Ekmek Fırını

Mervenur Dalbudak

Bir süredir ortalıklarda yoktum. Sanmayın ki yazacak bir şeyler bulamadım. Yazacak, anlatacak, paylaşacak o kadar çok şey var ki. Hayat aynı gündelik telaşında akıp gidiyor. Bu gün yine sabah oldu. Güneş mavi göğe uzanırken kimine göz kırptı kimine surat astı. Çünkü kimimiz doğan yeni günden umutluyken kimimiz sitemkârız. Dedim ya gündelik hayat telaşı…

**

Bu gün yeni doğan bir bebek gözlerini açarken dünyaya başka bir yerlerde son nefes verildi. Bu gün bir yolculuğa çıkıldı, aynı anda kapı çalındı uzaklarda. Mesai başladı “Bismillah” ile öbür tarafta feneri söndürdü birisi. Hastane koridorlarında adımların sesleri konuşurken mezarlıkta dualar fısıldadı aynı anda.

**

Bir çiçek dalından yaprağını azat ediyordu bir tomurcuk zarından taşıyordu o esnada. Serçe su birikintisi içinde minik yüreğini ferahlatırken bir balık takıldı oltanın ucuna. Yeni bir kitabın kapağı açıldı yanında bir bardak çayla son satırlara gözyaşı damlası düştü hikâyenin ardında. Nikâh memurunun sorusuna da “evet” denildi hâkimin sorusuna da “evet” farklı ses tonlarında. Birinde yürek çarpıntısı heyecanla, birinde tükenmişlik kalp yorgunluğunda…

**

Bunların hepsi o göğe yükselen güneşin gölgesinde, aynı zaman diliminde birbirinden bağımsız yaşanıyor. Tabiat canlı, hareketli, dinamik ve başında adı insan olan korkunç bir yaratık var. Kendi nefsine köle dünyaya hükmetme arzusu içinde debelenen korkunç bir yaratık. Bunca tezatlıklar arasında en büyük çatışma insanını içinde yaşanıyor. Zalimlikle merhametin verdiği büyük bir savaşın piyonlarıyız.

**

Ne vakit yazmaya yeltensem bir heyecan kaplıyor içimi bazen cümleler alıp başını gidiyor söz geçiremiyorum. Bu çağın acemisiyim ustalıkta da gözüm yok. Bir süredir okunmaya hasrettim. Böyle bir yazı çıktı ortaya. Ekmek fırını önünde birkaç dakikalık duraksamada zihnimde bu satırlar canlandı. Şimdi alakasını sorguladığınızı hissediyorum. Hemen açıklayayım hakkınızdır.

**

Bir metrelik kapı eşiğinden dakikalar içinde onlarca insan geçti. Mayalanmış hamur kokusu ile fırından yeri çıkan sıcak ekmek kokusu havaya yayılmış. Kimisi yeni çıkan sıcak ekmeğin buharlaştırdığı poşetiyle çıkıyor kapıdan kimisi bir önceki günden kalan bayat ekmeğin pahada hafif yükte ağırlığıyla. En çok da dikkatimi kıyafetleri boyadan, sıvadan biçim değiştirmiş inşaat işçileri çekti. Koltuğunun altına bir ekmek sıkıştırmış bin bir güçlük hatta belki de ölük tehlikesi bir gün geçirmek için inşaata gidiyor.

**

Seyrine daldığım birkaç dakikalık manzarayı havaya eklenen teze poğaça kokları içinde ardımda bırakarak yürüyorum. Çünkü güneş çoktan yerini aldı ve bana göz kırptı. Kendi gündelik telaşlarım birazdan mesaisine başlayacak. Bu yazı da her zaman ki gibi takdiriniz için yerini almayı bekliyor. İnsanlık denen sözde hükümdarlığımızın vicdan bayrağının bu gün herkes için dalgalanması umudu ile…MONAROZA