“Kadın Dayanışma Vakfı’nın araştırmalarına göre, her 100 kadından 97’si, en az bir kez şiddet görüyor, kadınların yüzde 20’si, silah ve bıçak gibi aletlerle şiddete uğruyor, üniversite mezunu kadınların yüzde 23’ü fiziksel şiddete, yüzde 71’i de ekonomik ve cinsel şiddete maruz kalıyor.”
Haydi, kızlar halaya.
“Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, aile içi şiddet olaylarında 2012 Ocak-Eylül ayları arasında 125 kadının hayatını kaybettiğini açıkladı.”
Danset yavrum yürü
“Kadının eğitimsizliği, emeği karşılığında ücret almaması ya da erkeklere göre daha düşük ücret alması ve sosyal konumunun da düşük olması şiddete uğramasını arttırıyor. Şiddet gören kadının; bedensel, ruhsal, cinsel ve üreme sağlığı bozuluyor.
(…)Şiddete maruz kalan kadınlarda, depresyon, şizofreni ve iki uçlu bozukluk gibi ruhsal hastalıkların daha sık görüldüğü vurgulanan açıklamada, kadınların erkeklerden 3 kat daha fazla intihar girişiminde bulunduğu, ayrıca şiddete uğrayan kadınların daha çok tıbbi ve psikiyatrik ilaçlar kullandığı kaydedildi.”
Oyna yârim oyna (…) Oynamazsan nazlı yârim gençliğine doyma
“Karısına işkence yapan bir erkek, savcı tarafından serbest bırakıldı ve kayıplara karıştı.
2012’nin ilk 10 ayında toplam 137 kadın öldürüldü, 106 kadın tecavüze, 195 kadın şiddete, 117 kadın tacize maruz kaldı.
Erkekler Ekimde dokuz ilde 10 kadın ve bir bebeği öldürdü. Bir erkek cinayetin ardından intihar etti. Kadın katlinin yaşandığı iller Adana, Antalya (2), Giresun, İstanbul, Kastamonu, Kocaeli, Malatya, Osmaniye ve Zonguldak.”
Benimle dans eder misiniz?
Konuyu biliyorsunuz. 14 Şubat’ta, dünyanın farklı şehirlerinde, kadına şiddeti protesto etmek için milyonlarca kadın toplandı. Ve protestolarını dans ederek ortaya koydu. Türkiye’den de çeşitli seviyeden katılımlar oldu.
Şimdi bir de konunun muhatabı erkeklere kulak verelim. Oldukça öfkeliler. İşte size şiddet kokan iki yazı. Öyle anlaşılıyor ki, danslar pek ikna edici bulunmamış. O kadar da yorulup ırıldık hâlbuki.
Önce “Kadınlar Şiddeti, Hak Ediyor” başlıklı yazıdan:
“(…)Birçoğumuz fuarlara gidip 18 -25 yaş aralığında genç kızları çıplak veya dekolte kıyafetlerle defile adı altında izliyoruz. Genç kızlar ve kadınlar bu işi para ve şöhret için hem de seve seve yapıyor... Düştüğü durumu hiç mi, hiç düşünmüyor. (…)
Bir ticari kurumda çalışan kadın, mini eteği ve dekoltesiyle üstünlük sağlamaya çalışırken, düştüğü aşağılayıcı durumun farkında bile değil. Kadın erkekten şiddet görmek istemiyorsa, öncelikle kendi ayaklarının üstünde durmasını bilecek. Kendisini aşağılatmayacak. Erotik pozlar vererek şöhret olmanın yolunu araştırmayacak. İyi işlerle, zekâsıyla kendisini ispat edecek.
Kadın, mini etek, göğüs dekolte ve şuh bakışların altında ezilemeyecek...
10 yıl önce yazdığım gibi kadın meclise sekreter olarak değil, milletvekili olarak gitmeyi hedefleyecek...
Sekreter olmakta ısrar ederse, erkekten gelecek dayak kendisine mübahtır! Çünkü dayağı kendisi istemiştir.”
Bir başka yazıdan. Necdet G. yazıyor:
“Dans edenler, şiddeti sevmiyorlar, şiddetten kaçınıyorlar, dans edenler hiç şiddet uygulamıyorlar diye bilimsel bir sonuç mu buldunuz? Kadınlar şiddete karşılar, kadınlar şiddet uygulamıyorlar diye bilimsel bir sonuç mu buldunuz?(…)
Kadınlar birbirlerine, çocuklarına, kocalarına şiddet uygulamıyorlar diye bilimsel bir sonuç mu buldunuz? Kadın işkencecileri, kadın polisler, kadın askerleri, kadın kiralık katilleri, kadın katilleri, kadın barbarları, kadın casusları, kadın döğüşcüleri(….) unuttunuz mu ya da bilmiyor musunuz?(…)
Dans nefistir. Teşhirciliktir, teşhirdir. Şiddet de nefs ve teşhirciliktir, teşhirdir. Sert hareketler ve açık saçık giysilerle yapılan danslarda şiddet ve teşhir daha belirgindir. Aferim, yanlışa karşı çözüm diye ne güzel yanlış bulmuşsunuz böyle.
Tepki için; ya soyunun ya dans edin hep siz. Anlaşılan o ki bu yeryüzünde, tarihte; gövdelerinizden başka bir şeyiniz yok.(…)
Hristiyan din adamı Saint(Aziz) Valentines’in anılma gününü topluma ‘Sevgililer Günü’ diye yutturmak da şiddettir.
Bir şeye karşı iseniz, çözüm diye hemen bedeninize sarılın, bu da şiddettir.(…)
Niye genel olarak şiddete değil de yalnızca erkeğin kadına şiddetine karşısınız? Yeni moda bu mu?
Şiddete karşı mısınız? Önce bi aynaya bakın.”
Fazla derinlere dalmadan, kısaca şunun söyleyebilirim.
Mühim meseleler karşısında hoplayıp zıplamak, göbek atmak; kusura bakılmasın bana da biraz çocuksu, gülünç ve pek de makûl gelmiyor. Üstelik sanırım haklılık payını da azaltıyor.
Cinsel saldırılara karşısınız. Olayı, bikiniyle protesto ediyorsunuz mesela. Dünya bunun gibi tuhaflıklarla dolu.
Kadınlar sorunlarını anlatmak için daha ciddî eylemler bulmalı.