“Emine Abla Türk edebiyatının Üç Turunçları arasından en genciydi. Samiha Ayverdi, Safiye Erol ve Emine Işınsu… Fikir ve Sanat dünyamızda Töre’ydi o. Tıpkı Çınarlı’nın Hisar’ı gibi…” Lütfu Şahsuvaroğlu
“Sekiz-dokuz yaşlarında hayatında ilk defa kukla gösterisi seyretmiş bir kız çocuğu. Eve dönünce hemen bez bebekler dikip sahne kurmuş, başlamış kendi oyunlarına.(...) O kuklalarını maddede küçük, manada büyük insancıklar olarak görüyor.(..)sabah akşam, kuklalarına can versinler diye Allah’a dua etmekte(…) Bu arada duasının gücünden o kadar emin ki, ne zaman canlanacaklar diye kuklalarını gözlerken, bazen de kırlarda dolaşıp, çiçeklerin otların arasında, taşların altında bilhassa, “Minik insan” avına çıkıyor”. A. Yağmur Tunalı’nın bir sorusunu böyle cevaplandırıyor Emine Işınsu. (A. Yağmur Tunalı, Devler Geçti Bu Yollardan)
Geniş bir muhayyile; kahramanlarıyla birlikte yaşamak, kuklaların kaderine hâkimiyet; yolunun ilk ışıkları…
Kendisiyle yapılan bir başka söyleşide: “Biliyorsunuz, hanımlar evde şarkı söyleyip gezinirler benim annem şiir okuyup gezinirdi. Ayrıca annemin arkadaşları; Şükûfe Nihaller, Tanpınar’lar.. Evde yoğun bir edebiyat hayatı yaşadığımız gerçek… Kendime bir başka meslek düşünmüyordum”; “Yazmak, yazabilmek ne sihirli, ne yardımcı bir kuvvettir Rabbim, bana buncacık yazma yeteneği verdiğin için Sana hamd ediyor, şükrediyorum.” diyordu Şair- Yazar Halide Nusret Zorlutuna’nın kızı.
Türk Edebiyatına damga vurmuş, iz bırakmış nice kıymetli eser, birçok kurumdan peşpeşe aldığı ödüller.
2014’de kitap fuarındaki görüşmemizde, ilerleyen hastalığının tesiriyle, derin bir kederle “Ne yazık ki artık yazamıyorum” demişti; gelini onun yerine imza atıyordu.
Biz, arı duru zarif üslubu, hayatın içinden aldığı çarpıcı kişileri, olayları yansıtma biçimi kadar; dik duruşu, vatan sevgisiyle, “Türk kültür değerlerini” işlemesini de sevdik bu yürekli kadının.
Yeri geldi, kitapları sattırılmadı. Sol ve kozmopolit çevreler tarafından görülmedi. Sağ tarafın diyelim, özellikle belli bir dönemden sonra sahip çıktığı söylenemezdi.
Türk Ocakları Şeref Genel Başkanı Nuri Gürgür’ün: “Ben Türk okuyucusunun ve özellikle milliyetçi çevrelerin Işınsu’yu henüz yeterince tanımadığına inanıyorum... Milliyetçi kalemlerin şimdiye kadar O’nu yeterince anlatıp tanıtmadığını söylemek yanlış olmaz.” tespiti herhalde haksız bir niteleme değildi.
Ahmet Kabaklı onun için, geleceğe kalacak: “….moda akımları Avrupa veya Amerika yazarlarını kopya etmeyip bize mahsus roman cevherini bulmuş seçkin bir romancımızdır” diyerek hükmünü bildiriyordu.
“Milliyetçi düşünceyi de asla tek yönlü, basit, dar bakışlı ve militanca ele almamıştır… Romanlarında yaşayanlar bizim insanlarımız, bizim çocuklarımızdır…. Gerçekte komünist, kapitalist, milliyetçi, sendikacı, hür, esir, kaba saba demeden (kahramanlarının H.K) hepsini sevmektedir. Romanlarını insan üzerine kuran Işınsu, halkımızın temel felsefesi olan İslam ve tasavvufu, tarihten süzülen değerlerimizi, devamlı araştırmaktadır” (Ahmet Kabaklı, Türk Edebiyatı, cilt V)
Emine Işınsu Öksüz’ün; gençlik heyecanlarıyla sarılıp, okuduğum, tesirinde kaldığım ilk romanı Küçük Dünya’ydı.
