Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, "Ben TEOG olayını istemiyorum ve bunu da artık yanlış buluyorum. TEOG'un kaldırılması lazım. Biz TEOG'la mı geldik? Ne TEOG vardı, ne bir şey vardı"açıklaması sonrası Milli Eğitim Bakanlığı’nın çalışması ile Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) sınavının kaldırıldığı açıklanmıştı. Aniden alınan karar sonrası kamuoyunda pek çok tartışma çıkmıştı. Tam bu süreçte değişen müfredat ve kitaplarda bulunan FETÖ unsurları, milli ve manevi değerlerimize aykırı yayınlar tekrar ‘Eğitim sistemi’ üzerindeki eleştirileri artırdı. Eğitim sistemindeki sorunlar ve milli bir eğitim politikamızın olmayışı konusu hemen hemen tüm kesimler tarafından kabul ediliyor.
HER BAKAN SİSTEM DEĞİŞTİRDİ!
Milli Eğitim sistemi Türkiye’de en çok sorun yaşanılan alanlardan birisi olarak tescillenmiş durumda. AK Parti iktidarları döneminde 6 bakan değişti. Her bakan değişiminde ise bakanlar bir önceki sistemin sorunlu olduğunu ve değiştirilmesi gerektiğini ifade etti. Değişen sistemler ise aslında bir şeyin değişmediğini gösterir nitelikte. Kasım 2002’de göreve gelen Milli Eğitim Bakanı Erkan Mumcu, “Eğitimi sil baştan değiştiriyoruz” diyerek bazı yenilikler yaptı. Mart 2003’te göreve gelen Bakan Hüseyin Çelik ise önceki sistem problemli olduğunu ve değiştireceklerini söyledi. Mayıs 2009’da göreve gelen Nimet Çubukçu da “Eski sistemi değiştiriyoruz” dedi. Temmuz 2011’de göreve gelen Ömer Dinçer de geleneği bozmayarak, “Böyle sistem olmaz. Sistemi değiştiriyoruz” dedi. Ocak 2013’te Bakanlık koltuğuna oturan Nabi Avcı da sistemin çok sıkıntılı olduğunu ve değiştireceklerini ifade etti. Mayıs 2016’dan beri görevine devam eden İsmet Yılmaz da, “Böyle sistem mi olur? Sistemde köklü değişiklik yapıyoruz” demişti. Yaşanan değişimlere rağmen eğitim sisteminin olmadığı herkesçe konuşuluyor.
EĞİTİM MİLLİ KİLİĞİMİZE UYGUN OLMALI
Şuurlu Öğretmenler Derneği (ÖĞDER) Konya Şube Başkanı Yavuz Aydın, eğitimde günübirlik değişikliklerin, mevsim gibi adet haline geldiğini belirterek, “Her bakanımız başa geldiğinde 'sistem değişmeli' diyor. Eğitimdeki yanlışlıklar, aksaklıkların tedavisi mümkün değil. Eğitim politikamızın milli kimliğimizle örtüşmesi lazım. Bu şu anda yok. Adı milli ama sistemimizin millilikle bir alakası yok. Bu işin uzmanları oturacaklar, işin temelinden başlayacaklar. Özellikle öğretmen yetiştirme müfredatının yeniden gözden geçirilmesi lazım. İyi bir müfredatınız olabilir ama öğretmeniniz iyi yetiştirilmemişse o eğitim yine aksar” dedi. TEOG’un aniden kaldırılmasına da değinen Aydın, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ani bir sistem değişikliği yapıldı. Bir otomobil çıkarılacaksa bir önceki modelin iyisi olması lazım. Yeni versiyon çıkacaksa önce tanıtılır. Bizde değişiklikler, yarın zil çalınacak, akşamına sistem değiştiriliyor, sınav kaldırılıyor. Kural değiştirilir ama yenisinin organizasyonu yapılır, ortaya konulur. Bu şekilde yapılırsa ortaya belirsizlik çıkar. Kaldırılmadan yenisinin ortaya konulması lazım. Ortaya bir fikir atılıyor, altı doldurulmaya çalışılıyor.”
