Resmî tebligat üzerinde hukuki bir problemle karşılaşınca ilgililerden bilgi almak istedim.
Dağıtıcı, ilgili servis, muhtar çeşitli yönler söyleyince içim rahat olmadı.
İşin esas şekil ve hukukî durumunun ne olacağını pınarın başından öğrenmeyi düşündüm.
Öyle basit görünebilecek ama maalesef bizim kanunlarımızda ki bir birine olabilen bazı çelişkiler bir diğerine göre geçersiz sayıvermekte.
En iyisi geçen yıl lüzum hâsıl eden otuz yıl evveli açıp da kullanmadığım için kaydını bile muhafaza etmediğim ve no.sunu bile unuttuğum Çek hesabımı…
İlgililer bulamayınca. Alışık olduğumuz “Kardeşim bunlar için bu makama değil aşağıdaki ilgililere git” veya “falan servise git” karşılığı vermeden…
“Lütfen oturun” deyip telefon ettiği yerler neticesi bizzat ortaya çıkarttıran PTT Konya Başmüdürü Sayın Hakkı Altuntaş’a gidip öğrenmeyi yeğledim.
Defalarca belirttiğim gibi bulunduğum gar (istasyon) havalisinden, diğer resmi binalar yanında belediye ve hastahanenin bile bulunduğu uzak havaliye bir türlü ulaşım vasıta hattı uygulamamakta ısrar dolayısıyla Trenden inenlerin bile bu yerlere ulaşamadığı gibi!
Bendeniz de Belediye karşısında ki Başmüdürlük binasına ulaşmak için “Tabanvaya” basıp seksenlikte de olsam koyuldum bir saat yakını yere gitmeye
Bu arada huyum olan, geçecek zaman içinde belleğim boş durmayıp yıllar evveli PTT’nin çalışmalarını film şeridi gibi geçirmeye başlayıvermişti.
***
Otuzlu yıllardan ellili yılların ortalarına kadar şimdi güzel bir tezyini tasarım ile yeniden tarihi görünümü serdedilen PTT binasından başka sadece gar yakınında Telgraf işlemi yapmayan bir şubesi vardı.
Vardı ama mektup, telgraf vb. gelişleri Hükümet Konağı etrafını alan, yarıçapı on dakika sürecek dairevî havaliden öteye ulaşamazdı.
Yani zamanın Merkez çarşısı dışı uzak yerler olan Araplar, Sedirler, Uluırmak vb.yi bırakın bu gün Nakipoğlu Hastahanesi bulunan mahal uzaklığına bile ulaştırılamazdı da. Bendenize ve komşularına gelecek mektupları dağıtım memuru komşumuz Rahmetli Mustafa Efendi akşamleyin evine geldiğinde gönderiverirdi.
Ulaşım için, her vatandaş karşı tarafa adresini bildirirken, bildiği bir esnafın adresini vererek zarfın üstünde “ ….. eliyle ….” Yazılmış olur koca şehirde birkaç tane olan dağıtıcılar bu adreslere verirlerdi.
Tabii sizde ne zaman oraya uğramışsanız malumunuz olurdu.
Çok kelimeli Telgraf gönderecekseniz. Bir gün sonrası ulaşabilecek, yirmi bir kelimeyi aşmayan “ELT” ile az ücretle gönderebilirdiniz. Halen var mı bilmem ama her yerde ki ev ve cep telefonları ihtiyaç göstermez sanırım.
Telefon da aynı şekilde ellili yıllara kadar sadece merkez çarşıda bazı esnafın manyetolu “vığ vığ” sesiyle çevirdiğiniz kolu bırakıp santralden istediğiniz yeri söyleyip konuşabilirdiniz.
Konya’da çevirimli otomatik telefon için yatırım raporu veren ilgili. İnanın bugünkü bedesten içi ne “ kim abone olur ki bir kutuya on abone yeter” düşüncesi ile yapılan tesis daha ayına varmadan dolunca…
İsteklerin hayli fazla olmasıyla yeniden çoğaltılmıştı ama tabii birkaç sene rötarla!.
Ya mahalleler? Oralara tesis ulaşmamıştı. Eğer isterseniz merkez havalideki kutularda boş varsa. Bir veya beş km. uzaktaki evinize tel çekip(!) alabilirdiniz.
