Türkiye depremlerle ve ekonomiyle sallantılar geçiriyor! Yağışlar az ve sular azalıyor! Kuraklık şikâyetleri, paranın değeri kalmadı yakınmaları vb. Allah ahvalimizi /hal, durum iyiliğe tebdil /değişim eylesin.
Ekonomi insanı kendine mi getiriyor, kendinden mi götürüyor? diye soralım. Maalesef ekonomi insanı maddi-manevi etkileyen bir unsurdur. İnsanı ve toplumları buhrana sokabilecek bir unsurdur. Tarihte bilinen kıtlık yıllarından birisini hatırlayalım. Yedi yıl süren bereket yıllarını çok iyi değerlendiren Yusuf (as), ekilecek bütün alanları ektirmiş, silolar, depolar yaptırmış, ekinleri başaklarından ayırmadan depolamıştı. O bu tedbiri ile buğdayın çürümesini önlemiş oldu. Bolluk içindeki yedi yıldan sonra sıkıntı ve darlık yılları gelip çatmıştı. Mısırda yağmurlar yağmaz olmuş, sular kurumuş, kasıp kavuran kıtlık yılları başlamıştı. Bu öylesine bir kıtlıktı ki Sevgili Peygamberimizin (sa) kendilerine zulmeden Mekkeli müşrikler için bedduasına konu olmuştu: “Allah’ım! Yusuf’un yedi kıtlık yılı gibi yedi yıllık bir kıtlık ile onları başımdan sav!” diye beddua etti. Böylece Kureyş, öyle bir kıtlık yaşadı ki kemikleri bile kemirip yediler. (Buhari)
Buhran dediğimiz şey aslında hastalığın en şiddetli ve ağır dönemi, birdenbire gelen ve kısa süren hastalık nöbeti. Bu durum alışılmışın dışında bir kriz oluşturabiliyor. Bu krizin mütemadiyen devam etmesi/ ara vermeden, sürekli olarak olması sıkıntıyı büyütebiliyor.
Genellikle finans kaynaklı krizler dediğimiz ekonomik krizler makroekonomik yapının bozulmasıyla ortaya çıkan buhran dönemleridir. Bilinen Büyük Buhran veya 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı, 1929'da başlayan (etkilerini ancak 1930 yılının sonlarında tam anlamıyla hissettiren) ve 1930'lu yıllar boyunca devam eden ekonomik buhrana verilen isimdir. Bu durum bu buhran, farklı ülkelerde farklı tarihlerde sona ermiştir.
Ülkemizde ‘buhranı körükleyen ‘kriz üfürmeleri’ diyebileceğimiz; 1946,1948, 1974 ve 1980 (Petrol krizleri), 1982 Bankerler Krizi, 1990 Körfez Krizi, Nisan 1994 (5 Nisan Kararları) krizi, Kasım 2000 krizi, Şubat 2001(Kara Çarşamba) krizi, 2008 krizi, 2018-2021 döviz ve borç krizi gibi finansal çalkantılar eksik olmamıştır.
Bu gün bu buhranların ekonomik tarafından baktığımız gibi sosyal / içtimai, siyasi, fikri / düşünsel, gayrı ahlaki çözülmeler, mutaassıp / körü körüne tutumlar, taklitçi yaşantılar, iç ve dış etkiler vs. yönlerinin de olabileceğini bilmeliyiz.
İnsan ve toplum hayatında birdenbire olan fizyolojik değişiklikler bir kriz belirtisidir. Yine İnsanı şiddetle etkisi altına alan rûhî sıkıntı da buhranın bir göstergesidir. Bu gibi durumlardan Allah inancımızı sarsmadan kurtulmamızı sağlasın. İnşirah suresi 5 ve 6. Ayette “Muhakkak ki her güçlükle beraber bir kolaylık vardır. Evet, doğrusu her güçlüğün yanında bir kolaylık vardır.” Buyrulmaktadır. İnşirah “açılıp genişlemek, huzura kavuşmak” anlamlarına gelmektedir. Cenabı Allah bizleri de zorluklara karşı sabırlı olabilme gücü, iradesi versin. Bizlere kolaylığı göstesin, gönül ferahlığına ve huzura kavuşabilmeyi nasip etsin.
Allah cc Araf-96.ayette “Eğer, o memleketlerin halkları iman etseler ve Allah’a karşı gelmekten sakınsalardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereketler(in kapılarını) açardık...”buyurmaktadır. Bu işler biraz da ‘değer’ ile değerlendirilmelidir. Nasıl yani? Şöyle ki; insan ve eşyanın değeri kendimize ve eşyaya yüklediğimiz anlamda gizlidir. Ters bir orantı var ikisi arasında. Düşünürsek! birinin değeri artarsa diğeri düşer diyebiliriz. Ekonomi ve buhran sözcüğünü yan yana koymaktansa, Allah cc imtihanımızı büyütmesin düşüncesinde ‘teenni’ ile hareket etmek; ekonomi ve kanaat, ekonomi ve infak, iktisat ve yetinme sözcüklerini bir arada yaşantımıza almak daha doğru olacaktır. Çünkü insan düşündükçe kısır döngüsünde kalır; bu durum da buhranı körükleyen ‘kriz üfürmeleri’ olur. Kişinin kendisini olmadık düşüncelerle boğması, perişan etmesi ne yazık durumdur. O zaman güçlük başımıza geldiği zaman feryat figan etmeden sabır göstermek gerekir. Allah cc katındaki değerimizi artıracak imanımızı ve salih amellerimizi artırsın, kabul etsin.
İktisadi olarak konuşuyoruz, sanayimizi, imalatımızı üretime dönük başarı ve kalkınmaya teşvik etmeliyiz. Kolaylık hem insanı hem cemiyeti hem de devleti tembelliğe sevk etmemeli, çalışmaya teşvik edici ortam ve imkânlar olmalıdır. Böylece gayretler ve onun peşinden geleceğine inandığımız ‘kolaylık’ olsun! Allah’ın izniyle ülkemizde bolluk anlamında artma ve ilerleme durumu hasıl olsun.
Talak suresi 2. ve 3. ayet mealleriyle yazımızı bitirelim: “…Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu gösterir. Ve ona hiç beklemediği yerden rızık verir. Kim Allah’a dayanıp güvenirse Allah ona yeter. Şüphesiz Allah dilediği şeyi sonuca ulaştırır. Allah her şey için bir ölçü koymuştur.”