Genellikle birbirini tamamlayan bu iki kelime aynı anlamda kullanılmaz. İkisinin de ayrı tanımlar ve icra ettikleri ayrı konumları vardır. Eğitim genel ve şümullü yani birçok şeyi kapsayıcı durumdadır. Öğretim ise daha özneldir. Öğretimi, insana faydalı bilgi kazandırmak, insanda vâr olan birçok kabiliyetin akli odaklı olanlarını geliştirmek adına icra edilen fâliyetlerdir diye tanımlayabiliriz. Öğretim, aynı zamanda zihin eğitimidir. Bu minvalde öğretim, eğitimin birçok konusundan yalnızca bir tanesine yönelir. Mesela; yabancı dil öğretimi, matematik öğretimi ya da ilköğretim veya ortaöğretim gibi.
Eğitimi, insanda vâr olan tüm yetenek ve ilgilerin hepsini birlikte bütünleştirerek yetiştirme ve geliştirme faaliyeti diyerek tanımlarız. Öğretimin bütün konuları eğitimin içinde yer alır. Bu sebeple eğitimin kapsadığı alan daha geniştir. Eğitimin içinde bireylerin bilgi edinme ve öğrenme durumları vardır., öğrenilen bilginin gereğini yapabilecek irade gücünün ortaya konması vardır. Yine öğrenileni uygulama alışkanlığının gelişmesi husûsu vardır.
Bireyler öğretimle pek çok faydalı bilgi kazanırlar. İnsanların bilgi seviyesi yükseldikçe, öğrenimi arttıkça daha doğru ve tutarlı hareketlerde bulunabilir. Karakteri gelişir, şahsiyeti oturaklaşır. Ancak eğitime ehemmiyet verilerek bunlar sağlanabilir. Eğitime önem verilmeden böyle bir kalite sağlanamaz. Eğer bu sağlansaydı bugün her öğrenim sahibi kişinin doğru, faydalı davranışlar göstermesi beklenirdi. Mesela; içkinin sağlığa zarar olduğunu bildiği halde içki içen doktorlar mevcuttur. Yahut rüşvet almanın son derece erdemsiz bir davranış olduğunun idrakinde olup da rüşvet yiyen pek çok devlet görevlisi vardır. Gürültünün çevre kirliliğine yol açtığını bildikleri halde, pek çok okumuş aydın geçinen kesim bizzat kendileri bunu yapıyorlar. Misalleri uzatmak mümkündür.
Toplumda öğretim seviyesinin yükselmesi ile beraber sosyal hayatta huzur, barış, mutluluk ve güvenli ortamın oluşması beklenendir. Ancak bugün bunun tam tersi hakimdir. Öğretim kalitesi arttıkça okullarda huzûrun ve selâmetin bozulduğunu görmekteyiz. Bugün hepimizin müşahede ettiği gibi anarşi ve terör olaylarının öğrenim seviyesi yüksek olan kişiler arasında görülmesi gerçeği bizlere eğitim ve öğretim işinin birlikte çalışmadığını gösteriyor.
Demek ki hep vurguladığımız gibi bireylerin daha küçük yaştan kendi yaş seviyelerine uygun olarak rûhi, ahlâki, dîni, mânevi, milli değerlerin eğitimini yapmak artık bir zorunluluktur. Bağnazlıkla öcü gibi bu değerlerin verilmesinden kimse korkmamalı. Böylesi değerler bireyin insâni özelliklerini artıracaktır. Ahlâki ve erdemli bir toplum yetiştirmek için bu husus elzemdir. İnsanların bilgi seviyeleri yükselirken öğretmen, arkadaş, ana-baba-büyüklere sevgi ve saygı özelliği de kazandırmak lâzımdır. Millet, vatan, din, vazife, sevgi ve bağlılık her insan için lüzumludur. Hele öğrenim sâhibi kişiler için bunlar çok önemli erdemlerdir. Dolayısıyla öğretim gerçekleştirilirken asla eğitim ihmal edilmemeli, olması gerekenler zamanında yapılmalıdır.
Bilgi ve zihin gelişirken, irâdenin kuvvetlendirilmesine ehemmiyet verilmelidir. Bilgiyi, aklı, zekâyı, kendi öz değerlerimize göre vicdanını kullanan bir yüksek tahsil, toplum için büyük bir kazançtır. Bilgiyi öğrenip de irâde zayıflığından, ahlaki erdemsizlikten bu özelliklerini kötüye kullanan tahsilli kişiler topluma zarar getirirler. Mesela; hukuk tahsili yapıp hukuksuzluk yapan, kimya mühendisi olup kötü niyetli bomba imal eden seviyesiz öğrenimli kişiler var bu toplum içinde.
Bireylerin eğitiminde ahlak eğitimi her şeyden üstün tutulmalıdır. Ahlak eğitimi verilmezse, bilgi kişinin elinde zarar aracı olabilir. Özellikle çok bilgili ve yetenekli bireylere irâdelerini sağlamlaştırıcı ahlâki erdemler herkesten daha fazla verilmelidir. Yoksa o zekâ ve fazla bilgi kişiyi felaketlere ve perişanlıklara götürebilir. Unutulmamalıdır ki, ahlaki şahsiyetine güvenilmeyen bireylerin bilgi seviyeleri ne kadar üst düzeyde olursa olsun topluma fayda getirmedikleri gibi zararlı olabilirler.