Türkiye'de Aralık 2003’te gerçekleşen yüzde 25,3’lük enflasyondan sonra Eylül 2018’de % 25'e dayanan enflasyon rakamlarını gören vatandaşlar mecburen ekonomide olan biteni anlamaya çalışıyor.
Aslında vatandaşın esas anlamaya çalıştığı şey çarşı pazardan mutfağa yansıyan yangının 2019’da devam edeceğine dair olumsuz ihtimallerin gittikçe güçlenmesinden sonra olup bitenin ne olacağı korkusudur.
Gazete ve televizyonların daimi hatta neredeyse kadrolu yazar ve yorumcularına bakınca doğru dürüst rahatlatıcı bir haber alamayan vatandaşlar ekonomide en kötü senaryo olarak dillendirilen tehlikeden çekindikleri için eski korkularının gereğini yapıyorlar.
Çünkü AKP hükümetleri öncesinde yaşanan yüksek enflasyonun ve düşük büyümenin bir daha yaşanması milletin tekrar bir gecede fakirleşmesi anlamına geliyor.
Eylül ayı enflasyonun ekonomide büyümenin sona erip Ülke genelinde durgunluk sürecine girilmesi ihtimali insanları sadece hükümetin aldığı önlemlerle kalmayıp kendince de bir takım ekstra önlemler almaya zorlaması sonucunda da piyasada bir zam furyasını başladığı görüldü.
Hafta başında açıklanan Enflasyonla Topyekûn Mücadele Programı ile elektrik ve doğalgaza 3 ay süreyle zam yapılmayacak olması en azından son ayda yapılan zammı geri alınmak suretiyle indirim yapılmasını bekleyenlerde hayal kırıklığına sebep olmuştur.
Bu arada Enflasyonla Topyekûn Mücadele Programı kapsamında mücadeleye katılacak zincir marketlerin sayılı ürünlerde yüzde 10 kadar bir indirim uygulayacaklarını açıklamaları hükümetin başarısı gibi görülse de yangının devam ettiği esas yer olan çarşı pazarı pek etkileyecek gibi gözükmüyor.
Çünkü Enflasyonla Topyekûn Mücadele Programının toplum tarafından ne kadar sahiplenileceği konusunda ciddi endişeler var.
Bu endişenin temel kaynağı da küçük esnaf ve ticaret erbabının üzerinde kalan zam sağanağının henüz sona ermemiş ve hala da zam yapılıyor olmasıdır.
Hükümetin uygulamaya koyduğu sıkı para ve maliye politikalarının her seferinde kendi aleyhine olduğunu görenler ellerindeki mallara oldukça yüksek oranlarda zam yapmış olmaları kısa vadede kazanç gibi gözükse de uzun vadede çok işe yaramayacağını bilen ticaret erbabı böyle giderse yeni zamları yapmaktan çekinmeyecektir.
Bu aşamadan sonra yapılacak her zam ise zam yapanlara çok bir kazanç sağlamasa da hükümetin enflasyonla mücadelesini zaafa uğratacaktır.
Bu sebeple sıkı para ve maliye politikalarının başarıya ulaşmasının tek şartı yukarıda bahsedildiği gibi Toplum tarafından sahiplenilmesine bağlıdır.
Her zaman söz konusu olan ancak bir türlü sağlanamadığı görülen toplumsal konsensüs sıkı para ve maliye politikalarının başarıya ulaşmasında elbette çok önemlidir, ama baş şart değildir.
Hatta hükümet ile iş dünyasının temsilcilerinin sıkı para ve maliye politikalarının açıklandığı toplantıda bir arada olması da bu aşamada sadece siyasi bir argüman olarak kalır.
Herkes bilir ki bu ülkedeki döviz kurları söylenildiği hükûmetin uyguladığı politikalardan çok dış güçlerin baskısı ile artıyorsa sıkı para ve maliye politikalarının başarıya ulaşması ve hükümet dâhil herkesin şikâyet ettiği enflasyonun geriletilebilmesi için bu programdaki önlemlerin tek başına yeterli olamayacağı ekonomide yeni bir enflasyonist dış müdahale olmaması için yüksek olan kurlarda eski seviyelerine yakın bir seviyede düşüş ve dengelenme sağlanması gerekir.
Ancak bu düşüşten sonradır ki programdan en çok olumsuz etkilenecek olan tüketicilerin açıklanan önlemlere güvenmesi ve inanması sağlanabilir.
Bizim milletimiz Hükümet hangi kararları alırsa alsın alacağını nerede daha ucuza bulursa gidip oradan satın alacaktır.
Bu sebeple Hükümetin uygulamaya koyduğu programın başarıya ulaşmasını sağlayacak en önemli şey Milletin gerçek olaylar ve rakamlarla ekonomik durum hakkında bilgilendirilmesi ile toplum tarafından sahiplenilmesi olacaktır.
Aksi durumu düşünmek bile bilinenden daha çok tehlike barındırır.