Problemsiz, sorunsuz ülke yok. Her ülkenin kendine özgü problemleri olduğu gibi global dünyanın getirdiği problemlerin ülkelere bindirdiği yükler ve sıkıntılar da olabiliyor. Bâzı ülkelerde ekonomik dar boğaz, geri kalmışlık varken bâzı ülkelerde terörden muzdarip. Yine bâzı ülkeler demokrasinin tam yerleşmemesinin sancılarını çekerken bâzı ülkelerde kimlik sorunları yaşanabiliyor. Demokrasi yolunda ilerlemeye çalışan bizim gibi ülkelerde de zaman zaman yargı, vesâyet, ordu, sermâye çevreleri, parayı elinde tutan kesimden yâhut medyadan kaynaklanan sorunlar ülkeyi bir anda alt-üst edebiliyor. Ya da son on yılda terendi yükselen Türkiye gibi bir ülke dünyânın gözüne batabiliyor?
Ucu nereye giderse gitsin diyecek kadar Türkiye’nin ilerlemesini durdurmak isteyenler var. Türkiye’nin ayağına çelme takmak isteyenlere destek olanlar var. İftira, karalama, yapanlar alavare-dalavare çevirenler var. ‘Çamur at izi kalsın’ diyenler’ ne yazık ki birçok cenahtan birleştiler. ‘Şahinlerin yurduna kuzgunlar konmasın’ diye inleyenler de var. Bütün bunları içi titreyerek izleyip dua edenler var. Kötü senaryoların, yanlış iddiaların karşısında iyi düşünenler, mâkul yorum yapanlar da var.
Kim ne derse desin ülkemizin son on yılda gösterdiği performans ülke insanının göğsünü kapartacak dereceye ulaştı. Eskiden denirdi ki; ‘Aman canım Türkiye işte burası, şimdiye kadar ne yapıldı? Ne varsa yabancılarda var, adamların kafası nasıl çalışıyor, bizden adam olmaz, yerli malı yaramaz.’ Fikirleri ile insanlar âdeta aşağılık kompleksine girmişti. Şimdi öylemi ya! Duble yollar, modern tesisler, yeni yaşam alanları, hızlı trenler, su altı raylı tesisler, son derece modern özel hastaneler, okullar, her şehire üniversite, üçüncü köprü, kanal İstanbul… Bunlara ilâveten yükselen milli gelir, dolgun maaşlar, şirketler, yeni yeni müesseseler, devâsa kuruluşlar, teknolojik gelişmeler… Az yol kat edmedi ülkemiz. İyi de bu kadar güzelliğin sonu bizi insanlığımızdan etmemeliydi, değil mi dostlar? Her şey ortada. Bugünkü gündem mâlum! Ancak gündemler gelip geçici fakat insanlık bâki, kardeşlik yaşatılması elzem olan bir gerçek.
Gönülleri yaralayan, insanları karalayan, iftiralara kapı aralayan her çeşit tartışma, hadsiz ve seviyesiz konuşmalar, medyatik karalama kampanyaları insanların yaşam enerjisini düşürüyor. Halbuki varsa mevcut sistemde yanlışlıklar, bozukluklar, hatâlı davranışlar mâkul çerçevede, insanlık onurunu zedelemeden, haysiyetler çiğnenmeden, içsel değerlerimiz hiçe sayılmadan giderilmeli. Unutulmasın ki insanların makamları, malları, evlatları, sözleri, davranışları her birisi kişilere emânettir. Bugün bu hakikat nasıl da dumura uğramış durumda! İnsanın tahammül sınırlarını aşan, kalbe üzüntü veren haksızlıklar yaşanıyor. Tâbiri câizse ağzı olan konuşuyor. Sosyal medyanın bu derecede insan hayâtına hızla girmesiyle insan ilişkileri çok farklı bir mecrâda işlerliğini sürdürürken bu kurum yıkıcı bir unsur olarak insanları menfiye yönlendiriyor. Ne yapılmak isteniyor? İnsanları infiale, kaosa, ümitsizliğe sevk etmek kimin hoşuna gidiyor? Pekçok kesim de oluşan menfi havayı düzeltmek yerine yangına körükle gidiyor. Bâzıları ise sevinçle ellerini ovuşturuyor.
Ülkemiz ve insanımız üç yüz yıl süresince çok acılar, çok kayıplar yaşadı. Şimdi bunca kazanımların dost eliyle hebâ edilmesi akla ziyan değil mi? Varsa olumsuzluklar, hatâlar en mâkul şekilde giderilmeli ve yola devam edilmeli. Hükümetler seçimle gelir seçimle gider ama insanlık öyle değil. İnsanlık da, Müslümanlık da kalıcı olmalı gidici değil. Ne yapılacaksa kardeşlik ve insanlık sınırları içinde yapılmalı. Vâr olan dosyalar aklanana kadar kimse suçlanmamalı, mevcut hükümet üç kuruş etmez menfaatler için yıpratılmamalı, çalışma performansı düşürülmemeli. Ülkeye yazık, insanımıza yazık oluyor, kimse bu kadar çalışmaya böylesi bir neticeyi doğrusu hak etmedi.
Bu süreçte siyâsilerin söz ve eylemlerine, medya yayınlarındaki mâkuliyet ve mahremiyet ölçülerine, aydınlar ve düşünce insanları yanlı ve tarafgir fikirlerine ne kadar dikkat ederse ülkemizin içine girdiği şu sıkıntılı durumlardan kurtulması için ön açılmış olur. Aksi kimin işine yarar sağlayabilir? Kapı komşumuzla, yakın akrabamızla, iş arkadaşımızla, câmide saf tuttuğumuz kişilerle aramıza yanlı ilişkiler hâkim olursa hâlimiz nice olur düşününüz! Böyle giderse ortada ne dostluk kalır ne kardeşlik ne de insanlık.
O halde bizler dua medeniyetinin mensupları olarak ortalığın, ülkemizin salahı için dua etmemiz gerekiyor. Bu da düzelmek adına bir katkıdır sanırız.