Dün gün boyu Konya’nın marka şirketlerinden Zade’nin sahiblerinden Dr. Mevlüt Büyükhelvacıgil’le beraberdik. Sağolsun bizi bir kahve içmeye çağırmıştı. Biz de davete icabet sünnet deyip gittik Ahmet Turan’la beraber.
Fakat bu bir fincan kahve bahanesiyle başlayan ziyaret, ne bereketli ise saatler sürdü. Binlerce metrekarelik fabrika sahasında gezmedik yer, girmedik oda bırakmadık. Mevlüt Bey sağolsun Konya dışından helikopterle gelen ziyaretçileri abisi Tahir Bey’e havale ederek bizi onlara tercih edip adım adım gezdirdi. İşin doğrusu o kadar yoğun bir bilgi bombardımanı ile karşılaştık ki size şu kısacık köşede hangi birini anlatacağımı bilemiyorum.
Yıllar önce bir geniş ev büyüklüğünde başlayan ve halen ilk günkü temizlik ve aktivitesini kaybetmeyen küçük binadan başlayıp, halen inşaat safhasında olan ve önümüzdeki birkaç ay sonra faaliyete geçecek Zade Vital’in modern üretim merkezine kadar, her yeri gezdik, her çalışanla selamlaşıp tanıştık, bırakın yağ üretimini Alanya havasında seralara girip Konya’da dalında muz ve nar bile gördük. Hatta ben “Nar yağı” diye bir yağ olduğunu da hayatımda ilk defa burada duydum ve gördüm.
25 yıl boyunca her gün 24 saatte 19 saat çalışarak bugünlere geldiğini ve fabrika içinde günlük en az 13-15 km yol yürüdüğünü elindeki akıllı telefonla tespit ettiğini söyleyen ev sahibimiz, şu anda “emeklilik” dönemine girdiğini söylüyor ama bu nasıl emeklilikse emeklilik(!) günlerinde Türkiye’nin en modern yerli ilaç sanayiini Konya’ya kazandırmakla, Konya dışında çeşitli üniversitelerde ders vermekle, Antalya’da her yıl 20-25 bin eczacı ve doktora seminer vermekle meşgul. (Eli boş oturan, üretmeyen emeklilere duyrulur)
Yeni yapılan tesiste Almanya’dan, Japonya’dan, Kore’den… gelen en son teknoloji makinalar mevcut. İlaç yapımında kullanılacak su için özel serum suyu üretilip o da ayrıca bir işlemden geçiyor. Bu sular için fabrika içinde çeşitli ölçülerde 600 km boru hattı ve 600 km de elektronik kablo döşenmiş. Evet yanlış duymadınız Konya-İstanbul arasından daha fazla bir uzunluk ve bir o kadar da buhar hattı.
Çalışanlar dışarıdan içeriye girerken tüm kılık kıyafet özel hale geliyor ve bırakın elbiseyi, aldıkları nefes bile kirlenmiş haliyle ilaçlara zarar vermesin diye otomatik bir sistemle oda dışına atılıyor, ilaçlar bir odadan öbür odaya geçerken özel bir hijyen sistemiyle korunuyor.
Şu an üretilen mamuller 60 ülkeye ihraç ediliyor ve yeni üretilecek mamullerin dünyanın değişik iklim şartlarına sahip ülkelerin hava şartlarına uyum sağlamak üzere eksi 20-25’le artı 40-50 derecelere kadar özel iklimlendirilmiş odalarda 3 sene denemeden geçirilerek piyasaya sürülecekmiş.
Tüm bu bilimsel çalışmalar Selçuk ve Ege Üniversiteleri’nin bilimsel kadrolarıyla, yurt dışında yıllarca özel eğitim görmüş uzman personelle yapılıyor.
Bazen mütevazi dükkanlara gireriz, burada işler TSE standartlarına uygun diye bir belgeyi itina ile köşeye asılmış görürüz. Zade’de bir gururu köşesi var ki burada çoğumuzun adını duymadığı, hecelemeyi bile beceremediği 20’ye yakın uluslararası standart ve kalite belgesi arka arkaya sıralanıvermiş.
Şu an üretilen yağlar bu günlere gelesiye kadar 80 ülkeden yağ numuneleri getirilmiş ve teknik ekibin odalarında tabiri caizse bir müze kurulmuş.
Daha bize takdim ettiği, kendi yazdığı kitapların kapağını bile açamadım ama gördünüz yerimiz bitti. Ne diyeyim ben şimdi? Tek kelimeyle Teşekkürler Zade, yolun açık olsun.