Hani Türkiye ekonomisi çok iyi gidiyordu.
Hani ekonomik göstergeler son yılların en iyi seviyesindeydi.
Hani faizler çok aşağılara düşürülmüştü.
Hani yurt dışından özellikle de faiz lobisinden gelen baskılara dayanıklı bir ekonomik yapı oluşturulmuştu.
Merkez Bankası Para Politikası Kurulunun (PPK) dün geceki yaptığı toplantıda İran seyahatine çıkan Başbakanın isteği aksine faizler artırıldı ve bildik bu hamle ile dövizin ateşi söndürülmeye çalışıldı.
Faizleri artırmak dövizin yükselişini kalıcı olarak durdurabilir mi?
Geçmiş uygulamalara bakınca bu pek mümkün görünmüyor.
Kısa vadede düşüş sağlanabilirse de uzun vadede her zamanki gibi kaybeden esnafıyla sanayicisiyle bu gariban millet olacaktır.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Para Politikası Kurulunun (PPK) dün gece saat 00.00'da açıklanan faiz kararı, dünyanın büyük haber ajansları ve gazeteleri ile birlikte Babıâli patronlarının gazete ve internet sitelerinde anlık olarak duyuruldu.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Para Politikası Kurulunun agresif faiz artırım kararı faizci lobilerin sevinmesi yanında, bu ülkeyi seven gerçek sanayiciler tarafından Türkiye ekonomisi için bir duraklama ve gerileme döneminin başladığının da bir işareti olarak algılanmıştır.
Nitekim AFP, AP, Reuters, Dow Jones, Bloomberg, Deutsche Welle, New York Times, BBC, CNBC, Wall Street Journal ve Financial Times başta olmak üzere yabancı haber ajansları Türk Lirasının çöküşünü durdurmak, liranın değerlenmesiyle yatırımcı sermayesinin Türkiye'ye çekilmesinin amaçlamak ve enflasyonu düşürmek için şok kararla faizin büyük ölçüde artırıldığı başlıkları atılırken karşıt cepheden yükselen tek ses İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan’ın sesi olmuştur.
İSO Başkanı Erdal Bahçıvan, TCMB'nin bir hafta içinde aldığı birbirinden son derece farklı ve birbirine zıt kararlarla ilgili olarak yaptığı açıklamada Merkez Bankasının güven kaybına uğradığını net bir şekilde ortaya koymuştur.
Erdal Bahçıvan’a göre Merkez Bankası doğru zamanda doğru işler yaparak, güvenini ve itibarını koruyamamış, ekonomik gerçekler karşısında doğru zamanda doğru ve cesur kararlar verememiş ve sanayi ile üretimi öne almayan bir büyüme modeli ortaya koyamamıştır.
Türkiye’nin son yıllarda ağırlıklı olarak dış borçlanmaya dayalı büyüdüğünü, sürekli olarak cari açık verdiğini, dış kaynağın bitmesiyle ise sorunlar başladığını defaatle ortaya koyanların haklı çıktığını ifade eden İSO Başkanı Türkiye'nin sanayi üretiminden kaynaklanan bir üretim modelini de oluşturamadığını ifade etmiştir.
Bütün bu açıklamalar şunu ortaya koymaktadır:
Merkez Bankasının hükümetin beklentisinin aksine faizleri artırması sadece bankacılık sektörünün ve yerli ve yabancı faiz lobisinin işine yarayacak, bu güne kadar olumlu beklenti içine girenlere rağmen bu kararla birlikte bankalara daha fazla mevduat akışı sağlanacak, kredi kullanmak isteyenlerin maliyetleri arttığından fiyatlar yükselecek buna karşın da ülkedeki ekonomik aktivitelerde önemli oranlarda yavaşlama olacaktır.
Dolayısıyla da Türkiye’nin sanayi büyümesinden, üretim büyümesinden, istihdam büyümesinden ve yatırım büyümesinden fedakârlık yapılarak 2014 yılında büyüme yavaşlayacak belki de gerileyecektir.
İşin Konya’yı ilgilendiren tarafına gelince, bu döneme gelinceye kadar faizle borçlanma nedir bilmeyen Konya belediyelerinin borç yükü ağırlaşacak ve bu ağırlaşan bedel başkanlar zevk-safa ve reklamlarla uğraşırlarken yine Konyalıların sırtına yüklenecektir.