YÖNLENDİRME SİSTEMİ YOK
“Bir sürü sınavımız var fakat öğrenci yönlendirecek bir sistemimiz yok” diyen Aydın, konuşmasına şöyle devam etti: “Yönlendirme sistemi yoksa sınav kaçınılmazdır. İmam Hatip’te okuyan bir öğrenci ilahiyata hazırlanıyor. YGS’de 160 soru var. 40 matematik 40 Türkçe vesaire. İlahiyatı ilgilendiren bir tek soru yok. Çocuk teknik bir bölüme gidecek, alanı ile ilgili bir tek soru yok. Sınav gerçeği Türkiye’de artık oturmuş. Yabancı dil sınavlarından KPSS’ye kadar pek çok sınav var. Türkiye sınavlar ülkesi durumuna geldi. Biz Şuurlu Öğretmenler Derneği olarak, milli bir eğitimine geçmeden, yönlendirme eğitimine geçmeden çocuklarımızı eğitemeyiz diyoruz. Yönlendirme eğitimi, Osmanlı’da da Selçuklu’da da vardı. Herkesin kabiliyetine, kapasitesine göre yönlendirme yapılması gerekir. Çocuğumuzun puanı tıpa tutuyor ama çocuk kan görmeye dayanamıyor. Bu kabul edilemez. Milli bir eğitim politikasına kavuşmamız lazım. Aşağılık psikolojisinden kurtulmamız lazım.”
MÜFREDATLAR YÜZKARASI
Kitaplarda bulunan yanlışlıklara da değinen Aydın, sözlerini şöyle sürdürdü: “Müfredatlarımız yüz karası. Kitapları kim hazırlıyor muamma. Fulbright Eğitim Komisyonu halen eğitim sistemimizi yönetiyor mu muamma. Sanki kitapları başka biri hazırlıyor. Kindi kitaplarımızı kendimiz değil, Batı kafalılara hazırlatıyoruz. Kendi medeniyetimizi kötülüyoruz kitaplarda. Darwinizim’i bakanımız savunuyor. Bizi dışarıdan denetliyorlar. Bu sorunlu şeyleri kitaplarımıza kim sokuyor. Eğer bakanlık bunları tespit edemiyorsa o koltuklarda oturmanız hata.
“Belaların biri de karma eğitimdir” diyen Aydın, sözlerini şöyle sürdürdü: “Böyle Çağdaşlık, hürriyet gibi kelimelerle bizi oyalıyorlar. İnsanımızı asli değerlerinden uzaklaştırıyorlar. Yamyamlığı bize çağdaşlık olarak gösteriyorlar. Allah’ın emirleri uygulanıyorsa asıl çağdaşlık budur.”
BEDELİ HALK ÖDÜYOR
Türk Eğitim-Sen Konya 1 Nolu Şube Başkanı Tanfer Ata da Türkiye’nin birdenbire sınavı konuşacak bir gündeminin olmadığına işaret ederek, “Bu sınavlar çocuklarımızın geleceğini etkilediği için gelecekle ilgili kaygılarımız arttı. Bu kadar basit olmamalıydı. Eğitim, sınavlar, siyasete kurban edilmemeliydi. Sayın Bakan ‘Sınav bu yıl uygulanmayacak, Türkiye’nin önünü açıyoruz” diyor. Bu sözü tersten düşünürseniz, bugüne kadar yapılan sınav değişiklikleri ile ülkemizin önünü kapatan kendileridir. Aynı iddialarla kendileri sınav sistemini değiştirmişlerdi. 2004’te LGS idi, sonra OKS’ye dönüştü, daha sonra SBS, sonra TEOG getirildi. Hep aynı açıklamalar yapıldı. Farklı bir iktidar olsa bunu anlayışla karşılayabiliriz ama anlayış hep aynı. Bakanlar değişebilir ama bu ülkenin hiç mi eğitim politikası yok? Bakanlar sınav sistemini değiştirmekten başka ne yapmışlardır? Bakanlar gittiği zaman kimse bedel ödemiyor, bedeli halk ödüyor.”
EMİRLER DIŞARIDAN MI ALINIYOR?