Altmışlı yıllara doğru mahallelere de konulsa da yine çoğu beş yüz metrelik tel çekme durumuna düşmekte idi.
Bunları bilmeyen bu günlerin nesli dedelerini bırakın babalarının bile nelerden yoksun olduğunu bilmeden kulağı cep telefonunu da hiç düşürmezken…
Bilemez! Yanlandırılmış Tarih ve anlatımlarından öğrendiği O günlerin iktidarda bulunan hükümetlerin…
İleri atılımlılık içinde daha iyi ve demokratik (!)yönettiğinin kanısı içinde kalır.
Telefon ve On Line ulaşımı için rahmetli Özal’a bol bol dua etmeliler.
***
Dünün zorluk ve problemlerini bu günlerde geride bırakmış gibiyiz yinede eksiklikler olabilirse de bunlar devede kulak hesabına girmekte.
Son yıllar da ot gibi biten, aslında kanuna aykırılığı da belirtilen özel ulak ve kargolar revaçta. Daha çabuk ve düşük fiyata iletim yapıyorlar sanılarak ilgi görmekte.
Hâlbuki PTT de eski resmiyet alışkanlığını bırakıp kendine çeki düzen vermiş. Daha hızlı ve az ücretle üstelik hukuken geçerli olan ulaşımlar içinde olduğunu müşahede etmekteyim.
Bizzat karşılaştığım hususlardan dem vurayım. İstanbul’a sipariş ettiğim kitaplar veriliş tarihinden sonra dört gün beklediğim halde gelmeyince.
Gönderene soruş sonrası birde kargo yerine gittiğimde. Orada depo da durduğunu, üzerine “Adres sorunlu” yazılı olduğunu görünce; “Bunun neresi sorunlu? Bakın üç yerde de aynen ve doğru yazılmış. Ve işte sizin sıranızda ki üç apt. sonu olan apt. uzaklığı elli metre bile değil. Nasıl olur bu?” dedim ama sadece bir özür beyanı ve zamanında alamamanın yanıma kalması…
Ayrıca, yeriniz de hazır bulamamışlarsa. Uzakta olan merkezlerinden alınmasına ait not bırakıveriyor, asla tekrarlamıyorlar.
Bunlara karşın İzmir’den PTT APS ile gönderi için, zile cevap bulamayan dağıtıcı “yarın… saatte tekrar geleceğim” yazısı bırakmış ve ertesi gün birde güler yüzle özür beyan edip teslim etmiş oldu ki.
Doğrusu hayretler içinde baka kalmış “Ben özür dilerim sizi iki kere yorduğum için” demiştim memura.
Keza mektubunuz özel de kanuni resmiyet kesp etmediği halde, altı TL ödeyerek gönderiminizi PTT APS ile, hem resmi hem de üç TL’ye iletmekte. Halbuki pahalıdır düşüncesi içinde bilmeden özel kargolara gitmekteyiz.
Hatta kolinizi sırtlayıp Özel kargo ya bile götürmenize gerek kalmıyor. 169 no.lu telefon veya internetten bildirirseniz yerinizden alıp gönderim yaptıklarını bendeniz tatbik ederek müşahede ettim.
Bu olanlar gözümün önünden geçerken Evvelce Posta Telgraf Telefon olup şimdi Telekom’un ayrılışı ile son “T” yi “Teşkilatı” ismiyle aynen kalan PTT’nin o eski resmi alışkanlıkları bırakıp zamanın yarışımı içerisine girdiğini düşünürken.
Bilhassa bütün merkez ve şubelerinin aynı duvarlar olmasına karşın çok güzel bir dizayn ile tefriş etmeleri yanında…
Dünlerin “Paranı bozdur da gel” sert konuşan memuru yerine sizin aksak işinizi bile halletmeye çalışan tebessümlü personelini görmekle bir düşüncedir alıyor insanı. “Nereden nereye” diye
Tabii bunlar, pınarın başında olanların gayreti ile de olduğu muhakkak
Anılarım içinde götüren tabanvay ulaştırmıştı PTT Başmüdürlüğüne.
Bundan sonrasını anlatıma yer kalmadı. İnşallah gelecek köşede beraber izleriz.
