Eski yıllarda memleketimizde dînini-diyânetini yaşayan Müslümanların sayısı oldukça azdı, bilinçli ve şuurlu müminler bugünkü kadar çok değildi. O devirlerdeki Müslümanlar genelde maddi imkanlar yönüyle yetersiz, tahsil seviyeleri düşük kişilerdi. Yanlış bir şey olsa sesleri çıkmazdı, başkaldırı huyları yoktu onlar itaatkar, sesleri kısık, varlıkları pek belli olmayan sessizlerdi. Dînî sohbetler korka korka yapılır hatta gelenlerin ayakkabıları dikkat çekmesin diye içeriye alınırdı. Böylesi Müslümanlar çocuklarını terbiye etmekte de âciz idiler, devrin kuralları çocuklarını istediği gibi şekillendirmişti. Bizler bu durumlara itiraz ede ede bugünlere geldik. Şükür şimdiki hâlimize…
Hamdolsun bugün her sahada yetişmiş insanlarımız, ekonomik seviyesi oldukça yükselmiş, kültürlü, bilgili, her çeşit donanıma sâhip Müslümanlar göğsümüzü kabartıyor. Hayâtın pek çok aşamasında ben de varım deniyor. Tahsil açısından, bilimsellik ve teknolojik gelişmelere vukûfiyet açısından maşallah dedirtiyorlar günümüz Müslümanları. İnsanlar kendilerini ve çocuklarını en iyi imkanlarla yetiştirmek adına yoğun gayretler sarf ediyorlar. Şahsi çabaların yanında kurumsal bazda da pek çok ilerleme var şükür. İslâmî eğitim kurumları, İslâmi dikkatleri esas alan işyerleri, finans kurumları, fabrikalar hakikaten bizleri memnun ediyor. Yanı sıra başörtüyle okuyabilme, çalışabilme, işyerlerinde Cuma namazına gidebilme, kurumlarda vakit namazlarını kılabilecek mescid imkanlarının bulunması bunlar çok sevindirici gelişmeler… Biz bir zamanlar vakit namazlarını işyerinde, hademelerin odasında sıkıla sıkıla kılardık, okullarda fark edilmesin diye harita odalarında gizli gizli namazlar edâ edilirdi. Bugün geldiğimiz konum itibâriyle Mevlâ Teâlâ’ya ne kadar şükür etsek azdır. Bu hâlimiz yana yakıla edilen duâların karşılığıdır. Hamdolsun.
Ancaaak, ancaaak, ancaaak…
Evet, o günlerden bugünlere kolay gelinmedi, ne bedeller ödendi… ‘Ulucanlar Cezâevi’ni gidip ziyâret etmeli, o yaşlarda körpecik, gencecik fidanlarımız ömürlerinin baharını, hayallerini, ümitlerini tükettikleri mekanları mutlaka görmeli, ibretler almalı. Ayni hallere bir daha düşmemeli, dikkatli olmalı. Şaşmamalı, kaymamalı, doğru yollardan asla ayrılmamalı. Keyfîleşmemeli, dünyevîleşmemeli. İnancımız doğrultusunda yaşamalı, Hakk’a kulluk konusunda daha hassas davranmalı. Kendimizi mânevî anlamda da daha iyi hâle getirmeli, takvâlı olmalı, gevşememeli…
Şartlar iyileşti, imkanlar genişledi fakaaat asrın Müslümanları ne yazık ki kendilerine yaraşmayan davranışlar icra etmekteler. Bir zamanlar başkaları adına şikâyetlendiğimiz hususları bugün Müslümanlar kendileri bizzat icra etmekteler. Bu kadarı da olmaz dediğimiz pek çok hâdise yaşanmakta. Günümüzde yaşanan hayâtın dayatmalarına teslim olmayan neredeyse kalmadı!!! Ölçülerimizi kaybettik, her konuda israflar hat safhada, yaşanan hayâtın menfî akışlarına kapıldık gittik, gidiyoruz… Bu gidiş nereye???
Meselâ, beş vakit namazı düzenli kılanlar, keyfîlik ve rahatlıktan namazlarını aksatmaya başladılar. Cuma namazı serbest maalesef bugün gelenler gelmez oldu. Tesettürlü hanımların örtüleri tamâmen şekilcilikten öte geçmiyor, sokaklarda sigara tüttüren başı kapalı kadınlar, örtünmenin anlamının dışına çıkan, içi boşaltılan, hiçbir gizleme hassâsiyeti kalmayan bayanların dîni kıyâfetleri içimizi yaralıyor. Evet, büyüdük, geliştik, seviyemiz yükseldi fakat ya bizden gidenler!!! Onların hesâbı mutlaka ama mutlaka yapılmalı yoksa dünyevî ve uhrevî yönden acı bir hüsran Müslümanları beklemekte… Bizden söylemesi!
Halbuki maddi ve ekonomik anlamda gelişirken dîni ve mânevî anlamda da gelişmeliydik. Eskiden 32 farz-54 farz öğretilirdi şimdi bunları aşan teknolojiyle dîni bilgi ve seviyemiz de artmalı güzel dînimizi yasak olmadan daha içten bütüncül bir hassâsiyetle takva boyutuyla yaşamalı değil miyiz? Tesettürler ve dîni yaşantılar dünyevîleşmenin kurbânı olmamalı. Pek çok şeyin büyüyüp, geliştiği bir zeminde Müslümanlar da hedeflerini genişletmeli, büyütmeli, dîni hassâsiyetlerini artırmalı, takvâlı olmalı. Günümüz Müslümanları rahatlıktan yan gelip yatmamalı, Kur’ân-ı ciddi anlamda öğrenip hayâta koyma gayretleri sarf edilmeli. Peygamberi hayâtımızdan çıkarmak için yapılan çalışmaları boşa çıkartıcı daha ileri hamleler icra edilmeli. Kitap ve sünnete daha sıkı sarılmalı. Dînî hassâsiyetleri önceleyen yaşantıları korkmadan pratik hayâta koymalı.
Bugün dîne hizmet alanları büyüdü, imkanlar çoğaldı. O zaman Müslümanların da dîni güzel yaşama, âile ve çocuklarımıza, gençlerimize dîni duyguları hayatlarına koyma adına, ahlâkî değerlerimizi topluma benimsetme hatta dünyâya Müslümanların değerlerini tanıtma adına çalışmalar yapılmalıdır. Davranışlara doğruluk, ciddiyet, ihlas, takva, zerâfet, letâfet gelmeli. İffet, ahlak, takva, sabır, tevekkül artık hayatlara hâkim kılınmalı. Daha bilgili olmak yetmez daha ihlasla dîni yaşamalı. Maddi anlamda gerçekleşen değişim mânâ anlamında da yaşanmalı. Artık Müslümanlık adına daha büyük mesâfeler kat etme zamânı gelmedi mi? Nedir bu dünyevîleşme furyası? Bundan en kısa zamanda kurtulmalı aslî değerlere dönmeli…