Daha önceki yazılarımızda ‘eğitim aslında irâdenin eğitilmesidir’ demiştik. Evet, okul çatısı altında bilginin yanı sıra neslin irâdesi, sevgiyle iyiliğe ve hayra yönlendirilmelidir. Öğrenci sevgiyle, isteyerek koşa koşa okuluna gelmeli, şuurla-bilinçle evvela ruhlar eğitilmelidir. Pek tabi bu iş kâide ve kuralsız yapılamaz. Bu husustaki en ufak eksiklik veya ihmalkarlık yâhut gelişigüzel bir davranış kişilerin rûhunda tâmiri imkansız oluşumlara sebebiyet verebilir. Her iş belli bir disiplin ve ciddiyet üzere yapılmalı öyle olmazsa bugün olduğu gibi pek çok problem baş gösterir.
Günümüz eğitmenlerindeki kontrolsüz davranışlar öğretmenlik mesleğinde saygısızlık meydana getirdi. Pedagojik bir kontrole sâhip olmayan muallimler aynı kendileri gibi kontrolsüz tâbiri câizse; ‘kimseyi takmayan, kural tanımayan, kâideler umurumda bile değil’ anlayışında talebeler ortaya çıkardı. Devir öğretmeni döven-söven, onunla aynı masada okey oynayan, yanında sigara ve içki içen öğrenciler yetiştirdi yâni öğretmenin saygınlığı kalmadı. Neticede bu durum öğretmenlik mesleğinin şerefini düşürdü, okullara itimat kalmadı.
‘Disiplin çok sarsıldı. Mektebin içinde ve dışında, onu baltalayan bunca âmiller varken, elbette sarsılacaktı… mektebin şahsiyeti yıpratıldı, cezâ sisteminin hakikaten yok denecek hâle getirilmesi, en büyük gafletti. Suçluyu değilse bile suç hâdisesini cezâ ile karşılamayan bir içtimâi organ felce uğramış sayılır. Vicdan tepki kâbiliyetini kaybetmiş demektir. Yalnız, cezâ anlayışına dikkat edelim; her şeyden önce bilinmelidir ki, cezâ, her zaman şiddet veya kırbaç değildir; tehlikeyi karşılayan müdafaa âletidir… Bâzen bir vicdansıza, vicdanla ve âlicenaplıkla karşı gelmek, en büyük cezâdır. Sözleriyle saldıran bir şaşkın adama karşı da sâdece susmak bir cezâ olur.
Cezâ anlayışını kaldıran sistem, hakkın tahammül etmeyeceği bir duygusuzluk doğuruyor. Vicdan bundan şikâyetçidir… Adâlet serbestçe mesul edilmezse, hem mektebin vicdânı emniyetini kaybeder, hem de mektep, mesul olmasını bilmeyen vicdanları yetiştirir. Mektepte varlığı hissedilen huzursuzluğun başlıca sebeplerinden birisi budur. Disiplinsiz ne bir millet, ne bir ordu, ne bir âile, hatta ne bir ticârethâne idâre edilir.’ (Nureddin Topçu, Türkiye’nin Maarif Davası, İst, 2019, s.103-104)
Günümüzde öğrenciler eğitim yaptıkları okullarda güya ‘hürriyet’ adına pek çok kuralsızlıkla muhataplar. Öğretmenler ve öğrenciler eğitim mekanlarında öyle durumlarla karşılaşıyorlar ki, kuralsızlık neredeyse başa belâ oluyor, iki tarafta ne yapacağını bilemez keyfi tutumlar takınıyor. Genel geçer pek çok ‘eğitim kontrol kâidesi’ hürriyet adına ıskalanıyor bunun sonucunda birçok eğitim bozuklukları gelişiyor, istenmeyen davranış yanlışlıkları ortama hâkim oluyor. Yeni yetişen nesil öğretmeni takmıyor, müdürü takmıyor ana-babayı okuluyla ilgili yanlış bilgilendiriyor. Veli de çocuğunun tecrübeden yoksun yorumları ile hareket ediyor. Tabi insanları doğru yönlendiren disiplin anlayışı olmadığında iki tarafta yıpranıyor, zarar görüyor, tahribatlar istenmeyen vakalar geliştirebiliyor.
‘Mektep hayâtına dışarıdan teoriler teklif edenler bilmiyorlar ki, hürriyet, kâidesizlik demektir… Kâideler olmadan hür olamayız. Kâidesizlik içtimâi hayatta anarşiye sürükler, ferdi, içgüdülerinin esiri yapar. Disiplin cemiyetin şuurudur. Gençlerin mektep duvarları arasında bir esâret hayâtı geçirir gibi bunalmada oluşları, mektebin havasına serpilen sevginin azlığından olduğu kadar, gencin hareketlerine huzur ve emniyet verici kâidelerin yokluğundandır.’ (A.g.e, s.104)
Hakikaten disiplin konusu uzun süredir eğitimde âdeta kanayan bir yaradır. İdâreciler, eğitmenler yanlış gördükleri davranışı düzeltmek adına hiçbir yaptırım yetkilerinin olmadığını düşünüyorlar bâzen ne yapacaklarını bilemiyorlar zira her şey yasak. Çocuğu azarlamak yasak, tekdir yasak, disiplin cezâsı yasak, sınıfta bırakmak yasak ama her türlü davranış bozukluğu serbest, bu da olmaz bir şey. Bunları yazarken pek tabi ki, terbiye etmek adına dövelim-tekdir edelim demek istemiyoruz ancak farz edelim ödevini yapmamakta ısrar eden çocuğa aşama aşama belli yaptırımlar uygulanmalı onu keyfine bırakmamalı. Eğitim senesi içinde denetim adına gelen müfettişler öğretmenlerden öğrenci başarısının hep yüksek olmasını isterler. O başarının sağlanması da kural işidir. Keyfilikler kişiyi nefsiliklerinin esiri yapar. Unutulmasın disiplinden amaç yapmaktır yıkmak değil. Vesselam.