***
Sağlık ve esenlik içinde yaşam dileğimle…
Dağıtıcı, ilgili servis, muhtar çeşitli yönler söyleyince içim rahat olmadı.
İşin esas şekil ve hukukî durumunun ne olacağını pınarın başından öğrenmeyi düşündüm.
Öyle basit görünebilecek ama maalesef bizim kanunlarımızda ki bir birine olabilen bazı çelişkiler bir diğerine göre geçersiz sayıvermekte.
En iyisi geçen yıl lüzum hâsıl eden otuz yıl evveli açıp da kullanmadığım için kaydını bile muhafaza etmediğim ve no.sunu bile unuttuğum Çek hesabımı…
İlgililer bulamayınca. Alışık olduğumuz “Kardeşim bunlar için bu makama değil aşağıdaki ilgililere git” veya “falan servise git” karşılığı vermeden…
“Lütfen oturun” deyip telefon ettiği yerler neticesi bizzat ortaya çıkarttıran PTT Konya Başmüdürü Sayın Hakkı Altuntaş’a gidip öğrenmeyi yeğledim.
Defalarca belirttiğim gibi bulunduğum gar (istasyon) havalisinden, diğer resmi binalar yanında belediye ve hastahanenin bile bulunduğu uzak havaliye bir türlü ulaşım vasıta hattı uygulamamakta ısrar dolayısıyla Trenden inenlerin bile bu yerlere ulaşamadığı gibi!
Bendeniz de Belediye karşısında ki Başmüdürlük binasına ulaşmak için “Tabanvaya” basıp seksenlikte de olsam koyuldum bir saat yakını yere gitmeye
Bu arada huyum olan, geçecek zaman içinde belleğim boş durmayıp yıllar evveli PTT’nin çalışmalarını film şeridi gibi geçirmeye başlayıvermişti.
***
Otuzlu yıllardan ellili yılların ortalarına kadar şimdi güzel bir tezyini tasarım ile yeniden tarihi görünümü serdedilen PTT binasından başka sadece gar yakınında Telgraf işlemi yapmayan bir şubesi vardı.
Vardı ama mektup, telgraf vb. gelişleri Hükümet Konağı etrafını alan, yarıçapı on dakika sürecek dairevî havaliden öteye ulaşamazdı.
Yani zamanın Merkez çarşısı dışı uzak yerler olan Araplar, Sedirler, Uluırmak vb.yi bırakın bu gün Nakipoğlu Hastahanesi bulunan mahal uzaklığına bile ulaştırılamazdı da. Bendenize ve komşularına gelecek mektupları dağıtım memuru komşumuz Rahmetli Mustafa Efendi akşamleyin evine geldiğinde gönderiverirdi.
Ulaşım için, her vatandaş karşı tarafa adresini bildirirken, bildiği bir esnafın adresini vererek zarfın üstünde “ ….. eliyle ….” Yazılmış olur koca şehirde birkaç tane olan dağıtıcılar bu adreslere verirlerdi.
Tabii sizde ne zaman oraya uğramışsanız malumunuz olurdu.
Çok kelimeli Telgraf gönderecekseniz. Bir gün sonrası ulaşabilecek, yirmi bir kelimeyi aşmayan “ELT” ile az ücretle gönderebilirdiniz. Halen var mı bilmem ama her yerde ki ev ve cep telefonları ihtiyaç göstermez sanırım.
Telefon da aynı şekilde ellili yıllara kadar sadece merkez çarşıda bazı esnafın manyetolu “vığ vığ” sesiyle çevirdiğiniz kolu bırakıp santralden istediğiniz yeri söyleyip konuşabilirdiniz.
Konya’da çevirimli otomatik telefon için yatırım raporu veren ilgili. İnanın bugünkü bedesten içi ne “ kim abone olur ki bir kutuya on abone yeter” düşüncesi ile yapılan tesis daha ayına varmadan dolunca…
İsteklerin hayli fazla olmasıyla yeniden çoğaltılmıştı ama tabii birkaç sene rötarla!.
Ya mahalleler? Oralara tesis ulaşmamıştı. Eğer isterseniz merkez havalideki kutularda boş varsa. Bir veya beş km. uzaktaki evinize tel çekip(!) alabilirdiniz.
