeli haliyle evvelinde anlaşılamayacak zamanla ortaya çıkmaya başlayacaktı, öyle de oluyor. Böylece çocuklarımız-ailemiz, kamu kurumlarımız, dış itibarımız kısacası maddi ve manevi servetimiz her geçen gün erdi, erimeye de devam ediyor. Elimizde kalan umutlarımızı, hayallerimizi bari istismar etmeden bıraksalar, fakat ne gezer...adeta bir inatlaşma gibi, iktidardan gittikten sonra yaşanacak hukuki süreçle birtakım gerçeklerin ortaya yayılacağı telaşı mıdır nedir?..
Neyse, bizler ''Önce Ahlak ve Maneviyat'' düsturuyla davamıza sıkı sıkı sarılmaya devam edelim, onlar bir gün anahtarları getireceklerdir.
Selam ve dua ile...