El Saka kaşarı ve Kuntoğlu

Recep Çınar
Gazetelerden okuduk, televizyonlardan dinledik. Konyaspor’un, Gençlerbirliği’nin kapının önüne bıraktığı Mısırlı El Saka ile ilgilendiğini. Ara transfer döneminde bitirmek istiyormuş  Konyaspor yönetimi. Yönetimden herhangi bir yalanlamaya ve aksi bir değerlendirmeye tanık olmadık bugüne kadar. “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz”mış. Mısırlının Konya’da ev tuttuğu bile fısıldanıyor kulaktan kulağa
Demek ki, istihbarat doğru!
Aksini söyleyebilmek mümkün değil. El Saka, bu ligin en “kaşar” yabancı oyuncularından biri. Şüphe götürür mü? Kesinlikle hayır. Sıradan ve parası olmayan her takımın havada kapmak isteyeceği bir savunmacı o. Kendi kalesine attığı gollerle hep, gol krallığının zirvesinde dolaşması, bir farkın eseri. Boşuna değil. Ama, bir de madalyonun öteki yüzü var.
Konyaspor’un eksikliğini hissettiği bir oyuncu tipi değil El Saka. Eğer elinizde bu savunmacı tipinin daha popüler muadili İsmail Güldüren, Ömer Gündostu, Miloş varsa, futbol aklı bu olası transferi “doğru” olarak kabul etmez. Transferin, isme göre değil, ihtiyaca göre yapılması gerektiğini umarız şimdi de, ıskalamaz bu yönetim.
Dahası, yine yanlış ata oynamaz.
Birbirlerini tamamlayan oyunculardan kurulu ideal bir takım için, yere sağlam basabilen ve sırtı kaleye dönük oynayabilme özelliği olan bir forvet tipine ve orta sahanın yükünü omuzlayacak oyunculara ihtiyacı var  Konyaspor’un. Mısırlı ve de tescilli “kaşar” El Saka’ya değil.
Eğer  Konya ve Konyaspor yönetenlerin daha büyük hedefleri varsa, bu takımın alternatif oyunculara değil, takıma direk katkı yapacak oyunculara gereksiniminin olduğunu bilmeli. Başkan Kuntoğlu ile Giray Bulak’ın bu yönde açıklamaları var. Özellikle yabancı oyuncu konusunda çok dikkatli olmakta fayda var. Tehoue transferi ibret alınacak bir örnektir. Tehoue’ye Vashington, Sabin, Gomez, Eder ve diğerlerini de ekleyebiliriz. Elimizde patlayacak “bomba” transferler yapmanın bir alemi yok. Yönetim  bu konuda uyanık olmalı. Transfer konusunda ince eleyip sık dokumalı.
Demek istediğim eğer bir Yattara’yı bir Roberto Carlos’u ya da bir Lincoln’u Konya’ya ve Konyaspor’a getiremiyorsanız, yabancı transferine son verin ya da şehri ve kulübü bu oyuncuların transfer teklifinizi kabul edebileceği bir seviyeye getirin. Konyaspor’u tavan yapmış futbolcuların “evet” diyebileceği bir düzeye getiremeyeceğinize göre, yabancı transferinden vazgeçin. Geçmişte yaşadık, ‘yeşillik olsun veya kadro renklensin’ diye transfer edilen oyunculara verilen deve yükü milyon dolarların kimleri zengin ettiğini!
xxx
Ve Mehmet Ali Kuntoğlu.
İstediği kadar “yıkılmadık, dimdik ayaktayız” dese de, yüreğinde fırtınalar esiyor, ruhunda kasırgalar kopuyor. Yapayalnızlığın ve çaresizliğin acısını bütün bedeninin en derinlerinde yaşıyor. Kan kusmasına rağmen, kustuğu kana kızılcık şerbeti süsü vermesi, “telmaşa”dan değil, “çelik” gibi Konyalı ve Konyasporlu olmasından kaynaklanıyor.
Göreve geldiğinde, dikensiz gül bahçesi bulmadı karşısında. Dahası, bilerek, isteyerek ve de severek geçirdi sırtına ateşten gömleği. Ama, hesap edememişti bu kadar terk edileceğini, sırtından hançerleneceğini ya da yalnız bırakılacağını.
Ve en önemlisi de Konyaspor için çaldığı her kapıda “cüzamlı” muamelesi görmesi canını acıtmış, yüreğini dağlamıştı. Konyaspor’un, Konya’nın sırtında bir “kambur” olduğu gerçeğini anladığında da, atı alan Üsküdar’ı geçmişti.
Bütün bunları niye yazdım.
Konyaspor’u, Konya’nın sırtında bir “kambur” gibi gören zihniyetin çoğunlukta olduğu bir şehre, süper ligin lüks olduğunu düşündüğüm için.
Acı, ama gerçek bu.