Emperyalist çetenin hangi oyununun hangi sahnesini yaşadığımızı bilmeden yaşadık ve bizim toplumumuz alışkanlık kazandırılan davranışlarını değiştirmediği sürece de bu böyle devam edip gidecek gibi görünüyor.
Elbette bu toplumun bir ferdi olarak elbette bu sorumluluk hiç bir ayrıntısını eksiltmeden bizimde omuzlarımızda.
Biz bütün dünya ile birlikte yaklaşık 6 aylık bir süredir adı konmuş olsa da mahiyeti tam olarak ortaya çıkarılmamış bir virüs musibeti yaşıyoruz.
Belki pek çoğumuz ilk günlerin insanı birazda saldırgan yapan ölümcül hastalık tedirginliğinin ortadan kalkması halini yaşıyoruz.
Ama en sıkıntılı günlerde bile insanların özellikle orta üst gelir grubuna mensup insanların alışkanlıklarının değişmediğini gördük.
Hatta marka saplantılarının normal zamanlardan daha fazla olduğu günlerdi yaşadıklarımız.
Sonu mutlaka ölümle bitecek bir hastalığın insanlara özellikle basın yayın organları aracılığı ile empoze edildiği günlerde bile insanların neler aldığına dikkat ettiniz mi?
Virüs yasakları nedeniyle zorunlu ikamete tabi tutulan evlerimizde tabir yerinde ise çoluk çocuk zamanı yavaşlatıp birlikte dolu dolu vakit geçirmek yerine neleri satın alma hayalleri kurduk hiç düşündünüz mü?
Temmuz ve Ağustos aylarının günleri olan yazın ortasında en sıcak günlerde evlerimizi veya bağ bahçe ya da yazlıklarımızı kapalı mekân konforunda daha keyifli bir hale getirmek için kaç paralar harcadığımız hesapladınız mı?
Üzerimizde gördükleri kişisel eşya, kıyafet, telefon, takı ile kullandığımız arabanın markasından dolayı saygı duyduğunu bildiğimiz riyakâr dostlarımıza biraz daha hava atmak için harcadıklarımızın miktarını hiç hesapladık mı?
Bunların küresel emperyalist çete ile ne lakası var veya bunlar basit insani duyguların dışa vurumu dur diyenler olabilir.
Corona virüsü nedeniyle hedefleri biraz daha ortaya çıkan emperyalist küresel çetenin varlığına ve yaptıklarına inanmayıp dudak bükenlere bir daha hatırlatalım.
Emperyalist sömürgenler kendilerine kayıtsız şartsız itaat etmeye alıştırılmış sömürge tüketim toplumları oluşturmadan yaşayamazlar.
Sırf üzerinde bilmem ne markanın ismi ya da logosu var diye uzak doğu ülkelerinde üretilmiş malları satın alırken 3-5 kat fazla bedel ödemekten çekinmeyen toplumlar oluşturmadan ayakta duramaz.
Eşya, kıyafet, telefon, takı ve araba markanızı onlar belirlediği için ürettiklerini alacak aptallaştırılmış topluluklar oluşturmadan ürettikleri malın bir değerinin olmadığını satın alanlardan çok daha iyi onlar bilirler.
Bu konuda örnek vermenin tam zamanıdır bu mevsim.
Yurt dışından özellikle de Avrupa ülkelerinden gelen gurbetçilerin araçlarına hiç dikkat etmediniz mi?
Burada arkadaşının galeriden aldığı arabaya binmemek için mazeret uydurma derdinde olanların gurbetçilerin çoğunun 2. El olarak aldığı arabalara nasıl gıpta ettiklerine bir bakın yeter.
Çünkü Avrupa’da ikinci el araç satan işyerlerinden kullanılmış araç veya daha açıkçası 2 el giysi ya da ev eşyası satan dükkânlardan eşya alıp kullanmak kötü görülmediği gibi 2. El giyim eşyası alıp giymek ayıp değildir.
Çünkü orada insanların giyim kuşamlarından veya araçlarının markalarından dolayı saygı duyan riyakâr insanlar bizdeki kadar çoğunluk değildir.
Bu sebepledir ki bizim ülkemizde tatil yapmakta oldukları için gıpta ile baktığımız turistler kendi ülkelerinde Günde 10, ayda 300 birim para biriktirerek imrendiğimiz tatillerini yapabilmektedirler.
Şimdi biz küresel emperyalizmin sömürdüğü ülkeyiz de onlar değil mi diyecekler de olabilir.
Evet, nerede ise bütün dünya ülkelerinde gerçekle başlayıp ve sanala taşınan, sanal âlemde başlatılıp gerçek hayata taşınan bir çete tarafından sömürülüyoruz.
Adına dijital pazarlama, sanal gerçeklik, sosyal medya bağımlılığı, yapay zekâ, dijital iletişim, sosyal medya uzmanlığı, viral pazarlama, bloglar, influencerlar denilen bir girdaba çekildik.
Hele bir “Yeni Normal “ hayatımız oldu ki bu hayatın dijital dönüşümü bizi ve dünyayı nereye götürüyor, insan kaynaklarımız nereye gidiyor, iş dünyamız nasıl bir sona sürükleniyor ve belki daha da önemlisi geleceğimiz olan çocuklarımız nereye gidiyor bilen var mı?
Sosyal medya aracılığı ile ürettikleri sosyolojik, psikolojik ve ekonomik etkilerinin ne olacağını bilmediğimiz bir süreç sonunda bizden önceki teknolojiden önce ahlakı önemseyen nesillerin evlatları olarak insani hassasiyetleri öne çıkarılan, vicdanı olan, ruhu olan, merhameti olan bir dünyayı kuramaz isek sonumuz yokuş aşağı freni boşalmış bir kamyon gibi üzerimize üzerimize gelen bu hayatın çarkları arasında yok olmaktan başka bir şey değildir.
Küresel emperyalist çete için bir veya iki nesil yok olmuş hiç önemli olmaz.
Ürettikleri yeni normalimiz dijital dünyamızın dümeninde kendi üretimleri olmayan robotlaşmamış bir insanın olup olmayacağı önemlidir onlar için.