Adil(!) yargı sahneleri; ilerilik örnekleri… 25 Kasım 2011 tarihli bir haberden:
“Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, 13 yaşında toplu tecavüze uğrayan N.Ç.’nin bu işi ‘rızasıyla yaptığı’na hükmeden Yargıtay kararına itiraz etmedi.(…)
N.Ç. davasında Mardin 1. Ağır Ceza Mahkemesi suçu işleyenlere alt sınırdan ceza vermesini, N.Ç’nin ‘tecavüzlere karşı koymadığı için rızası olduğu ve her şeyin farkında olmasıyla’ açıklamıştı.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yerel mahkemenin kararının onanması yönünde mütalaa vermesinin ardından, Yargıtay 14. Ceza Dairesi de alınan kararı onamıştı.”
Kimse adaletten, kimsesizlerin kimsesi olmaktan söz etmesin.
Aman göz kulak olun. 12-13 yaşlarında ilkokul sabileri, hayatı daha yeni anlamaya, gözünü açmaya çalışan çocuklarınız yaşlı başlı, saygın beyzadeleri, haşmetlû devletlûları (sayıları 23-43-53… olabilir) ayartıp da cinsî saldırıyı hak etmesin. Hatta dikkat edin, küçük kızınız, masum(!) erkekleri kandırma suçundan cezaevini boylamasın.
Bundan böyle kız ve erkek çocuklarına da potansiyel sermaye nazarıyla bakabilirsiniz. Çikolatayı/ parayı uzatın yeter.
İleri demokrasi dönemlerimizde, hak ve özgürlükler(!) de adamakıllı geliştiği için saldırılar artık çoluk çocuğa, küçük yaştaki insanlara kadar uzandı.
Elimizin altında çeşitlemeler, boy boy sıra sıra kadınlar. Sanalından banalına, balıketinden kuzu dolmasına, lâtifinden maşalısına.
Korkarım yarın bu nevî hükümler, yeni çirkin eylemlere de meşruiyet kazandıracak. Bütün cemiyeti ilgilendiren, yaralayan, emsal teşkil edecek önemli kararlarla karşı karşıyayız.
Büyük küçük, çoluk çocuk; hepten cinsellik nesnesi. Uyuşturucu v.b. olduğu gibi, yaş indi. Af filan çıkmazsa 1-1,5 azamî 3-4 seneyle yırtabilirsiniz. Hapisten dinlenmiş, tazelenmiş ve bilenmiş olarak çıkarsınız. Nasılsa sırtınızı “Adalete” dayadınız.
Bu arada kötülüğe “kötülük” denmeyecek; aşağılık işlere söz söylenmeyecektir. Demek ki çocuklara taciz yeterince iğrenç bir suç değildir. Üzerinde mutabakat sağlanamamaktadır. Veya cinsî ahlâkla ilgili kafası karışık yetkililer vardır.
Muhtemelen göreceli bir ceza kavramı da mevcuttur. Yoksul mütecavizlere daha fazla ceza verilebilmekte yahut nüfuzlular paçayı hafif cezalarla kurtarmaktadır.
12 yaşında, gönül rızasıyla(!) sapkın bir yolu tercih edecek, akıllı, temyiz yetkisine sahip çocuklar görülmüş müdür? Velev ki öyledir, “bizde doludur(!)” diyelim. İslâmi geçinen bir toplumda, çok fena bir fuhuş yolunu bu mazur gösterir mi? Bizim duygudaşlık kanallarımız da mı tıkandı? Hiç mi utanmaz arlanmayız? Hiç mi mukaddesimiz yoktur?
Dava şu anda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde (AİHM) inceleniyormuş”. Böyle bir konuda adaleti Avrupa’dan beklemek en azından züldür. İslâmi hassasiyete, ahlâka ne oldu?
En önemlisi “günah” kavramının değişmesidir. Bizi CHP yönetmiyor. Kamuoyunu böylesine çalkalandıran bir davada, verilen cezalara bir bakın. Kimleri, neleri koruyoruz?
Biraz “açılım” yapalım. Basın yayında, televizyonun has köşelerinde isimleri yüceltilen, el üstünde tutulan; çocuk pornosunu hoş gören ateist kadın yazarlar, bazı gazete başköşelerinde aile içi ilişki dâhil, sınırsız bir cinsî özgürlüğü savunan Taraf’sız(!) paha biçilmez erkek romancılar mevcut mudur? Biz hem idarece, hem halkça böylelerini beslemiyor, şöhretlerine şöhret katmıyor muyuz?
Ve tabii muhafazakârlığımızın, Müslümanlığımızın sınırları, nerelere uzandığı, tartışmaya açıktır.
Neticede benzeri hadiseler yadırganmamaya, normalleştirilmeye başlanır. Tepki, mahalle baskısı artık kalmamıştır. “Her koyun kendi bacağından asılır.”
Pisliğe alışılır. Çünkü her gün reklâm edildiği gibi, “kirlenmek güzeldir”, bazen “ateş sizi çağırır”. Dünyevî ateşlerse her zaman yeğdir. Öte dünya ateşlerini kim gördü ki; hepsi rivayettir?
Not: Yazarımız Sayın Sadık Gökçe de bu konuda, “Kadına Yönelik Şiddet Yasası ve N.Ç Davası” isminde güzel bir yazı yazdı. Okumakta yarar var.
“Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, 13 yaşında toplu tecavüze uğrayan N.Ç.’nin bu işi ‘rızasıyla yaptığı’na hükmeden Yargıtay kararına itiraz etmedi.(…)
N.Ç. davasında Mardin 1. Ağır Ceza Mahkemesi suçu işleyenlere alt sınırdan ceza vermesini, N.Ç’nin ‘tecavüzlere karşı koymadığı için rızası olduğu ve her şeyin farkında olmasıyla’ açıklamıştı.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yerel mahkemenin kararının onanması yönünde mütalaa vermesinin ardından, Yargıtay 14. Ceza Dairesi de alınan kararı onamıştı.”
Kimse adaletten, kimsesizlerin kimsesi olmaktan söz etmesin.
Aman göz kulak olun. 12-13 yaşlarında ilkokul sabileri, hayatı daha yeni anlamaya, gözünü açmaya çalışan çocuklarınız yaşlı başlı, saygın beyzadeleri, haşmetlû devletlûları (sayıları 23-43-53… olabilir) ayartıp da cinsî saldırıyı hak etmesin. Hatta dikkat edin, küçük kızınız, masum(!) erkekleri kandırma suçundan cezaevini boylamasın.
Bundan böyle kız ve erkek çocuklarına da potansiyel sermaye nazarıyla bakabilirsiniz. Çikolatayı/ parayı uzatın yeter.
İleri demokrasi dönemlerimizde, hak ve özgürlükler(!) de adamakıllı geliştiği için saldırılar artık çoluk çocuğa, küçük yaştaki insanlara kadar uzandı.
Elimizin altında çeşitlemeler, boy boy sıra sıra kadınlar. Sanalından banalına, balıketinden kuzu dolmasına, lâtifinden maşalısına.
Korkarım yarın bu nevî hükümler, yeni çirkin eylemlere de meşruiyet kazandıracak. Bütün cemiyeti ilgilendiren, yaralayan, emsal teşkil edecek önemli kararlarla karşı karşıyayız.
Büyük küçük, çoluk çocuk; hepten cinsellik nesnesi. Uyuşturucu v.b. olduğu gibi, yaş indi. Af filan çıkmazsa 1-1,5 azamî 3-4 seneyle yırtabilirsiniz. Hapisten dinlenmiş, tazelenmiş ve bilenmiş olarak çıkarsınız. Nasılsa sırtınızı “Adalete” dayadınız.
Bu arada kötülüğe “kötülük” denmeyecek; aşağılık işlere söz söylenmeyecektir. Demek ki çocuklara taciz yeterince iğrenç bir suç değildir. Üzerinde mutabakat sağlanamamaktadır. Veya cinsî ahlâkla ilgili kafası karışık yetkililer vardır.
Muhtemelen göreceli bir ceza kavramı da mevcuttur. Yoksul mütecavizlere daha fazla ceza verilebilmekte yahut nüfuzlular paçayı hafif cezalarla kurtarmaktadır.
12 yaşında, gönül rızasıyla(!) sapkın bir yolu tercih edecek, akıllı, temyiz yetkisine sahip çocuklar görülmüş müdür? Velev ki öyledir, “bizde doludur(!)” diyelim. İslâmi geçinen bir toplumda, çok fena bir fuhuş yolunu bu mazur gösterir mi? Bizim duygudaşlık kanallarımız da mı tıkandı? Hiç mi utanmaz arlanmayız? Hiç mi mukaddesimiz yoktur?
Dava şu anda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde (AİHM) inceleniyormuş”. Böyle bir konuda adaleti Avrupa’dan beklemek en azından züldür. İslâmi hassasiyete, ahlâka ne oldu?
En önemlisi “günah” kavramının değişmesidir. Bizi CHP yönetmiyor. Kamuoyunu böylesine çalkalandıran bir davada, verilen cezalara bir bakın. Kimleri, neleri koruyoruz?
Biraz “açılım” yapalım. Basın yayında, televizyonun has köşelerinde isimleri yüceltilen, el üstünde tutulan; çocuk pornosunu hoş gören ateist kadın yazarlar, bazı gazete başköşelerinde aile içi ilişki dâhil, sınırsız bir cinsî özgürlüğü savunan Taraf’sız(!) paha biçilmez erkek romancılar mevcut mudur? Biz hem idarece, hem halkça böylelerini beslemiyor, şöhretlerine şöhret katmıyor muyuz?
Ve tabii muhafazakârlığımızın, Müslümanlığımızın sınırları, nerelere uzandığı, tartışmaya açıktır.
Neticede benzeri hadiseler yadırganmamaya, normalleştirilmeye başlanır. Tepki, mahalle baskısı artık kalmamıştır. “Her koyun kendi bacağından asılır.”
Pisliğe alışılır. Çünkü her gün reklâm edildiği gibi, “kirlenmek güzeldir”, bazen “ateş sizi çağırır”. Dünyevî ateşlerse her zaman yeğdir. Öte dünya ateşlerini kim gördü ki; hepsi rivayettir?
Not: Yazarımız Sayın Sadık Gökçe de bu konuda, “Kadına Yönelik Şiddet Yasası ve N.Ç Davası” isminde güzel bir yazı yazdı. Okumakta yarar var.