İslam Dinini aslına döndürmek ya da sahih İslam’ı hayata hâkim kılmak iddialarıyla ortaya çıkan mealci/Kur’ancı kesimin en büyük açmazlarından birisi suçladıkları Müslümanlardan daha fazla parçalı bir yapıya bölünmüş olmalarıdır.
Müslümanların bireysel hayatlarındaki yaşantılarında uyacakları hükümler üzerinde anlaşamayan mealci/Kur’ancı kesimin toplumsal hayatı düzenleyecek kurallar üzerinde anlaşamayacakları açıktır.
Şu an piyasada bulunan 200’e yakın mealde Kur’an ayetlerinin anlamlarını ilginç bir biçimde nerede ise bir birinden kopyalanmış kadar benzer yazılmasına rağmen, okuyanların ayetlerden çıkardıkları anlamların aralarında savaş çıkaracak kadar farklı olması başka bir ilginçliktir.
Ya da ayet meallerinden yola çıkarak Kur’an anlaşılması en kolay kitaptır iddiasında bulunanlar ile Kur’an anlaşılmaz diyenlerin ciltlerle Kur’an meali ve Kur’an-ı anlamak üzerine kitaplar yazmaları ilginçlikten de öte garip bir durumdur.
Bir başka garabette tasavvufi cemaatlerin şeyhlerinin öyle veya böyle topladıkları dillendirilen miktarlara bakarak paraya para demediğini iddia eden modern zaman şeyhlerinin kurdukları vakıfları ve televizyonları için gereken paraları nereden temin ettiklerinin açıklanamıyor olmasıdır.
1400 yıllık yaşayan ve yaşanan İslam’da Müslümanlar yaşadıkları zamanların getirdiği problemleri çözmek için kendilerine Kur’an-ı Kerim’i, Sahih Sünneti, Ümmetin icmaını ve Fakihlerin kıyasını temel alıp İslam’ı bir bütünlük içinde yaşarlarken haricilerden bu yana güya ıslah için ortaya çıkan her grubun Kur’an-ı Kerim’den anladıklarında bile ortak bir noktada buluşamamış olması dini ne kadar yanlış anladıklarını göstermektedir.
Mealci/Kur’ancı güruh ehli Sünnet Müslümanların itikatta 2 muamelatta 4 ayrı mezhepte birleşmiş olmalarını dillerine dolamaları bile kendi bölünmüşlük hatta parçalanmışlıklarını örtmeye yetmez.
Amelde birleşilen 4 mezhebin ittifakla kabul ettikleri ve Edillei Şer’iyye diye formüle edilen kurallar bütününü toptan ret eden kişilerin bu iddialarını uygulamada Kur’an’dan bağımsız olmayan Sahih Sünnet üzerinde yoğunlaştırmaları, Cenab-ı Allah’ın (cc) Kur’an-ı Kerim ayetlerindeki muradı ilahisini anlamamalarından kaynaklandığına inanıyoruz.
İslam’ın kurucu nesli olan Sahabelerin (ra) farklı görüşleri olsa da sonunda Sahih Sünnet uygulaması doğrultusunda ve Muradı İlahinin gerçekleşmesi için bir fikir üzerinde icma etmiş olmalarını bile dinin toplumsal hayatta farklılıklardan arındırılarak toplu yaşamanın anahtarı olduğunu bile anlayamayan mealci/Kur’ancı güruhun her birinin ayrı bir baş çekmesi icmanın kendi etraflarında olması düşüncesinden başka bir şey değildir.
Hâlbuki İslam Ümmetinin 1400 yıllık geçmişte dönemler halinde de olsa Edillei Şer’iyye olarak formüle edilen kurallar çerçevesinde birleşmiş olması Müslümanların siyasi birliğinin icma ile sağlanıyor olmasının en büyük delilidir.
Şimdilerde Müslümanların siyasi ve ekonomik birlikteliklerinin sağlanamamış olmasının temel nedeni inançta ve muamelatta birlikteliğin olmadığındandır.
Kur’an-ı Kerim ayetlerinden her okuyan kişinin ayrı ayrı şeyler anladığı, inanç esasları başta olmak üzere dinin hayata uygulama esaslarının dünyadaki Müslümanların sayısı kadar çok olduğu, fıkıh sız ve ibadet siz bir din arzulayan emperyalistlerin niyetleri doğrultusunda hareket ettiği görülen mealci/Kur’ancı güruhun hatasını anlaması mümkün gözükmemektedir.
Son dönemlerde yaptıkları açıklamalarla Kur’an’a dönüş iddiasındaki modern çağın savurduğu Müslümanların İslam’ı kişiselleştirerek toplumda yeniden inşa etmek için önce kıyası, sonra Müslüman alimlerin icmaını, son yüzyılda ise sünneti terk etmesinin ardından sıranın Kur’an-ı Kerim’e gelmesi kaçınılmaz oldu.
Hâlbuki yukarıda ifade ettiğimiz gibi Kur’an-ı Kerim ayetlerinden bağımsız olmayan Sahih Sünnet uygulamalarını örnek almak suretiyle Sahabe Neslinin(ra) icmaı doğrultusunda kıyas ile meseleleri çözüme ulaştırmak ve bütünlüğü sağlamak suretiyle çağımızın bunalttığı Müslümanların yaşadığı ortamı, sosyal ve toplumsal hayatı Müslümanlaştırmak çok daha kolay olurdu.