EKRAN ZİKRİ

Süleyman Küçük

Post modern hayatta her şeyin birer birer ayağa düştüğü gibi bin yıldır tekke ve dergâhlarda yapılan zikir de tabir caiz ise ayağa düştü ve ekranda yapılır oldu.

Kötü mü derseniz, elbette amacının millete ekrandan dini öğretmek gibi bir gayesinin olmaması nedeniyle iyidir diyemiyoruz

Esasında öyle olmasa da Kurtlar vadisi ile başladığı kabul edilen senaryo gereği kurgulanan ekran zikri daha sonraları Muhteşem Yüzyıldaki Bektaşi zikri, Alef Dizisindeki semanın da olduğu zikir sahnesi, yunus emre dizisinde zikir sahnesi, Payitaht Abdülhamid deki Zikir ve Savaş Sahnesi, şimdilerde Diriliş Ertuğrul, Kuruluş Osman ve Selçuklular tarihini kurgulayan Uyanış dizilerindeki gösterişli zikir sahneleri ile devam ediyor

Kurgulanan diyoruz çünkü ekrandan tarih öğretmek, hatta daha ileri gidip tarih yazmak nasıl yanlış ise, ekrandan zikir öğretmek de o kadar yanlış.

Doğru öğretilmeyen tarih nasıl insanları büyük yanlışlar doğuracak sonuçlara götürebilirse, gösteri amaçlı kurgulanmış şekli ile sadece görsel olarak kullanılan bir argüman olarak zikir sahnelerinin dizilerde ve filmlerde kullanılması da belki de doğru öğretilmeyen tarihten daha fazla yanlışların oluşmasına sebep olabilir.

Çünkü İslam dininde zikir tekke ve dergâhlarda sınırlı sayıdaki dervişlerin katılımını saymazsak toplumsal olarak yapılan bir ibadet değildir.

Hele hele filmlere ve dizilere gösterilen ilgilerin artması için veya arada bir milletin gazının alınması için yalanlar üzerine kurgulanmış bir tarihe kutsallık kazandırmak için yapılacak bir teatral gösteri değildir.

Televizyonlarda önceleri “Esma ül Hüsna” seslendirmesini birbirlerine  “Esma ül Hüsna'yı seyrettin mi? diye soran insanların o kısa sunumdan sonra Esma ül Hüsna'nın hayatlarında belirleyici olmasını nasıl beklemedi isek şimdi de televizyon dizilerinin yönetmenlerce en can alıcı bölümü olarak kotarılan zikir gösterisinden sonra da insanların hayatlarının her anında zikrin yer almasını elbette beklemiyoruz.

Çünkü tv dizilerinin geçmiş uygulamaları bunun örnekleri ile doludur.

Payitaht dizisinde şeyh efendi ve müridan ile birlikte sağa sola sallanarak zikir yapan hükümdar kısa bir süre sonra verilen reklam arasında faizli banka kredilerinin reklamını yapar ama hala seyrettiği zikrin vecdi içinde olan milletten en küçük bir tepki gelmez.

Osmanlının kuruluş dönemlerini tarihi gerçeklere aykırı bir şekilde kurguladığı defalarca yazılıp çizilmesine rağmen reyting adına iktidara dönük söylemlerini daha da fazlalaştırarak devam eden dizideki rolün heyecanına kaptıran millete evde tv karşısında başına börk giydirip mutfaktan bulduğu derme çatma bıçak, tencere kapağı ve balta ile gazaya kaldıran başrol oyuncusunun verilen ilk arada faizli banka reklamında başrol oynaması bile millete dizinin devamı gibi gelmiştir.

Korkulur ki bu gidişle şimdilerde diğer dizilere bakarak yapımcısına ve oyuncusuna belki de daha fazla kazandıracağı düşünülen Selçuklu dizisinin beklenilenden daha fazla bir başarı yakalaması durumunda bir başka bankanın reklamının da dizideki zikir sahnesinden hemen sonra yayınlanacak olması da milleti daha fazla derin bir uykuya dalmasına vesile olacaktır.

Zikrin çok önemli bir mecburiyet olmadıkça Tekke ve Dergâhların dışında yapılmaması ve özünden taviz verilmemesi gerektiği açısından bakılınca da sözü bir miktar Hz. Mevlana Anma Törenlerinin düzenlendiği Aralık ayında Konya dışında yapılmaması gerektiği şeklinde ifade edilen karşı çıkışların tv ekranlarında gösterildiği kadarıyla kılıç kuşanma törenlerinde bile yapıldığında ses çıkarılmaması oldukça garip bir çelişkidir.

Ezanın ve Kuranın belli dönemlerde asli hali ile okutulmasının ve öğretilmesinin yasaklandığı ve bu uğurda insanların idam edildiği bir ülkede şimdiki durumda milletin gözünün içine baka baka asli lisanı ile Ezan ve Kuranın okunması hatta zikir meclislerinin yayınlanması neyine yetmiyor diyenler olabilir.

Televizyon ekranlarında yalan yanlış kurgulanan bir tarih adına böylesi bir kurgusal ibadet rüzgârının estirilmesi ne dramatik ne de trajik bir kurgusal bir gerçeklik adına savunulacak bir şey değildir.

Hangi dizide olursa olsun gösterilen zikir meclislerinin görüntüsü olsa olsa içinde yaşadıkları lüks ve ihtişam içinde olan insanların gönül tellerini titretecek bir lüks görüntüden başka bir şey olmadığına inanıyoruz.

Çünkü dizilerdeki zikir meclislerinin gizemli görüntüleri daha fazla kazanç elde etmek gayretinin ekrana yansıyan görüntüsünden başka bir şey değildir.

Bunu ifade etmemizin nedeni ilahi vahyin bizatihi kendisinin zikir olarak ifade edilmesinden yola çıkarak insanın zikrinin, kişinin kendisinden başlayarak sonrasında çevresini ilahi murada daha fazla uygun hale getirecek şekilde hayata uygulanacak olması prensibinin gözden kaçırılıyor olmasıdır.

Aksi durumda zikir usulü ve adabının sadece kelimelere ve görsel bir gösteriye dönüştürülüyor olması insanları zikir konusunda bugünkünden çok daha büyük yanlışlara götürebilecektir.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (7)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.