Sonra diğerleri geldi. Bir Yürek Satıldı, Cambaz, Kaf Dağı’nın Ardında….
Bu güçlü kalemin kendi dilinden, bazı kitaplarına ve yazılışlarına kısaca değinirsek:
“Evet! Tutsaklık beni çok rahatsız eder. Sadece kendimin değil, başkalarının da esir olması mizacıma acayip tesir eder. Ben bu yüzden üç romanımda sınırlarımızın dışında yaşayan Türklerin tutsaklığını anlattım. Tutsak romanında Kerkük Türklerini, Azap Toprakları’nda Yunanistan’daki Türkleri, Çiçekler Büyür’de Bulgaristan’daki Türkleri anlattım….Ben bizimkilere hatırlatmak istedim. Oralarda kardeşlerimiz var, soydaşlarımız var! Oralarda esir yaşıyorlar.” (Nesrin Tağızade Karaca, Edebiyatımızın Kadın Kalemleri)
Esir Türkler konusunda, bambaşka şartların galebesiyle şimdi hassasiyetimiz fevkalâde azalmış durumda… Devam edelim.
En meşhur romanlarından Sancı’nın kahramanı “sağ ve sol kavgalarının, ikinci ülkücü şehidiydi, Dursun Önkuzu’ydu.”
“(…)Onu yazmaya niyetlenince Dursun’un memleketi Zile’ye gittik. Babasından, kız kardeşlerinden pek çok bilgi edindik. Ankara’ya döndükten sonra, bir de Dursun’u okul arkadaşlarını toplayıp, onlardan bilgi aldım. Ve böylece Sancı çıktı ortaya…” (Emine Işınsu, Kendimden Kendime)
Yazı hayatının ikinci döneminde tasavvufî eserlere yöneldi. Tasavvufa annesi de meraklıydı, Hz. Mevlâna hayranıydı. Emine Işınsu, Hasan Burkay hazretlerinin talebesiydi. Ama Samiha Ayverdi hanımefendiden de etkilenmişti.
Yunus Emre Hazretlerini anlattığı Bir Ben Vardır Benden İçeri; Niyazi Mısrî Hazretlerini dile getirdiği Bukağı’nın yazılışında; “manevî oğlum” dediği Mustafa Tatçı’nın ilgisi ve ikna etmesi de rol oynadı…
Hacı Bayram, Hacı Bektaş Veli gibi romanları arka arkaya sıralandı.
Romancı, oyun yazarı, köşe yazarı Emine Işınsu edebiyatımızda, mühim bir yeri olan, önde gelen isimlerin yazı verdiği Töre Dergisi’ni çıkardı. Derginin yazarları arasında bulunan rahmetli Erol Güngör’ün, ona latifeyle “Korkunç Yenge” ismini taktığı Işınsu, Töre için şunları söylüyordu:
“Her hafta akşamüstleri Töre yazarları toplanırdık. Töre’nin genel gidişatı, yazılmış ve yazılacak makaleler konuşulurdu. Allah onlardan razı olsun, herkes yardımseverdi, kimse makaleleri için para talep etmeyi düşünmezdi. Düşünselerdi, zaten nasıl ödeyebilirdim ki…” (Kendimden Kendime, Ihlamur Yayınları)
Halide Nusret Zorlutuna, eşi Aziz Vecihi Paşa için: “45 Yıllık müşterek hayatımız boyunca, birçok tanıdıkların aksine kocamla birbirimizi her gün biraz daha çok sevmemiz, iyice birbirimize âşık olmamız küçümsenecek bir mutluluk değildir sanıyorum” diyordu. (Halide Nusret Zorlutuna, Bir Devrin Romanı)
Emine Işınsu hanımefendi de, güzel bir talihin neticesi sevdi, sevildi. Eşi Prof. Dr. İskender Öksüz, 5 Mayıs’ta Hakk’a yürüyen Yazarın ardından hislerini şöyle ifade ediyordu:
“Biz dile kolay 50 yıldır, yarım asırdır ciddi bir hayat arkadaşıydık. Karı kocanın ötesinde her şeyi birlikte yapar, birbirimizi desteklerdik. Hayatımın yarısı, daha iyi olan yarısı gitti. Çok üzgünüm.”
Emine Işınsu, bundan böyle eserleriyle yaşayacak. Allah rahmet eylesin. Ruhu şad u handan olsun.