Anayasa değişikliği referandumuna şunun şurasında 2 hafta kadar bir zaman kaldı. Başbakan dün Konya’da idi. Ana muhalefet ve yavru muhalefet diye tarif edilen muhalefet partilerinin başkanları da kalan bu iki haftalık süreç içinde Konya’ya gelecekler. Konu referandum olmasına rağmen, referandum ile hiç ilgisi olmayan konuşmalar da yapacaklar.
Tıpkı başbakanın dün yaptığı konuşma ve bir dizi(!) açılışlar gibi.
Genel seçimleri aratmayan davranışlar gösterdiğimiz referandum öncesinde parti liderleri Türkiye'nin dört bir yanındaki mitinglerde kerameti kendinden menkul iletişimcilerin bulup çıkardığı sloganlarla vatandaşın oyuna talip olmaktadırlar.
AKP, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın sık sık tekrarlamak zorunda kaldığı "Sevdam millet, kararım evet", "Her evet demokrasiye evet, özgürlüğe davet" ve "Söz sende, en güzeli karar sende" sloganlarıyla referandumdaki iletişim stratejisinin sınırlarını çizerken,
1980 darbesinde belki de en büyük sıkıntıları yaşayan ve kapatılan CHP ise halkta sempati oluşturmayan "Hayır'da hayır var" sloganını kullanıyor.
MHP ise tüm seçim kampanyalarında yaptığı gibi bu referandum için de, cazibesi olmayan sloganlar seçerek kampanyanın merkezine Devlet Bahçeli’nin sert üslubunu oturtmuş bulunmaktadır.
Evet ya da hayır... Ama neye?
Ülke artık iyiden iyiye anayasa değişikliği için referandum kulvarına girdi. Tabir caiz ise Türkiye dörtnala oylama gününe gidiyor. Ancak ne ilginçtir ki partilerin yürüttüğü kampanyalara bakıldığında yukarıda da ifade ettiğimiz gibi belki de en az vurgu yapılan konu "Anayasa değişiklikleri”.
Parti liderleri yokuş aşağı giderken hızını alan kamyonlar gibi birbirleri hakkında boyundan soyuna, yolsuzluktan dış ilişkilere, şehirleşmeden genel af sorununa kadar pek çok konuda avazı çıktığınca bağırarak propaganda yaptığını zannediyorlar.
Ülkemiz bu görüntüsüyle sanki referanduma değil de, yaklaşık 8-9 ay sonra yapılacağı söylenen genel seçim öncesi bir ön seçime mi gidiyor sanki.
Başbakanın dünkü mitingde yaptığı konuşma ve verdiği görüntü bunun ipuçlarını vermesi bakımından çok manidardır.
Düşünebiliyor musunuz Başbakan anayasa değişikliği referandumu için Konya’ya geliyor. Aylardır faaliyette olan bir hastaneyi açıyor ama hastaneden birinci derecede sorumlu olan sağlık bakanı yanında yok.
Belediyeye ait geçmişte birden fazla gündeme getirilen açıldığı söylenen Japon Bahçesi’ni tekrar açıyor ama, basına yansıdığına göre bahçenin restoranında başbakanın latife yollu da olsa sorduğu suşi yok.
Açılışlar(!) öncesi yaptığı konuşmanın ise yarıdan fazlası anayasa değişikliği ile ilgili olmayan genel siyasi konular. Yarın öbür gün gelecek muhalefet partilerinin genel başkanlarının konuşmaları da bunan farklı olmayacak.
Yazılı ve görsel basında pazarlanmaya/dillendirmeye çalışılan anketlere bakarsanız oy oranları arsında iktidar çevrelerinin beklediği 10-15 puanlık bir fark da yok. Peki, o zaman bu birbirlerini kötüleme ve aşağılama gayretlerinin referandum konusuna katkısı ne olacak diye sormak gerekmez mi?
Referandum çalışmalarında esas konu vatandaşın hangi konuda oy vereceği konusunda bilgilendirilmesine dönük faaliyetler olmasına rağmen bu konuda partilerde esaslı bir çaba da görülmüyor.
Nedense kimse referandumda oy kullanacak kişilerin “Neye evet, Neye Hayır” diyeceği konusunda bir anket yapmıyor/yapamıyor dersiniz?