“Ülkemizde bir eğitim politikası olmadığı için sınavlarla oynanıyor” diyen Ata, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bakanlığın resmi sayfasından bakabilirsiniz, öğrenci sayısı 5 milyon 554 bin. Ortaokuldan bu kadar öğrenci mezun olacak, unları sınavsız yerleştireceksiniz, bu aklın alabileceği bir şey değildir. 645 bin İmam Hatipli öğrencinin geleceği için mi 5 milyon öğrencinin kaderi ile oynanıyor? Cumhurbaşkanımız böyle bir açıklama yapılana kadar Bakanımızın bu sınavın kaldırılacağından haberi yoktu. Başkanlığa geçilmedi ama Cumhurbaşkanımız bir eğitimci gibi konuştu ve bu emir telakki edildi. Bakanımız iki yıldır çalışma yapıyorduk derken yalan söylüyor. Birileri dışarıdan direktif mi veriyor.? Türkiye eğitim açısından siyasete kurban edilmemelidir. Bunun vebalini kimse ödeyemez. Öğrencilerin mahallindeki okullara gitmesi mümkün değildir. Aklı selimin galip geleceğine inanıyoruz. Yine sınavla, garibanın da bir yerlere girebileceği bir düzen ortaya konulur umarım.
İYİYE DOĞRU BİR GİDİŞ YOK
Eğitim sisteminin iyiye doğru gitmediğini kaydeden Ata, konuşmasına şöyle devam etti: “İnsanın olduğu yerde sıkıntı tabii ki olacak. 1-2 yılda sorunların çözülmesini beklemiyoruz. MEB’de 1 milyon 100 bin personel var. Hepsi sıkıntılı. Müfredatlarda bu yıl değişiklik oldu. Çalışmalar bitti diyemeyiz. Müfredatları branş öğretmenleri uygular. Öğretmenlerimizi görevlendirdik, inceleme yapacaklar. Fakat Türkiye müfredat değişikliğine ihtiyaç duyuyor. Türk milletinin geleceği bu müfredatla yaşaması mümkün değil. Müfredat değişiklikleri ile uyutulan bir toplum mu amaçlanıyor? Endişelerimiz var. Mesela 7. sınıf din kültürü kitabında, 7. sınıf sosyal bilgiler, 4. sınıf Türkçe kitabında mevcut siyasi anlayışa ters bir sürü yanlış yayın var. Bu kitaplarda FETÖ övülüyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nın kitapların içeriğinden haberi yok. Devlet eli ile FETÖ övgüleri kitaplarda dağıtılıyor. 4. sınıf Türkçe kitabında ‘Müzik yeryüzüne nasıl geldi’ diye acayip bir okuma parçası var. Daha fazla buna benzer durumların çıkacağını tahmin ediyoruz. Biz Türk Milli Eğitim sisteminin plansız programsız olduğunu, hükümet politikası, devlet plakası olmadığını, özellikle insan kaynakları planlamasının yapılmadığını her dönem söylüyoruz fakat hiçbir şey değişmiyor. Öğretmen atama sistemindeki problemler kaldırılamadı. 2003 yılında devlet büyüğümüz konuşmasında KPPS’yi kaldıracağız, her mezun olan öğretmen olacak demişti. Günümüze geldiğinizde aynı devlet büyüğümüz, ‘Biz herkese iş vermek zorunda değiliz.’ diyor. KPSS artık yetmiyor, alan sınavı, sözleşmeli öğretmenlik getirildi, artık sınavların güvenilirliği yok, diplomalara, üniversitelere güvenemiyoruz, yeni yeni sınavlar getirildik. 2003’te bekleyen öğretmen adayı 80 binlerde idi şimdi atanamayan öğretmen yuvarlak hesap 500 bin. İki yıllıkları, formasyon alanları da hesaba katarsak 1 milyon bekleyen var. Öğretmen atama sistemi 4 kez değişti. Böyle bir anlayış olmaz. Bir öğrenci liseden mezun olup, üniversiteye giderken bir devlet planlaması olsa, şu alanda açık var, şu alanda fazlalık var belirlense bu öğrenciler istihdam olmayan alanlara gitmez. Böyle bir yapı yok. İnsan kaynağımız çok ama planlama yok. Öğretmen atamalarında hatalar yapılıyor. 4+4+4’te bunun sorunlarını yaşadık. 100 bine yakın norm fazlası öğretmen oluştu. Normal eğitime geçilecek, sabahçı öğlenci kalmayacak. Peki buna derslik sayımız müsait mi? Norm fazlası öğretmenler ne olacak? Atanamayan öğretmenler varken ücretli öğretmenler çalışıyor. Mutlu öğretmen yoksa, desteklenen öğretmen yoksa eğitimden başarı bekleyemeyiz. Parasal mevzulardan hiç bahsetmiyorum bile. Her sene bir köklü problem çözülürse eğitimde başarıyı yakalayabiliriz. Hükümetimiz arkasındaki desteği değerlendirerek, problemleri çözmelidir.”
HÂLİD ŞEN