İffet, edep, hayâ, hicap Müslümanlara yakışan bir vasıftır. İnanmayanlarda yâhut inancı zayıf kişilerde bu bahsedilen faziletli husûsiyetler bulunmaz. Utanmayan insandan her şey beklenir, edebe uygun olmayan pek çok olumsuz davranış onlardan sâdır olur. Toplum düzenini bozan ahlaksızlıklar, eşi görülmemiş fuhuş misalleri bugün genç nesli menfi etkilemektedir. Utanma duygusu insanın bayağılaşmaması için önüne konmuş âdeta bir set durumundadır. Yine bu duygu kişiler ve toplumlar için bir kontrol mekanizmasıdır. İnsanlar toplum değerlerini hiçe saymamalıdır. Hayânın kaynağı Kur’an ve O’nun seçkin peygamberlerinin hayatlarında sergiledikleri fazilet timsâli misallerdir. Bu sebeple kaynak doğru ve ilâhî olunca sonuçta elbette ki doğru olacaktır.
Peygamber Efendimiz aleyhisselam; ‘Hayâ güzeldir, imandandır ama kadında daha güzeldir.’ Buyuruyorlar. (Deylemi, Müsnedü’l-Firdevs / Câmîus-Sağir, No: 5685) Mümin kadınlar ancak hayâsıyla, örtüsüyle, hicâbıyla kâmil olurlar. Nur Sûresi 31. Âyetinde kadınları hayâ sâhibi kılacak ölçüler tek tek sıralanmıştır. Önce harama bakılmasın denilerek bakışlara dikkat çekilmiştir. Şimdi internetteki, filmlerdeki, dizilerdeki erkeklere bakan hatta beğendiğini belirtenlere ne demeli?
Allah Azze ve Cel kadının her hâlükarda namus ve iffetinin korunmasını istemiştir. Peki, nasıl korunacak namus ve iffet? Namus ve iffet ancak tam mânâsıyla tesettür kâidelerine uyularak sağlanır. Tabi bugünkü gibi çıplaklık sergileyen kadınlara ilâveten tesettürlü olduğunu sanan giyinik çıplaklar ne yazık ki bunu sağlayamıyorlar. (Daha önce bu husustan bahsetmiştik bilindiği üzere) Peygamberimiz aleyhissalâtu vesselâm’ın; “Giyinik olduğu halde çıplak gibi görünen kadınları, Cehennem ehlindendir” (Müslim, Cennet 53) saymasının sebebi üzerinde düşünülüyor mu dersiniz? Âyette, ‘ziynetlerini gizlesinler’ deniyor. Ziynet husûsunun içine pek çok şey giriyor. Kadının fıtrat ziynetlerinin yanı sıra dış giysilerdeki ziynetler, süs-püs, ‘bak bana’ halleri… Ziynet, kadını güzel gösteren saç, makyaj, parfüm, takı, mücevherat ve elbise gibi şeyleri de içine alır. Güzel kokudan da (parfümden) kaçınmak şarttır. ‘Her göz zina eder. Bir kadın, güzel koku sürerek bir topluluktan geçerse o da zina işlemiş olur.’ (Tirmîzî edeb 35)
Kadınların konuşurken ciddi olma mecburiyeti vardır: Âyette
“…Eğer (Allah’tan) korkuyorsanız, (yabancı erkeklere karşı) çekici bir eda ile konuşmayın; sonra kalbinde hastalık bulunan kimse ümide kapılır.” (Ahzab 32)
Müslüman hanımın davranışı ve yürüyüşü de ağırbaşlı olmalı, dişiliğini, cinselliğini öne çıkarmamalıdır:
“…Gizlemekte oldukları ziynetleri anlaşılsın diye, ayaklarını yere vurmasınlar (dikkatleri üzerlerine çekecek şekilde yürümesinler)” Âyet buna delildir. (Nur 31)
Tesettürdeki gâye ve hikmet, ulemanın ittifakı ve ümmetin icmâı ile kadının yabancı erkeklere karşı cinsi cazibesini gizlemektir. O yüzden, kadının bileğindeki altın bileziğin gözükmesine izin vermeyen din, kadını daha süslü gösteren bir eşyanın, bir aksesuar veya başörtüsü ya da giysinin kullanımına da izin vermez. Nur suresi 31. âyet, kadının yabancı erkeklere ziynetlerini/süslerini (ve ziynet yerlerini) göstermesini yasaklar.
Edep ve hayâ duygusunun hem iç hem dış cihetle hayâta konması ile kadın çirkinliklerden korunmuş olur. Ancak bu şekil kadını günahlardan muhafaza eder ve başkalarını da günaha girmekten alıkoyar. Neticede toplumun hayâsızlığa sürüklenmesinin önüne geçilmiş olur.
Dünyâda yaşanan birçok rezâletler, ölümler, kanlı-bıçaklı kavgalar, fenâlıklar, hiç tasvip edilmeyen münâsebetsiz durumlar hep hayâsızlık sebebiyledir. Bu çirkinliklere bulaşmamanın yolu insanlara ‘Allah korkusu’nun verilmesidir. Allah Teâlâ her türlü hayâsız ve çirkin işten kullarını men eder. İffet, edep, hayâ bilhassa genç hanımlar için en değerli bir mücevher gibidir. Kadınlar böylesi bir mücevhere sâhipler ise onu korumaya hassâsiyet göstermeliler. Aksi kendileri için hüsran sebebidir.
Daha bilinçli, şuurlu Müslümanlar olmamız niyâzıyla