EDEB VE HAYÂNIN NERESİNDEYİZ?

Nurten Selma Çevikoğlu

Bugün yaşadığımız toplumda kaybettiğimiz değerlerimiz içerisinde bizi en çok hayıflandıran, ‘edeb ve hayâ’ hasletimizdir. Zira insanın, insânî çizgide yaşaması için kanaatimize göre olmazsa olmaz ölçüsü, edeb ve hayâdır. Bu ölçümüz, senelerin en çok aşındırdığı ahlâki özelliğimizdir.

Edeb, yaşadığımız hayatta bir ‘hak çizgisidir.’ İnsanın içinde bulunduğu âile hayâtında, iş çevresinde, okulda, alışverişte, her toplu yaşama alanında her şey, bir edeb çizgisinde yürür. Bir yerde edeb varsa, orada huzur vardır, sukünet vardır, sevgi vardır. Bireysel ve toplumsal ilişkiler, edepsiz olmaz. İnsan ilişkilerinde bu sınır sanki ‘hak sınırı’dır. Sınır ihlâlinde, geçimsizlik-huzursuzluk olur, kavga-gürültü çıkar. Karşılıklı sınırların korunmasıyla denge sağlanır. Bunu edeb sağlar.

Bir yönüyle edeb, nefsi kontrol altında tutmaktır. Edeb sâhibi insan, hakka tecâvüz etmez, vicdânıyla hareket eder. Böylesi bir kişilik, insan iletişiminde güzel ve hoşgörülü, nezâketli davranışlar sergiler. Edebli insan karşısındakine zarar vermez, kötü muamele etmez.

Hakiki insan doğumundan ölümüne kadar edeb üzere gönlünü temiz tutar, iyiliğini artırır, kötü işlere tevessül etmez, öfkesini yutar. Edeb ve hayâ, insanı ahlâkî açıdan yüksek seviyelere eriştirir. Hz. Mevlânâ der ki; ‘İnsanın ilim ve edebi en büyük varlığıdır. Eskimez, çürümez, kaybolmaz.’ İnsanın edebi, insanı yüceltir.

Mâlesef bugünkü çağdaş eğitimle, insanların -af buyurun- eski tâbirle, ‘ar damarı yırtılmıştır.’ Günümüzde hepimiz ahlaksızlıktan şikâyet eder, dururuz. Hoş şimdi şikâyet eden de pek kalmadı. Sokaklarda ulu-orta işlenen her türlü edeb dışı, ahlaksız davranışlar normal görülür oldu. Bir kimse ola ki, bir ahlaksızlığa müdahale etse, şimdilerde yaşlılar dahi; ‘bırakın karışmayın gençler, dilediği gibi davransın.’ Diyorlar. Yâni kimse edepsizliğe karşı çıkma hakkına sâhip değil. Mahalle baskısı var. Tabi hal böyle olunca ne yazık ki, edepsizlik toplumda yayılıyor. Biz bu hâle sonuna kadar karşıyız.

Bugün insanlar şuursuz davranışlarıyla tabiatın ölçüsünü, dengesini bozuyor. İnsanın insanlarla ilişiklerinde edeb ölçüsü yok, hayvanlarla olan münâsebetlerde de aynı şeyler söz konusu. Edepsiz insanların dokunduğu her işte, ölçü bozukluğu, sınır ihlâli var. Edebiyatta, sanatta, şiirde dahi edeb yok. Unutulmasın ki, edepsizin zararı yalnızca kendisine değil bütün toplumadır.

Edepsizler edeplenince, toplumda iyileşme görülür. Baştan olmadıysa, eğitim ile edeb ölçüleri, küçüğünden büyüğüne yeni nesle verilmelidir. Büyükler, küçüklerin edeb dışı davranışlarına müdahale etmelidir. Bu baskı değil, terbiyedir. Bugünkü tâbirle, değer eğitimidir. Bu iş, kültürel ahlâkî birikimlerimizin, yeni nesle verilme gerekliliğinin tezâhürleridir.

Hayâtın huzurla devâmında insan için ‘hayâ’, saygın bir yaşam adına, olmazsa olmazımızdır. Edepsizlik şeytanın fısıldadığı işlerdir. Şeytan edepli insanın yanına yanaşamaz.

Haya varsa, hayat vardır. Hayâ, şânı büyük Rabb’imizin ‘Hayy’ isminden geldiği için insan hayâtında hep canlı, diri olarak bulunmalıdır. Hayâ sâhibindeki hayâ, insanı hep diri ve canlı tutar. Bu vesileyle ona ölü gelen onda dirilir. Hayâ ile tüm özel mahremler korunur. Böylesi insan, başkalarının hak sınırlarını asla çiğnemez. Yine hayâ sâhibi insan özelini teşhir etmez, güzelliğini sergilemez, bundan utanır, yüzü kızarır. Özelini sergileyenin güzelliği değersizleşir, ortalık malı olur. Bu ise tasvip edilemez.

Edeb ve hayâ ile ihya olacağımız nice günlerin duasıyla efendim, hayırlı cumâlar dileriz.

 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.