Altmışlı yıllara doğru mahallelere de konulsa da yine çoğu beş yüz metrelik tel çekme durumuna düşmekte idi.
Bunları bilmeyen bu günlerin nesli dedelerini bırakın babalarının bile nelerden yoksun olduğunu bilmeden kulağı cep telefonunu da hiç düşürmezken…
Bilemez! Yanlandırılmış Tarih ve anlatımlarından öğrendiği O günlerin iktidarda bulunan hükümetlerin…
İleri atılımlılık içinde daha iyi ve demokratik (!)yönettiğinin kanısı içinde kalır.
Telefon ve On Line ulaşımı için rahmetli Özal’a bol bol dua etmeliler.
***
Dünün zorluk ve problemlerini bu günlerde geride bırakmış gibiyiz yinede eksiklikler olabilirse de bunlar devede kulak hesabına girmekte.
Son yıllar da ot gibi biten, aslında kanuna aykırılığı da belirtilen özel ulak ve kargolar revaçta. Daha çabuk ve düşük fiyata iletim yapıyorlar sanılarak ilgi görmekte.
Hâlbuki PTT de eski resmiyet alışkanlığını bırakıp kendine çeki düzen vermiş. Daha hızlı ve az ücretle üstelik hukuken geçerli olan ulaşımlar içinde olduğunu müşahede etmekteyim.
Bizzat karşılaştığım hususlardan dem vurayım. İstanbul’a sipariş ettiğim kitaplar veriliş tarihinden sonra dört gün beklediğim halde gelmeyince.
Gönderene soruş sonrası birde kargo yerine gittiğimde. Orada depo da durduğunu, üzerine “Adres sorunlu” yazılı olduğunu görünce; “Bunun neresi sorunlu? Bakın üç yerde de aynen ve doğru yazılmış. Ve işte sizin sıranızda ki üç apt. sonu olan apt. uzaklığı elli metre bile değil. Nasıl olur bu?” dedim ama sadece bir özür beyanı ve zamanında alamamanın yanıma kalması…
Ayrıca, yeriniz de hazır bulamamışlarsa. Uzakta olan merkezlerinden alınmasına ait not bırakıveriyor, asla tekrarlamıyorlar.
Bunlara karşın İzmir’den PTT APS ile gönderi için, zile cevap bulamayan dağıtıcı “yarın… saatte tekrar geleceğim” yazısı bırakmış ve ertesi gün birde güler yüzle özür beyan edip teslim etmiş oldu ki.
Doğrusu hayretler içinde baka kalmış “Ben özür dilerim sizi iki kere yorduğum için” demiştim memura.
Keza mektubunuz özel de kanuni resmiyet kesp etmediği halde, altı TL ödeyerek gönderiminizi PTT APS ile, hem resmi hem de üç TL’ye iletmekte. Halbuki pahalıdır düşüncesi içinde bilmeden özel kargolara gitmekteyiz.
Hatta kolinizi sırtlayıp Özel kargo ya bile götürmenize gerek kalmıyor. 169 no.lu telefon veya internetten bildirirseniz yerinizden alıp gönderim yaptıklarını bendeniz tatbik ederek müşahede ettim.
Bu olanlar gözümün önünden geçerken Evvelce Posta Telgraf Telefon olup şimdi Telekom’un ayrılışı ile son “T” yi “Teşkilatı” ismiyle aynen kalan PTT’nin o eski resmi alışkanlıkları bırakıp zamanın yarışımı içerisine girdiğini düşünürken.
Bilhassa bütün merkez ve şubelerinin aynı duvarlar olmasına karşın çok güzel bir dizayn ile tefriş etmeleri yanında…
Dünlerin “Paranı bozdur da gel” sert konuşan memuru yerine sizin aksak işinizi bile halletmeye çalışan tebessümlü personelini görmekle bir düşüncedir alıyor insanı. “Nereden nereye” diye
Tabii bunlar, pınarın başında olanların gayreti ile de olduğu muhakkak
Anılarım içinde götüren tabanvay ulaştırmıştı PTT Başmüdürlüğüne.
Bundan sonrasını anlatıma yer kalmadı. İnşallah gelecek köşede beraber izleriz.
***
Sağlık ve esenlik içinde yaşam dileğimle…