Böyle bir anket yapsalar en çok evet oyu çıkacağı iddia edilen ve bunu için en büyük(!) mitinin düzenlendiği söylenen Konya’mızda nasıl bir sonuç çıkar acaba?
Duyamadık! Daha yüksek sesle tekrarlar mısınız?
Tıpkı başbakanın dün yaptığı konuşma ve bir dizi(!) açılışlar gibi.
Genel seçimleri aratmayan davranışlar gösterdiğimiz referandum öncesinde parti liderleri Türkiye'nin dört bir yanındaki mitinglerde kerameti kendinden menkul iletişimcilerin bulup çıkardığı sloganlarla vatandaşın oyuna talip olmaktadırlar.
AKP, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın sık sık tekrarlamak zorunda kaldığı "Sevdam millet, kararım evet", "Her evet demokrasiye evet, özgürlüğe davet" ve "Söz sende, en güzeli karar sende" sloganlarıyla referandumdaki iletişim stratejisinin sınırlarını çizerken,
1980 darbesinde belki de en büyük sıkıntıları yaşayan ve kapatılan CHP ise halkta sempati oluşturmayan "Hayır'da hayır var" sloganını kullanıyor.
MHP ise tüm seçim kampanyalarında yaptığı gibi bu referandum için de, cazibesi olmayan sloganlar seçerek kampanyanın merkezine Devlet Bahçeli’nin sert üslubunu oturtmuş bulunmaktadır.
Evet ya da hayır... Ama neye?
Ülke artık iyiden iyiye anayasa değişikliği için referandum kulvarına girdi. Tabir caiz ise Türkiye dörtnala oylama gününe gidiyor. Ancak ne ilginçtir ki partilerin yürüttüğü kampanyalara bakıldığında yukarıda da ifade ettiğimiz gibi belki de en az vurgu yapılan konu "Anayasa değişiklikleri”.
Parti liderleri yokuş aşağı giderken hızını alan kamyonlar gibi birbirleri hakkında boyundan soyuna, yolsuzluktan dış ilişkilere, şehirleşmeden genel af sorununa kadar pek çok konuda avazı çıktığınca bağırarak propaganda yaptığını zannediyorlar.
Ülkemiz bu görüntüsüyle sanki referanduma değil de, yaklaşık 8-9 ay sonra yapılacağı söylenen genel seçim öncesi bir ön seçime mi gidiyor sanki.
Başbakanın dünkü mitingde yaptığı konuşma ve verdiği görüntü bunun ipuçlarını vermesi bakımından çok manidardır.
Düşünebiliyor musunuz Başbakan anayasa değişikliği referandumu için Konya’ya geliyor. Aylardır faaliyette olan bir hastaneyi açıyor ama hastaneden birinci derecede sorumlu olan sağlık bakanı yanında yok.
Belediyeye ait geçmişte birden fazla gündeme getirilen açıldığı söylenen Japon Bahçesi’ni tekrar açıyor ama, basına yansıdığına göre bahçenin restoranında başbakanın latife yollu da olsa sorduğu suşi yok.
Açılışlar(!) öncesi yaptığı konuşmanın ise yarıdan fazlası anayasa değişikliği ile ilgili olmayan genel siyasi konular. Yarın öbür gün gelecek muhalefet partilerinin genel başkanlarının konuşmaları da bunan farklı olmayacak.
Yazılı ve görsel basında pazarlanmaya/dillendirmeye çalışılan anketlere bakarsanız oy oranları arsında iktidar çevrelerinin beklediği 10-15 puanlık bir fark da yok. Peki, o zaman bu birbirlerini kötüleme ve aşağılama gayretlerinin referandum konusuna katkısı ne olacak diye sormak gerekmez mi?
Referandum çalışmalarında esas konu vatandaşın hangi konuda oy vereceği konusunda bilgilendirilmesine dönük faaliyetler olmasına rağmen bu konuda partilerde esaslı bir çaba da görülmüyor.
Nedense kimse referandumda oy kullanacak kişilerin “Neye evet, Neye Hayır” diyeceği konusunda bir anket yapmıyor/yapamıyor dersiniz?
Böyle bir anket yapsalar en çok evet oyu çıkacağı iddia edilen ve bunu için en büyük(!) mitinin düzenlendiği söylenen Konya’mızda nasıl bir sonuç çıkar acaba?
Duyamadık! Daha yüksek sesle tekrarlar mısınız?