Bir aydır misafir olup bizlere mübarek günleri bahşeden, günahtan arındırma, kardeşliği pekiştirme, yoksullarımıza yardım ve ibadetlerimizi çoğaltmayı ön süren Mübarek misafirimiz Pazar günü ayrılıyor…
Sanki “Ayrılık üzüntüsüne girmeyiniz. Ben ayrılırken, bu mübarek günlerdeki yaşamınızı bayram içinde kutlamanızı sağlayacak Mübarek Ramazan Bayramı gelecek. Onunla daha da sevaplara girip kaynaşmanız pekişecek…” dercesine.
Ne mutlu onunla beraber ibadet ve diğer işlemlerini de tam ve kusursuz yapabilenlere.
Bu günleri bile bir istismar, siyasi ortam içinde olanları görmezden gelip asıl gereğini yapan yoksullara aleniyet dışında yardım ve iftar yapanlar…
Yüce Yaradan’ın indinde elbet mükâfatını göreceklerdir.
Çünkü Mübarek Ramazan sadece İmsak ile Akşam arasında yememek içmemek değil.
İnsanlığın elverdiği bütün işlemlerden kötü olanlardan arınıp iyilikler içinde olunması, makam, varlıklılık hesabı yapmadan kardeşlik kaynaşmasını da içine almaktadır.
İnşallah hepimiz sadece aç kalırken birbirimizin kuyusunu kazmadan, hakaret ve haksızlık yapmadan dedikoduya önem vermeden geçirmişizdir.
Ramazan’ın aslı bunu meydana getirmektedir. Bu yalancı dünyada geçirmekte olduğumuz imtihanın neticesi olarak, asıl dünyada kazancımızı görüp nail olabileceğiz inşallah.
***
Evet, ellili yıllara kadar asıl ismi olanı değil de laiklik düşüncesi neticesi mi nedense?
Resmî ismi “Şeker Bayramı” olarak kutladığımız Mübarek “Ramazan Bayramı” Pazar günü misafirimiz olacak
O günü karşılamak için nostalji olan pek çok şey unutuldu tarihe karışmış oldu gibi.
Daha Ramazan başlangıcında başlayan elbise ayakkabı siparişlerini bayrama yetiştirebilmek için sabahlara kadar çalışan terzilerimiz ayakkabı yapanlarımız kalmadı.
Çünkü istediğiniz model elbise ve ayakkabıyı arife gününde bile alabilir olduk.
Bu hususta o zamanlar bilhassa çocukların neşe ve sevinç içinde beklemeleri olurdu.
Zamanın günler süren bu güzel neşesini bu günün çocukları sadece alım günü neşe içinde olmuş oluyorlar.
Ya bayram yemekleri, börek ve tatlılar?
Birbirlerine yardım eden elleri öpülesi ana, bacı ve hanımlarımızın yufkaları açarak, kıvrım, su böreği yanında çeşitli şekil baklava ve sacarası hazırlamaları…
Köylere taşınmıştır muhakkak. Şimdi börek ve baklavacılara tepsiyi verin, arife günü alarak afiyetle yiyin…
Bayram ziyaretine gelecekler için şeker, lokum harici bilhassa çocuklara verilen güzel bir mendile bağlanmış zamanın Gümüş paralarının endamını göremezsiniz.
Bunun karşılığı sadece doğrudan verişler yer almış durumda. Diyeceksiniz ki ne fark var? Bunu yaşamış olan bilebilir.
***
Yakın yıllarda çoğalan, bayramı bir tatil olarak kutlayanlar gibi düşünmeyip başka şehre gitmeyi bırakın…
Kapısının kapanmasını iyi görmez evinde geçirirlerdi.
Büyük küçük hiç olmazsa senede bir gün birbirlerini ziyaret etmiş dualarını almış, kardeşlik kaynaşmasını ilerletmiş olmayı uygun görürlerdi.
Apartmanların yükselmesi ile çoğunlukla unutulan, “Toplu komşu bayramlaşması” bilmem kenar mahalle ve köylerde oluyor mu?
Ne güzel bir kaynaşma yanında, komşunun halini bilebilmesi bakımından.
Ne demek istediğimi bilmemiş olabilenler için, yaşamımda olanları anlatarak sunayım sizlere.
Bayram sabahı yemek sonu mahalle sakinlerinden babalar, kemale ermiş oğullar o mahallenin en başta olan hanesinde toplanırlar. Gelen bütün komşular birbirleri ile bayramlaşıp haneden verilen ikramı aldıktan sonra hemen yanındaki komşunun evine girerek onunla bayramlaşır ve ikramı alarak diğer yandaki komşuya geçer derken…
Mahallenin sonuna kadarki evlere girip çıkarlar.
Tabii bu epey bir zaman alır. Mahallenin sokağı hatta caddenin büyüklüğüne göre öğle namazı sonunda bile devam eder.
Bizler büyüyüp iştirak edince. Bunu bir zaman israfı olma görüşü içinde büyüklerimize.
“Maksat komşunun kapısına varmak ve şeker almak olduğuna göre. İçeriye girmeden kapıda alınıverse de zaman kaybolmasa” teklifimize baba ve amcalar tebessümle
“Biz şeker alma için girmiyoruz. Kapıdan aldığınız ikram bir şey atfetmez.
Asıl, belki hiç girmemiş komşumuzun ev halini yani hasta, sıkıntı, durum gibi hususları içeri girmekle anlamış olur ona göre yardımcı olmak isteriz. Bunu siz gençler daha anlayamazsınız” demişlerdi.
Bu âdet bazı apartmanlarda daireler arası devam etti ise de, kanım o ki yarısı tatil yapınca unutuldu gibi!.
Herhalde Bayram günlerimizde küçüklükten gördüğüm gibi birinci gün küçükler büyüklerinin elini öpmeye, büyüklerde iki veya üçüncü gün kendilerini bir çocuk da ziyaret etmiş olsa, ona iadeyi ziyaret etmeyi unutmuş olmazlar.
Araları açık akraba veya dostların hangisi önce adım atıp kardeşliği pekiştirirse sevabını o almış olacak tabii.
Ya elbise ayakkabı alınmış fakir çocukların yanında. Kendi çocuklarının da güzel elbise ve ayakkabı içinde…
Yıllar evveli birbirleri ile olan neşe içinde oynaşma ve koşuşmaları devam ettikçe…
Bayramın neşesini yaymış olacaklardır.
***
İnşallah kardeşlik kaynaşması içinde kazasız, olaysız bir bayramın geçmesi yanında, sağlık ve esenlik içinde yaşam diler…
Mübarek Ramazan Bayramınızı içtenlikle tebrikle nice bayramlar dilerim efendim.